aşk olduğundan iyice emin olmak gerekir, acilen bir kez üst üste kaçak et kesilmelidir, şayet libido hep tavan ise aşk değildir nitekim ama ilik gibi manitaya ayakların bağı çözülmüyorsa işte kişinin sıçtığının resmidir.
bütün sayfaları doldu diye çöpe atılmak istenen defterin çöp kutusunun kenarına çarpıp yere düşmesi ve o anda aslında arkada gözden kaçmış bembeyaz birkaç boş sayfanın olduğunun farkedilmesidir.
bir daha aşık olmayacağım dese de elinde olmadığını farkettiği anda 'bu defa gerçek aşk, evet, işte bu sefer eminim' diyerek ilk kez aşık olduğunu ispat etme uğraşısında olan ve tozpembe bakmaya başlayan kişi için başta tatlı sonra ya çok daha tatlı ya da acı bitecek bir deneyimin başlaması.
ulan ben aşık olacak adam mıydım dedirtecek, belki gelip geçer ciddiye alma hemen diye söylendiren, ama bir türlü üstünüzden atamadığınız, özlenen duygu.
surette sürekli bir anlamsız gülüş, hayata sanki yeni gelmiş imajı veren bir hal, ne deseniz anlamayacak bir kişilik getirir insana. ama herşeye rağmen yaşanılması gerekendir aşk.
Onu yazmak, onu anlatmak durgun gecelerde donuk yıldızlara bakıp sıcaklığı aramak ve kaybolmak gibi. En güzel yerinde onu yazmak, bilmek güzelliğini hiç tanımamış olsam da. Korkmak kendini korur gibi korkudan. Gece sancılarının boşluğunda kaybolmak ve yassı capraz karanlıklarda boğulduğunu hissetmek. Bir hüzün oturtmak kalbe taşınamayacak benliği hırpalamak ve gülmek gibi katıksızca. Yıllar sonra aşkla karşılaştığımızda hissedilen bu değilmidir.
bir erkegin alabilecegi en hakiki dersten alacağı herşeyi almış birinin yaşadığıdır. otoban girişini seneler önce kapatmış, yolunu daraltmış patikaya çevirmiş ve etrafına da ağaçlar, çiçekler yerine dikenli teller çekmiş bir haldeyken yine kendi damarında akan kanın sıcaklığına dayanamayıp bir nebze olsun girişi açan insandır. belki o yol hiç bir zaman eskisi gibi geniş, rahat ve istediğin gibi at koşturabileceğin şekilde olmayacaktır ama senelerdir üstü toz tutmuş şeritlerin üzerinden eski bir araba yavaşça ve dikkatlice geçebilecektir.
aslı yıllar sonra aşık olamamaktır. çünkü karşınıza yıllar önce aşık olduğunuz kişiden çok daha mükemmel biri çıksa bile aşık olmaktan korkarsınız. tekrar aynı şeyleri yaşayabilme ihtimali ürkütür sizi.
yıllar sonra gelen edit gibi bir histir; hem sizi hem de çevrenizi etkiler, $a$ırtır. ilginç gibi gelir.
sosyoloji dersi.. camın kenarında oturmu$um bekliyorum. ne beklediğinden, neyi ne sebepten beklediğinden bihaber; ümitli her zaman ama mütevekkil değil kesinlikle. kımıl bir huzursuzluk yürürken içimde, aklımda, soru i$aretlerini yitirmi$ cümleler ki sonları hep bağı$ıklığını kanserojen sevi$melerde deneyen müflis bir yantesir ta$ıyarak bitiyordu.
sanırım kı$tı.. evet kı$. kı$, 'kı$ kı$ kayıkçı' diyerek geliyor ve 'kı$t kı$t' diyerek kovuyordu bendeki beni. sosyoloji dersiydi ve sınıf küçüktü. sınıf küçüktü ve felsefe yapmak içimden gelmiyordu. felsefe, sosyolojiden birkaç ya$ büyüktü ve o geldi.
...sonrası mı?
ben fovist bir tablodaki gözya$ı gibi kaldım.