yılbaşı allah a toplu olarak isyandır

entry77 galeri0
    1.
  1. mehmet talu hocaefendi'nin yılbaşı ile ilgili gerçekleri anlattığı değerli yazının başlığıdır.
    eğer bu konu ile ilgili sadece ayet ve hadislere dayanarak konuşan 1400 yıllık tüm islam alimlerinin ortak görüşü hakkında ciddi bir fikir sahibi olunmak isteniyorsa okunmak zorunda olan bir yazıdır.

    yoksa sağdan soldan duyulan kulaktan dolma bilgilerle fetva veya karar vermek kimseye yakışmıyor. bakalım ulema ne diyormuş bu herkesin tartıştığı ama kimsenin ne dediğini bilmediği yılbaşı konusu hakkında:

    not: uzun muzun ama kafadaki soru işaretlerini tamamen bitirir.

    --spoiler--

    31 aralık perşembe gününü, 1 ocak cuma gününe bağlayan gece yılbaşı gecesidir. yılbaşı kutlamaları denilince de eski yılın sona erip yeni yıla geçildiği 31 aralık/1 ocak gecesi yapılan eğlence ve faaliyetler anlaşılır. ancak yılbaşı eğlenceleri, ilk bakışta yeni yıla girişin kutlamaları gibi gözükmekle birlikte bunun hıristiyan batının noel bayramıyla da yakın ilgisi bulunmaktadır.

    25 aralık'ta başlayan ve yaklaşık bir hafta süreyle kutlanan noel ve yılbaşı, başta avrupa ve amerika kıtası ülkeleri olmak üzere dünyanın birçok yöresindeki hıristiyan topluluklarca kutlanmaktır. l ocak tarihindeki yılbaşı kutlamalarının türkiye'de de özellikle son dönemlerde gittikçe artan bir ilgiyle kutlanmakta olduğu dikkati çekmektedir. ancak batıda farklı anlamlar ifade eden noel ve yılbaşı kutlamalarının türkiye'de yılbaşı bağlamında genellikle birbirine karıştırılarak birleştirildiği ve bu sebeple kamuoyunda bir spekülasyon ve devam ede gelen bir tartışma ortamı bulunduğu bilinmektedir.

    hıristiyan batıda milâdî takvimin başlangıcına esas olarak hz. isa (a.s.)'ın doğum tarihi alınmış ve bu giderek diğer ülkelerde de benimsenmiştir. bu bakımdan bütün hıristiyan alemi, aralık ayının son haftasını, doğumun arefesini teşkil etmesi bakımından, en önemli dinî bayramları olarak kabul etmişler ve bu geceyi hz. isa (a.s.)'ın doğum yıl dönümü olarak kutlamaktadır. halbuki hz. isa (a.s.)'ın 1 ocak'ta doğup doğmadığı kesin olarak belli değildir. 25 aralık-6 ocak tarihleri arasında doğduğu kabul edilmektedir. bu tarihler arasında hıristiyanlar noel adı altında yılbaşı eğlencelerine başlarlar. görülüyor ki, aslından uzaklaştırılmış ve tahrif edilmiş hıristiyanlık, peygamberinin doğum gününde bile bir kesinlik ve bir açıklık getirmekten uzaktır.

    noel yortusu ya da batıdaki yaygın isimlendirilmesiyle christmas (kristmas), hz. isa (a.s.)'ın doğumu anısına 25 aralık'ta kutlanan tamamıyla dinsel bir bayramdır. batı hıristiyanları tarafından 25 aralık olarak hesaplanan hz. isa (a.s.)'ın doğum günü, doğu hıristiyanlarca 6 ocak olarak hesaplanmakta, dolayısıyla doğu kiliseleri 6 ocak tarihinin kristmas bayramı olarak kutlamaktadır. esasen hz isa (a.s.)'ın doğum gününün ne zamana denk düştüğü konusunda erken dönemlerden itibaren yoğun bir tartışmanın olduğu ve yukarıdaki tarihlerden başka bu günün nisan ayındaki bir zamana denk düştüğü yönünde görüşlerin de ileri sürüldüğü bilinmektedir. batı hristiyanlarınca belirlenen 25 aralık tarihinin eski roma'da güneşle ilgili kutsal bir gün olduğu ve bunun sonradan hz. isa (a.s.)'ın doğum günü olarak adapte edildiği ileri sürülmektedir hatta bazı erken dönem hıristiyan yazarların, kendi dönemlerinde, 25 aralık kutlamalarında güneşi selâmlayan batı hıristiyanları uyardıkları da bilinmektedir.

