bir süre sonra hiç bir şey ifade etmeyen bir oluşum olur çıkar. her yıla yeni umutlarla başlamanın bi boka yaramadığını anlayan insan, bi süre sonra hiç umursamaz bunu. belki de bu yüzden her geçen yıl, yılbaşını sevinçle karşılayanların sayısı azalıyordur.
hayat hep aynı çünkü. 9'muş 10'muş farketmiyor ne yazık ki..
john lennon'un da dediği gibi, "so this is christmas.." başka da bi numarası yok.
bana her seferine haram olan gündür. her yıl o günün akşamında bi halt olması zorunludur sanki. mesela sizin tarafınızdan sevilen kızın o gece başka bi erkeği sevdiğini öğrenmek ertesi yıl o kız yine tek sevdiğinden ayrılmış iken sizde hala onu severken lan bu sefer sıra bende hadi bakalım bismillah derken o yine aynı erkekle barışıp hayatına onla devam etme kararını alırken siz tek başına bilmem kaç metrekare odanızda önünüzde bi büyük vodka ile geçirdiğiniz o an sevdiğinizin o diğer erkeğin kollarında oldunu bilerek geçirdiniz ve durmadan içtiğiniz gecedir o gece unutulmazdır acıtır..
evde oturup televizyon seyrederek yemek, içmek, nete girmek hep en iyi kutlama şekli olarak görünmüştür gözüme. yine öyle yapacağım muhtemelen. dışarı çıkıp eğlenmeye kastıkça eğlenilmiyor ya da ben eğlenemiyorum bilmiyorum.
yılbaşı bilinenin aksine Hz. isa'nın doğum günü değildir. (ki isa'nın doğum günü belli değildir, roma'da yaygın bir din olan mitra dinine göre 25 aralık güneşin yeniden doğduğu gün olarak kabul edilir. hıristiyanlar da bu geleneğe uymuş ve isa'nın doğum gününü 25 aralık'ta kutlamaya başlamışlardır)
yılbaşı, yeni yılın gelişidir. normalde eski toplumlarda (ana tanrıça kültünün yaygın olduğu toplumlarda) 21 martta ekinoks tarihinde, baharın gelişi sebebiyle kutlanan yeni yıl konstantin zamanında "güneşin yeniden doğduğu gün" olan 25 aralık'a çekilmiştir.
eski türklerde "nardugan" ** adı ile kutlanan yılbaşı hayat ağacını temsil eden akçam ağacı süslenerek kutlanır ve tanrı ülgen'e dua edilirdi.
yılbaşında ağaç kültürü, hıristiyanlarda ve türklerde olduğu gibi daha birçok toplumda olan bir kültürdür. zaten anadolu kökenlidir. (bkz: attis)
nedense insanlarda garip bir heyecan yaratan zamandır. insanlar ciddi ciddi gece saat 12'yi geçtikten sonra hayatlarında köklü bir değişim olacağını ya da saat 12'de ne yapıyorlarsa bütün yılın öyle geçeceğini falan düşünüyor. ilginç. 2011 yılına girecez nerdeyse lan bırakalım bu işleri artık.
milli piyango bileti satan bir abiye bir vatandaşın söyledikleriyle anlam kazanmıştır:
-oğlum yılbaşı yılbaşı diye bağırma albaşı albaşı diye bağır işlerin açılır.
yıllar ilerledikçe anlamsızlaşan sıradan bir gün. çocukken farklı anlamlar yüklerdim yılbaşı gecesine. tv de eğlenceli çocuk filmlerinin döndüğü, akşam eve gelirken hediyeler getiren babamın yolunu gözlediğim günlerdi. şimdi ise anlam veremiyorum insanların abartısına. 31 aralık ve 1 ocak arasındaki farkı, "10, 9 ,8...1, 0" diye sayarken 1 ile 0 arasındaki farkı anlayamıyorum. 2011 yılına girince takvimlerdeki bir rakamın dışında hiçbir şey değişmeyecek, tıpkı bir önceki yıl 2010' a girerken hiçbirşeyin değişmediği gerçeği gibi. yine de insanlar oradan oraya koşturup, para harcıyorlar; firmaların alışveriş stratejisini görmezden gelerek. ben bu yıl da sakin bir akşam geçireceğim sözlük mantıksız kurgulara inat.
yılbaşı veya yeni yıl bir yılın bitiminin ve yeni bir yıla başlangıcın kutlandığı kültürel bir olaydır. yıllık takvime sahip kültürler tarafından kutlanır. türkiye dahil gregoryen takvim'inin kullanıldığı birçok ülkede yılın ilk resmi günüdür. bir hıristiyan bayramı olan ve isa'nın doğuşunu kutlayan noel'den tamamen ayrı olarak kutlanır. ancak bazı ülkelerde noel ve yılbaşı tatilleri birleştirilir. sanılanın aksine ağaç süsleme ve hediyeleşme gibi aktiviteler yılbaşında değil, noel'de gerçekleştirilir.