yıllar sonra ilk aşkını görmek

    31.
  1. evet... ışık? ses? tamam, başlıyoruz.

    ilk aşkımın adı damla'ydı. okula başladığım sene görmüştüm onu. tahmin ettiğiniz gibi aynı sınıftaydık. tabii buna ne kadar aşk denir orası tartışılır ama, ilk defa birşeyler kıpırdıyordu içimde. sınıfımız 55 kişilikti, bazı sıralarda üçer üçer oturuyorduk. ama ondan oldukça uzaktaydım. hem fiziksel, hem de kimyasal olarak.

    damla al yanaklı, benden uzun boylu çok güzel bir kızdı. hani bir çocuğu görünce ailesi gözünüzde şekillenir ya. ne demek istediğimi anladınız sanırım. tam bir iyi aile kızıydı. geliri ortalamanın üstünde, çocuğunun istediği şeyleri alabilen bir aile... o zamanlar chupa chups'un pen pop'ları vardı bkz: http://tinypic.com/r/v62q76/7 ve damla'da bunlardan bir tane vardı, boynuna asardı. böyle bir şeye sahip olması bile onu gözümde daha çekici yapıyordu (7 yaşındayım). sınıfta sarışın, renki gözlü başka kızlar olmasına rağmen ben ona karşı bir şeyler hissediyordum. bu büyük ihtimalle aşk olmalıydı...

    bir gün sınıfta ağladığını gördüm. birden benim de içim acıdı. ama daha önce samimiyetim olmadığı için gidip de "neden ağlıyorsun?" diyemedim. meğer pen pop'u bozulmuş. sınıf öğretmenimiz düzeltince yeinden gülümsemeye başladı. ve ben de.

    aşkımın en hararetli olduğu dönemlerde, annemin bir arkadaşından iki tane şeker aldım. görsel hafızam çok kuvvetlidir, bir daha o şekerlerden hiçbir yerde görmedim. şeker tam anlamıyla şeker pembesi renkte, toparlak kalp şeklinde çilekli şekerlerdi. aklıma ne geldiğini tahmin ediyorsunuzdur. öğlenci olduğum için hazırlandım, şekerleri cebime koydum ve evden 50 metre uzaklıktaki okula doğru koşturdum. ilk teneffüste cesaretimi toplayıp yaklaştım ve şekerlerden birini ona uzattım. gülümsedi, ağzına attı şekeri. sonra arkadaşlarıyla beraber dışarı çıktı.

    ben de vakit kaybetmeden diğer şekeri ağzıma attım. onunla aynı tadı alıyorduk şimdi... ikimizin de ağzında eriyen kalpler vardı. bu benim için tarif edilemez bir şeydi. ben tam anlamıyla mest olmuşken içeri girme zili çaldı. ben en önde, sağda, çöp kovasının dibinde oturuyordum. damla içeri girdi, ardında öğretmenimiz içeri girdi. derste birşeyler yiyip içmek, sakız çiğnemek ayıp olduğu için, damla ona kalbimden koparıp verdiğim şekeri ağzından çıkarıp gözlerimin önünde çöpe attı. 5 dakika önce hissettiklerimin tam tersini hissettim. içimde bir şangırtı koptu. ama dersi dinlemek üzere öğretmenimize döndüm...

    o senenin sonunda okuma bayramı yapıldığında öğretmenim bana açılış konuşmasını ve ezberlemem için 5 kıtalık bir şiiri vermişti. zaten okuma yazmayı 4 yaşında söktüğüm için (ciddiyim) pek zorlanmadım. şenlikten sonra annem taşınacağımızı, o yüzden öğretmenimle vedalaşmamı söyledi. bunu öğrenen abdullah can'ın gözleri doldu. beni o kadar sevdiğini tahmin etmezdim. sonuç olarak, ikinci sınıfa başka bir okulda devam ettim. damla'yı da bir daha hiç görmedim. bundan yaklaşık 4 yıl önce facebook'un ünü ana haberlere yayıldığında belki bulurum diye kaydoldum. ama adından başka bir şey bilmediğim birini nasıl bulabilirdim ki... o okuldan mezun olduğu bile belli değil... bulamadım elbette. bu sene de kapattım facebook'u zaten.