    noel yortusu, nisanda kutlanan easter (paskalya) bayramıyla birlikte hıristiyanlığın en önemli bayramları arasındadır. noel kutlamalarının vazgeçilmez folklorik unsurları arasında çam ağacı süslemeleri ve noel baba inancı bağlamındaki gelenekler önemli yer tutar. her ikisi de kuzey avrupa kökenli olan bu folklorik unsurların, sonraki dönemlerde hıristiyanlığa girdiği bilinmektedir.

    noel'de çam ağacı süslemeleri ilk kez 16. yüzyılda kuzey avrupa'da ortaya çıkmıştır. bu âdetin, eski cermen ve kelt dinsel geleneklerinden adapte edildiği büyük ihtimaldir. orta doğu'dan uzak doğuya kadar birçok dinsel gelenekte olduğu gibi eski kuzey avrupa halkları arasında da yeşil ağaç verimlilik, bereket ve üretkenliğin sembolü olarak kabul edilmiş ve dinsel bayramlarında meydanlara dikilen veya evlerde bulundurulan bir yeşil ağaç bu inancı sembolize etmiştir. kuzey avrupa halklarının hıristiyan olmasıyla birlikte, hıristiyan geleceğindeki "hayat ağacı"nı temsilen hz. isa (a.s.)'ın doğum gününde yeşil bir ağaç, kuzey avrupa'da doğal olarak çam ağacı süslemek ve bunun dallarına çeşitli hediyeler asmak âdeti ortaya çıkmıştır. 18. yüzyıldan itibaren çam ağacı âdeti güney avrupa hıristiyanları arasında yayılmaya başlamış; kısa bir zaman sonra ise evrensel olarak hıristiyanlarca benimsenen bir folklorik törene dönüşmüştür

    her yıl, hırıstiyan âleminde 25 aralık hz. isa (a.s.)'ın doğumunun yıl dönümü kabul edilerek bir hafta boyunca çeşitli etkinliklere yer verilmektedir. katolik ve ortodoks kiliseleri de bu olayı sahiplenmek suretiyle hz. isa (a.s.)'ın doğumunun hatırasına bu süre içinde üç dinî ayin gerçekleştirmektedir. aynı hafta içinde noel yortusu dolayısıyle çam ağaçları kesilip cadde, balkon ve evler süslendirilip ışıklandırılmaktadır. ilk defa almanya'da 1605 yılında ortaya konulmuş, daha sonra da bütün hıristiyanlık alemine sirayet eden "noel baba" efsanesi de yaygın bir biçimde işlenmiştir. noel baba aslı ve mesnedi olmayan, ancak sözde iyiliği temsil eden ve bu gecelerde çocuklara oyuncak, şeker vb. hediyeler dağıtan, genellikle karla örtülü, kırmızı başlıklı paltosu ve kocaman beyaz sakalı ile temsil edilen efsanevî bir kişidir. bu efsaneye yüklenen haksız bir güç, iyiliksever ve hoşgörü ile çocukların hatta yetişkinlerin dikkatleri ve inançları boş bir zemine çekilmektedir.

