yıllar geçtikçe deforme olan bir müzik cd'sinin arşivden çıkarılıp, nemli bir solukla hoflanarak tekrar cd çalara takılmasındaki öğrenilmiş çaresizlik... çalışmıyor işte kahretsin hüznü. çalışsa bile eski tadını vermiyor ki. herşey değişirken sen mi değişmeyeceksin?
"neydi eski zamanlar neydi ben neydin sen. bak şu pencereden görünen sararan yapraklar bile bir zamanlar yeşildi..."
herşeyin hazır olduğu, elinin altında 7/24 zincirlerle bağlanılmış bir kurumdan bahsediyoruz. evlilik denen zindandan. sen bu zindanda mahpusken, cinsellik denen canavarı ve özünün değişkenlik içerdiği aşkla beslenen şuh istekleri canlı tutabilir misin? balkonların gıpta ile baktığı o göbeğin, çizgili pijaman ve dinelmiş saçlarınla, karının koynunda yıllar geçtikçe hala nasıl da yatabiliyorsun be adam.. nasıl oluyor da her gün aynı pilavı yiyebiliyorsun ya. pilavsever misin? birazcık seray sever ol. köküne kadar elizabeth'e bulaşmış elini yıkamadan da yemeğe oturma.
erkekler icin idol sayılacak, parmakla gosterip "bu iste o adam" denmesi gereken kisidir. Cunku salonu, tv koltugunu, dısarıyı ve kıvrılabiletesi olan her yeri es gecip, hayat arkadasının yanını tercih eden vefakar insandir.
eşine baktığında beraber geçirdikleri onca yılı görüyor ve herkesin birbirini aldattığı, sadakatin s sini bulanın şükrettiği şu iğrenç dünyada, onu seven, ona sadık biriyle sevişmenin hazzını duyuyordur belki.
ya da kadın çok güzeldir hala. hala onu kimsenin edemeyeceği kadar tatmin ediyordur.
belki farkındadır adam, geçen yılların aynadaki aksine nasıl yansıdığının, kıçının kıllarının ağardığının, ona eşinden başka kimsenin istekle bakmadığının ve bakmayacağının...
normal erkektir.
yahu sanki bütün hatunlar bizim için bi taraflarını açmış bekliyor da.. ya da hepimiz çok yakışıklıyız, bizim için ölüp bitiyorlar, bir gün onunla, bir gün bununla günümüzü gün ediyoruz.