    ama şimdi görsem damla'yı, tanırdım heralde. tanırım gibime geliyor. bilmiyorum. en azından inanmak istiyorum. eminim çok değişmiştir. zaten bir daha görüp birbirmizi tanısak bile evlenecek halimiz yok. ama yine de görmek isterdim...
    11 ...
  2. 1.
  3. bayramlıkları kirlenmiş çocuk gibi olmaktır. hatta koca bir alışveriş merkezinde kaybolmuş ve bayramlıkları kirlenmiş çocuk gibi olmaktır. aslında, koca bir alışveriş merkezinde kaybolmuş, bayramlıkları kirlenmiş ve cebindeki şekeleri kaybetmiş bir çocuk gibi olmaktır.
    5 ...
  4. 27.
  5. karşılaşılan yerin önemi olabilir.
    böyle durumlarda nedense mekan olarak aklıma hep bim gelir.
    4 ...
  6. 25.
  7. Eskilerin film şeridi gibi gözünün önünden geçmesine neden olan olaydır.. kısa süre düşünmenize neden olur. biraz tebessüm ettirir biraz of aman ya dedirtir belkide heycanlatır. ve büyük ihtimal konuşmadan yürümeye devam edersin..
    4 ...
  8. 14.
  9. ilk başta boğazında bir şeyler düğümlenir. daha sonra yanına gitmek istersin gidemezsin. konuşmak istersin konuşamazsın. ayrılırken söylenen sözler, daha sonra yaşanılan tartışmalar aklına gelir. kendine ''ben bu kızı nasıl bıraktım.'' sorusunu sorarsın. içinden ''acaba yanına gitsem seni seviyorum desem yeniden olur mu?'' gibi bir sürü zırvalar geçirirsin. başıma geldiği için değil sadece tahmin ediyorum.

    -meraba nur.
    -meraba mehmet.
    -çok değişmişsin saçların falan boyun mu uzamış ne.
    -hala boyumla mı uğraşıyorsun mehmet.
    -yok ya şaka. evlendin mi?
    -evlendim evet bir tane kızım var.
    -iyimiş allah bağışlasın.
    -sen evlendin mi?
    -(dış ses)eee evet evlendim. (iç ses) aslında hiç evlenmedim ada. lan ıssız adam a bağlamayın beni.
    -iyi senin adına sevindim
    -kızının adı ne?
    -mehmet.
    -yok artık.
    -o anlamda değil bir şey söyleyeceğim.
    -söyle.
    -ben seni aslında hiç unutmadım.
    -bende seni hiç unutmadım.
    -ben seni hep ararsın diye bekledim ama aramadın.
    -kontorüm yoktu.
    -hep ilk buluştuğumuz cafeye gelir misin diye önünde bekledim.
    -lan o cafe kapanmadı mı? hani otopark oldu ora.
    -hala duygusuzsun mehmet.
    -sende hala çok soru soruyorsun.
    -ben senin ilkin olacaktım.
    -senle ilkokulu bitirdim. okumayı öğrendim. nasıl sevgimi göstereceğimi öğrendim aşkı öğrendim ben. sonra ortaokul ve liseyi başarılı olarak bitirdim. üniversite de tavan yaptım. çan eğrisini oynattım ama yine mutlu olamadım. hep o ilkokulda ki günlerimi özledim. seni özledim ben.
    -ama artık çok geç.
    -evet nasıl bir aşk bu. ne sen mutlu ne ben mutlu. nasıl bir acı bu hala geçmiyor. *
    4 ...
  10. 11.
  11. Gizli Sevda

    Hani bir sevgilin vardı
    Yedi sekiz sene önce,
    Dün yolda rasladım
    Sevindi beni görünce.
    Sokakta ayak üstü
    Konustuk ordan burdan.
    Evlenmiş, çocukları olmuş
    Bir kiz, bir oglan.
    Seni sordu
    Hic değişmedi dedim.
    Bildigin gibi..
    Anlıyordu
    Mesutmus, kocasını seviyormuş.
    Kendilerininmiş evleri..
    Bir suçlu gibi ezik.
    Sana selam söyledi!

