pazarın sabahı, elinin körü vaktinde kalkmanın verdiği eziyet bir yana, dolapta yarısı çürük bir diğer yarısı da kendinden geçmiş domatesi menemene teşvik etmek başka bir eziyet oldu.
yılmadım, ikna ettim ve yanına, koyun koyuna yatan biberlerden ilave ettim, soğuk yataklarından kalkmaları zor olsa da ikna çabam sonuç verdi.
menemen yarı yola geldiğinde sevk ve idaresi organik olan ve biri diğerinden daha çatlak iki yumurtayı kafa kafaya tokuşturup annemden kalma dibi teflon tavaya salıverdim...
menemen ihya olmuş koku karşı pencereye kadar yayılmış, mahalle insanları kokuya ekmek banıyorlardı... davetkar ses tonumla kapıcımıza;
- erooolllllllllll, erollllllllllllll
+ buyur dokuz numara
- kap gel iki tabak da dağıt şunu, boğazımdan sizsiz geçmez.
+ peğkiyi...
aslında yedi numaralı dairede oturuyorum ve fakat bizim kapıcı sol açık erol maç ertesi yıkanan forma numaramı zihnine öyle kaydetmiş ki daire numaram aklından çıkmış, forma numaramla seslenir olmuştu.
menemen biter antreman için yola koyulma vakti geldiğinde evde yalnız olmadığım gerçeğini salonun ortasında uzanan sütyen ve girişteki etek hatırlattı.
yatak odasına geri döndüğümde geceyi beraber geçirdiğim ve yıllar sonra bir önceki gece yeniden karşılaştığım eski sevgilimi hatırladım.
eski sevgili lan işte en fazla hatırlanır, uzatmanın anlamı yok...