    (bkz: noel baba)

    noel gecesi çocuklara hediyeler dağıttığına inanılan beyaz sakallı, kırmızı cüppeli, papaz kukulatalı şahıs, kuzey avrupa ülkelerinin efsanevî bir kişisidir. ilk defa 17. yüzyılda almanyai'da ortaya çıkmıştır.

    noel âyininde kitâb-ı mukaddes'ten bölümler okunur ve evharistiya, ekmek-şarap âyini yapılır. yıllık bir ibadet olan noel cemaatle kutlanır. 24 aralık akşamı kilise âyini ve kutsal gece eğlenceleriyle başlar. 25 aralık sabahı kiliselerde şenlikler yapılır. 26 aralık'ta misafirler ağırlanır, ziyafetler verilir, hastahaneler ve kimsesiz çocuklar ziyaret edilerek noel ibadeti tamamlanır.

    bu gün için ticari hüviyeti ön plana çıkmış olsa da bütün âdet ve törenleriyle noel kutlamaları, yukarıda ifade edildiği gibi kökeni itibariyle tamamıyla dinsel bir bayramdır. bu bayramın ve bayramla ilgili olarak yapılan âdet ve törenlerin müslümanlarca benimsenip uygulanması ise dinsel ve kültürel bir yozlaşma olarak görülmeli; böylesi bir tutumun; kendi dinî inançlarımızdan, değerlerimizden uzaklaşma ve başkalaşma sürecini hızlandırdığı, halkımıza-ülkemize yönelik hıristiyan misyonerliği için de oldukça elverişli bir durum oluşturacağı gözden uzak tutulmamalıdır.

    dünyanın her yerinde yaşayan katolik; protestan bütün hıristiyanlar aynı tarihte mahalli gelenekleri doğrultusunda bu kutlamalara katılırlar. bu kutlamalar onlar için çok önemlidir. küsleri ve dargınları barıştırırlar, birbirlerine hediye alır, yaşlıları, sakatları, hastaları ziyaret ederler. o geceyi neşeli geçirmek için herşeyi unutup, kendilerini zevk ve sefaya verirler. çam ağaçlarını süsleyip püsleyerek dükkan vitrinlerine, evlerinin en değerli köşelerine yerleştirirler. birbirleriyle tebrikleşirler. dinî bir atmosfer içinde geçen noel bayramı akabinde ise, yeni yıla giriş büyük bir çılgınlıkla, lüks ve israfla kutlanır. hıristiyan ülkelerdeki dinden kaynaklanan bu eğlenceler, 31 aralık günü en yüksek seviyeye ulaşır. insanlar adeta çılgınlaşarak kendilerinden geçerler. kumar, içki, dans partileri düzenlerler.

    kökeni itibarı ile dinsel bir tören olan noel, yunanistan ve özellikle hıristiyan ülkelerinde şenlikler ile kutlanırken maalesef yurdumuzda da büyük meydanlarda şenliklere dönüştürülüyor.

    halbuki, bu günde yapılan içkili, kumarlı eğlencelerin gerçek hıristiyanlıkla hiçbir alakası yoktur. beşeriyetin ıslahı için allah teâlâ tarafından gönderilmiş ilahi bir din, tebliğcisi olan peygamberin doğum yıl dönümünün bu şekilde kutlanmasına müsaade eder mi? içkili, kumarlı ve insanı küçük düşüren zevklerin terennüm edildiği kutlama törenleri, ilahi bir dinin esaslarıyla bağdaşabilir mi?

    biz müslümanlar da hz. peygamber (s.a.v.) efendimizin doğum yıldönümünü kutluyoruz. amma mübarek bir gece olarak, mevlid kandili olarak...

    bu yüzden aslında yılbaşı ve noel'in hıristiyanlıkla da hz. isa (a.s.) ile de hiçbir alakası yoktur. eğer olsa idi; yılbaşı gecelerinde kiliselerde ayinler yapılır, bu gece bir çılgınlık havası içinde değil, bir takdis havası içinde kutlanırdı. ama gerek yurtiçinde, gerekse yurt dışında bulunan kiliselere bakıldığında bu gecenin zulmete bürünmüş ve içlerinden en küçük bir hareketin olmadığı görülecektir. hz. isa (a.s.) ile bu gecenin sefahatının, israfının ve çılgınlığının ne alakası olabilir ?

