Mesut Yılmaz, 1991'de Turgut Özal'a bayrak açıp ANAP Genel Başkanlığı'nı ve ardından başbakanlığı ele geçirmeseydi Yıldırım Akbulut; 1990'larda daha uzun süre başbakan olur ve koalisyon dönemi, normaline nazaran daha kısa olurdu.* Bir de Özal'ın 1993 yılındaki beklenmedik ölümü de var çünkü Akbulut, Özal'ın kuklası idi.
yıldırım akbulut, esasında tamamen yanlış yorumlanmış bir durum yaratmıştır.
5 dakikada 90'ların tarihi tadında, akbulut'un başbakanlık yaptığı döneme bakalım:
- sovyetler dağıldı..
- bundan 6 ay-1 sene öncesinde iran-ırak savaşı bitti.
- savaş bitti, bitmesine de, ırak büyük bir borç batağında ve sosyal patlamanın eşiğindeydi..
- ırak'ın borçlarının büyük kısmı suudi arabistan ve kuveyt'eydi.
- ırak, bu borçların silinmesini istedi, her iki ülke de reddetti..
- kuveyt, osmanlı dönemi'nde ırak vilayetinin bir parçasıydı ve ırak burayı kendi toprağı olarak görüyordu. borçtan da öte buranın haritadaki yerine bakarsanız, buranın çok bela bir yerde olduğunu, ırak'ın basra körfezi girişini çok daralttığını, iran ve ırak arasında diyebileceğimiz bir yerde kaldığını görebilirsiniz. iran-ırak savaşı bitmiş fakat, toprak idaresi konusunda sorunlar tam bitmemişken; bir de ırak, bu çok stratejik bölgede bulunan küçücük ülkeye, kendi ekonomisi kadar borçludur.
- kimse saddam'ın kuveyt'e gireceğini düşünmezken, turgut özal "girecek bu" diye bas bas bağırdı. ne cia, ne başka bir kurum, bir tek özal bunu tahmin etti.
- abd başkanı, "o vakit, benim dikkate aldığım tek adam özal'dır" dedi..
- turgut özal her gün ama her gün amerikan başkanı (baba bush) ile konuşur oldu..
- "fırsat bu fırsat" diye musul-kerkük'e girmeye kalktı.. ama genelkurmay başkanı torumtay, "olmaz" diyerek resti çekti.. siyasal açıdan torumtay, devletin önünü çok tıkadı ve terör sorununun bu hale gelmesinde dolaylı katkısı oldu.. askeri açıdan ise, "kuzey ırak'ta neredeyse dost unsurumuz yok. ben askeri buraya salarsam ve arkadan çembere alınırsak, ordu imha olur. abd yarın tersimize dönerse, ne halt ederiz?" demekteydi ve sonuna kadar haklıydı.
- işin sonunda abd 36. paralelin yukarısını uçuşa kapattı, biz de kucağımızda 92-94 karakol baskınlarını bulduk..
- gelelim akbulut'a.. akbulut bu ortamda, belli belirsiz bir dönem başbakanlık yaptı.. mesele çok karmaşıktı.. özal devleti, abd'deki başkanlık modeli gibi yönetmek istiyor ve bakanlar kurulu'na başkanlık etmek istiyordu.. ama akbulut'un bu konudaki tutumu, hemşerisi binali yıldırım'dan biraz farklı oldu.. "ben başbakanım.. yetki devri yapmak istemem.. kurumlar arası hiyerarşi net sınırlarla çizilmiş durumda ve buna riayet edilsin" dedi.. özal bastırdı, akbulut da resmen devlete küstü.. "al, o zaman kendin idare et" diyerek kendisini pasif duruma getirdi.. ne taş koydu, ne katkı sundu.. yani.. ne kukla oldu, ne beraber çalıştı, ne muhalefet etti..
1983,1987 ve 1991 de erzincan'dan, 1999 da Ankara'dan milletvekili seçilmiştir.
1984-1987 arasında içişleri bakanlığı, 1987-1989 ve 1999-2000 arasında tbmm başkanlığı, 1989-1991 arasında ANAP genel başkanlığı ve Başbakanlık yapmıştır.
kendisi bizi affetsin. şaka gibi başka başbakanlar varmış. hem de prof. ünvanına rağmen. akademinin yerlerde olduğu bir başka konu. bu kadar dalgaya rağmen şimdiki gibi iradesiz değilmiş. yarınlarda anlatacağım fıkraların karakteri belli. ama maalesef anlatılan bu olayların hepsi gerçek.
devlet adamı. Yükseköğrenimini istanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinde tamamladı. Daha sonra bir süre Erzincanda avukat olarak çalıştı. Adalet Partisine girerek politikaya atılan Akbulut, 12
Eylül 1980 askerî harekâtına kadar bu partinin Erzincan il başkanlığını yaptı. 12 Eylül sonrasında Anavatan Partisinin kurucuları arasında yer aldı. 1983 genel seçimlerinde Erzincan milletvekili seçilerek Meclise girdi. 17. Dönem TBMM başkan vekilliği yaptı. 1987′de Meclis başkanlığına seçildi. Birinci Özal hükümetinde içişleri bakanlığına getirildi. Bakanlık yaptığı dönemde Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanununu çıkardı. 1989 yılında ikinci kez Meclis
başkanlığına seçildi. 9 Kasım 1989′da dönemin başbakanı Turgut Özalın cumhurbaşkanlığına seçilmesi üzerine Anavatan Partisi genel başkanlığına getirildi ve daha sonra da başbakan oldu. 15 Haziran 1991′de toplanan ANAP kongresinde genel başkanlığı Mesut Yılmaz kazanınca başbakanlıktan ayrıldı. 16 Nisan 1999 seçimlerinden sonra TBMM başkanlığına seçildi.