    Behçet Necatigil.
    4 ...
  12. 37.
  13. büyük bi kalp çarpıntısıyla ilikleri sarsan rastlantıdır.

    denk gelmedim, gelsem nolur bilemiyorum altan bilemiyorum.
    4 ...
  14. 23.
  15. 12 yıl oldu görmedim.
    e madem herkes görüyor ben de artık sıram gelsin istiyorum.
    4 ...
  16. 2.
  17. şaşkınlıktan el ayak birbirine karışır. gülümsetir, kimi zaman ağlatır...
    ...
    deniz kenarında, tahta masaları ve ufak tabureleri olan bir çay bahçesine attı yorgun bedenini. rüzgar ılık, hava sıcak, elleri soğuktu. karşıdan yüzüne bakan esmer çocuktan bir orta kahve istedi. az sonra, kırmızı beyaz kareli masa örtüsü üzerine dizildi acemice, istedikleri; ufak beyaz fincan, içinde orta kahve, yanında iki minik kuş lokumu, aceleyle çalkalandığı her halinden belli, üzerinde damlacıklar olan bir bardak ve alüminyum kapaklı cam şişe içinde serin su.

    yalnızdı, yorgundu, üstelik elleri de soğuk. az önce terketmiş, az önce sevişmiş, az önce ölüp gitmiş gibi. kahvesinden bir yudum aldı, kuş lokumu, zehir zemberek küfürle dolu ağzını tatlandırdı. bir sigara yaktı sol eli, çakmağı bırakıp su şişesine uzandı. çocukluğundaki gibi kapağı açmadan üzerini tırnaklarıyla düzleştirdi önce, sonra yavaşça sıyırdı alüminyumu. bardağı önüne doğru çekti ağır ağır ve yarıya kadar doldurdu serin suyla. derken bir ses duyuldu deniz tarafından. kafasını kaldırıp sesin geldiği yöne doğru baktığında "o"nu gördü. yıllar önce, bu ufak sahil kasabasında, yıkık bir duvar dibinde öptüğü ilk aşkını. dudağının kenarında minik bir gülümseme, olduğu yerde öylece kalakaldı. sigara külü düştü masa örtüsüne, yaktı, deldi geçti olduğu yeri. kahve fincanı içinde telve, fal yazmakla meşgul, kuş lokumu yetim kaldığına ağlamaktaydı.

    kıpırdayamadı. nefessiz kaldı. zaman durdu. ağzında zehir zemberek küfürler, şişeye uzandı elleri. bir yudum içti soğuk sudan ve yuttu küfürlerini... herşeyi unuttu. hemen sonra yarıya kadar doldurduğu bardağın boş tarafına takıldı gözleri...
    ...
    4 ...
  18. 6.
  19. en korktuğunun başına gelmesidir..

    "Oraya gelince sinir basıyor
    bir yandan da heyecan duyuyorum ya yoluma
    çıkarsan!
    inadına oyalanıyorum otobüs durağında
    Kimi zaman cama yapışan bir sinek gibiyim
    Biliyorum buralardasın
    Ve heran seni görebilirim
    Aceleyle hüzünlü bir hal alıyor ifadelerim
    Kendimi buna hazırlarım
    Ne demeli?..
    Seni teselli edecekse tabi
    şunlarıda ekleyeyim;
    Hiç mutlu hissetmedim
    Hiç tamama ermedim..

    Daha yaklaşıyorken dahi
    saçmalamaya başlarım
    Kafamda kurmadığım bir senaryo olursa ya!
    Korkudan öleceğim sanıyordum yüzüme bakarsan
    Utançtan değil,ya da aşktan
    Adını söyleyemeyeceğim bir ilkel duygudan.."*
    3 ...
© 2025 uludağ sözlük