    evet yılbaşı eğlenceleri sadece islâm dini tarafından değil, aynı zamanda yahudilik ve hıristiyanlık tarafından da kötülenir, asla hoş görülmez. aslında kendi dinlerince dindar hiçbir yahudi ve dindar hıristiyan böyle günahları meşru eğlence olarak kabul etmez.

    hz. isa (a.s.)'ı biz de severiz. o'nun ve diğer bütün peygamberlerin peygamberliğine inanmak islâmiyetin iman esaslarından birisidir. çünkü, islâm akidesine göre:

    "...allah teâlâ'nın peygamberlerinden hiçbiri arasında ayırım yapmayız..." (bak. bakara sûresi: 285, 136) ancak, bir peygambere saygı, o'nun doğum yıl dönümüne hürmet de allah teâlâ'nın emirleri ve dinî ölçüler içinde olmalıdır.

    dinimizde ise; noel ve yılbaşı kutlamalarının yeri yoktur. bu yılbaşının biz müslümanlar için, resmî ve milletlerarası bir takvim başlangıcı olmak ilgi ve alâkasından başka hiçbir kıymet ve değeri asla yoktur. biz müslümanlar için muharrem ayının birinci gecesi: yılbaşı gecesidir. islâm'da yeni yıl, muharrem ayının birinci günü ile başlar. fakat, maalesef müslümanların büyük bir kısmının haberi bile olmaz.

    bu bakımdan toplumumuzda ve diğer müslüman toplumlarda "yılbaşı kutlaması" adı altında düzenlenen eğlence toplantıları ise, hiçbir kültürel ve geleneksel temele sahip değildir. bu bakımdan hıristiyan olmayan ülkelerde yılbaşı kutlamaları, batı'nın körü körüne taklit edilmesinin veya hıristiyan batı'nın kültür ihracının bir sonucu olarak değerlendirilebilir. ülkemizde öteden beri yılbaşı kutlamalarıyla ilgili olarak yapılan tenkitler ve gösterilen hassasiyet de buradan kaynaklanır.

    hz. peygamber (s.a.v.) efendimizin müslümanlara; diğer dinî topluluklara göre farklı bir kimlik bilinci ve kültür değerleri manzumesi kazandırmak için gayret ettiği, bu uğurda saç-sakal, kılık-kıyafet, yeme-içme âdabı da dahil pek çok konuda tavsiyede bulunduğu düşünülürse, yılbaşı kutlamalarının, sıradan bir kutlama olarak kabul edilmesi ve tabiî karşılanması mümkün olamaz. aksine, yılbaşı kutlaması, noel ağacı süslemesi, noel babanın hediye bırakması gibi âdetler toplumumuzda kültürel tahribata ve kimlik bunalımına yol açmakta, yeni yetişen kuşakları kendi öz değerlerinden koparıp, batının hayat tarzına alıştırmakta, sonra da onların değer ve inanç esaslarına sıcak bakmaya ve giderek onları benimsemeye götürebilmektedir. böyle olunca, müslüman toplumların bu tür âdetler yerine kendi kültür ve değerlerinden kaynaklanan alternatif program ve faaliyetler geliştirmesi ve yaşatması ayrı bir önem kazanmıştır.

    günümüzde toplumların kültürel değerlerini, hatta itikadî ve ahlâkî eğilimlerini; sahip oldukları hayat tarzı, ekonomik yapı, yerleşim ve ulaşım imkânı, iklim ve çevre, eğitim, folklor, örf ve âdet gibi ilk bakışta konuyla ilgisiz gözüken birçok husus derinden etkilemekte ve sonuçta mekanizma kendi değerlerini üretmektedir. avrupa'daki müslüman-türk işçilerimizin çocukları ve torunlarının bugün batı'nın kültür ve gelenekleri altında nasıl değiştiği ve giderek o toplumla bütünleşmeye başladığı iyi izlenirse toplumumuza yabancı kültürlerden taşınan veya yabancı toplumlara özenti şeklinde başlayan örf ve âdetlere karşı duyarlı olunmasının önemi daha iyi anlaşılır. bunun için alınabilecek bir önlem de: kendi kültürel mirasımızdan ve dini anlayış ve heyecanımızdan kaynaklanan değerleri, gelenek ve âdetleri iyileştirerek yaşatmaya ve geliştirmeye çalışmak olabilir.

    hiç şüphe yok ki, milletler, millî örf ve adetleriyle tanınırlar ve onlarla yaşarlar. millî örf ve adetleriyle tarih sinesindeki şerefli mevkilerini korurlar. çünkü, millî örf ve adetler, bir milletin millî kültürünün ve dinî inancının aynasıdır. millî örf ve adetler, bir milletin şahsiyeti ve tanıtıcı vasfıdır. sağlam millî örf ve adetlere sahip milletler, dinî bağları kuvvetli ve millî kültürü yüksek olan milletlerdir. milletlerin örf ve adetlerine, millî kültürleri ve dinî inançları güç verir ve şekil kazandırır. hatta dinden de kuvvetli olur. bu sebeple hiçbir müslüman milli kültüründe olmayan, dinî akidesine ters düşen özentilere hayatında yer vermez. çünkü, o bilir ki, rabbi kendisinden olmayanlara özenmeyi ve onlar gibi sefih hayat yaşamayı yasaklamıştır.

    dinimiz; kâfirlere, munafıklara, batıl din ve ideoloji mensuplarına muhalefet etmeyi emretmiş ve onlara benzemeyi kesin bir şekilde haram kılmıştır. çünkü dış görünüş itibarıyla onlara benzemek, neticede ahlâkî değerlerde, kötü ve çirkin işlerde ve hatta inançta onlara benzemeye sebep olur. gerçekten giyimde, sözde, davranışta ve işlerdeki benzeşmeler kalplere tesir ederek onlara karşı sevgi ve saygı meydana getirir. kısacası gayrimüslimlere benzemenin haram olduğunda icma vardır. (iskilipli mehmet atıf, frenk mukallitliği ve şapka, 4)

    islâm dininin inanç, ahlâk, ibadet ve muamelât alanında getirdiği hükümler, öngördüğü kural ve tavsiyeler müslümanlarca öteden beri bir bütün olarak kabul edilmekte, günlük ve sosyal hayatla ilgili şekil ve muhteva bile çoğu defa bu bütünün bir parçası olarak mütalaa edilmektedir. öte yandan kur'an-ı kerim âyet-i kerimelerinin ve risâleti boyunca hz. peygamber (s.a.v.) efendimizin sıkça üzerinde durduğu konulardan birisi de, müslümanların fert ve toplum olarak belli bir kimlik kazanmaları, kendi şahsiyetlerini korumaları ve kendilerine güven duymaları olmuştur. çünkü bu, müslümanların bütünleşmesi, belli bir siyasal organizasyona gidip devlet kurması ve millet olması kadar, kendi inanç ve ibadetlerini, değer ve özelliklerini korumaları açısından da önemlidir. bu itibarla kur'an-ı kerim, müslümanlara ısrarla birlik ve bütünlük içinde olmalarını, müşrik ve gayri müslimleri dost edinmemelerini, onlarla gayriislâmi bir kültürün etkisi altında kalmayı kaçınılmaz kılacak şekilde sıkı bir ilişkiye girmemelerini emretmektedir. cenab-ı hak şöyle buyuruyor:

    "ey iman edenler! yahudileri ve hıristiyanları dost ve idareci edinmeyin. zira onlar birbirlerinin dostudurlar, birbirinin tarafını tutarlar. sizden kim onları dost ve idareci edinirse, o da onlardandır. şüphesiz allah, zalimler topluluğuna yol göstermez, onları hidayete erdirmez." (mâide sûresi:51)

    "yahudiler de hıristiyanlar da; sen onların dinlerine uymadıkça asla senden razı olmayacaklardır. de ki: allah teâlâ'nın yolu, doğru yolun tâ kendisidir. yemin olsunki, sana ilim geldikten sonra, eğer sen onların arzularına uyacak olursan, senin için allah teâlâ'dan ne bir dost ve ne de bir yardımcı vardır." (bakara sûresi: 120)

    ayet-i kerimelerde ifade edildiği gibi: başka dinden olanlar, özellikle yahudiler ve hıristiyanlar müslümanların dostu olmazlar; onlar ancak birbirinin dostu olur, birbirini desteklerler. zaman zaman müslümanlara yaklaşmaları, kendi menfaatleri bunu gerektirdiği içindir. müslümanların bunu unutmamaları ve kendi aralarındaki dostluğu güçlendirmeleri zaruridir. müslümanların arasına sızan iki yüzlüler, felâket tellâllığı yaparak onları, mü'minleri bırakıp kâfirlere yöneltmek isterler; iman ehlinin bunlardan da sakınması gerekmektedir. cenab-ı hak şöyle buyuruyor:

    "ey iman edenler! mü'minleri bırakıp da kâfirleri dostlar edinmeyin. bunu yaparak allah teâlâ'ya, kendi aleyhinizde apaçık bir delil mi vermek istiyorsunuz?" (nisa sûresi:144)

    "mü'minleri bırakıp da kâfirleri dost edinenler, onların yanında izzet, güç ve şeref mi arıyorlar. bilsinler ki gerçekten bütün izzet ve şeref yalnızca allah teâlâ'ya aittir." (nisa sûresi:139)

    ayet-i kerimelerde açıkça ifade ediliyor ki: gerek milletler arası münasebetlerde ve gerekse fertler ve topluluklar arası münasebetlerde mü'minler, daima mü'minlerin yanında yer alacak; güç, kuvvet ve şerefi bu beraberlikte arayacaklardır. kendilerini korumak veya güçlenmek için kâfirlere başvuran milletler küçüldükleri gibi fertler de manevi değerlerinden kayıp verirler.

    kâfirleri ve müşrikleri dost edinmeme konusu, kur'an-ı kerim'de sık sık zikredilen ve üzerinde durulan bir konudur. yahudi ve hıristiyanların mü'minlere dost olamayacağı, müslümanların da onları dost edinmemeleri gerektiği ısrarla belirtilmiştir. mü'minler, küfür ehlini veli, dost ve idareci edinemez. ancak zaruret sebebi ile işbirliği ve dayanışma, ülkeler arası ilişkilerin gerektirdiği ticarî, ekonomik sağlık ve sosyal alanlarda karşılıklı çıkar ilişkisi çerçevesinde antlaşmalar yapılması mümkün ve caizdir. fakat bu dostluktan farklı bir ilişkidir. bir müslümanın yahûdi veya hristiyan gayr-ı müslim bir komşusu olabilir. komşuluk münasebetleri elbette olacaktır. amma müslüman müslüman kalmalı, gayr-ı müslim de gayr-ı müslim kalmalıdır. müslüman, cenab-ı hakk'ın:

    "sizin dininiz size, benim dinim de banadır." (kafirun sûresi:6)

    buyurduğu gibi demelidir. herkes kendi yoluna gitmelidir.

    "zulmedenlere meyletmeyin; sonra size ateş dokunur, cehennemde yanarsınız. sizin allah teâlâ'dan başka dostlarınız yoktur. sonra o'ndan da yardım göremezsiniz!" (hud sûresi:113)

    bu ayet-i kerimelerin yanı sıra hz. peygamber (s.a.v.) efendimiz de müslümanları, itikadî ve ahlâkî alanda olduğu gibi kılık ve kıyafet, şekil ve merasim yönünden de müşriklere, gayri müslimlere benzememeye davet ve teşvik etmiştir. hz. peygamber (s.a.v.) efendimiz, müslüman olmayanlara benzememeye o derece dikkat ederlerdi ki, aslında yaptığı halde sonradan onlarda gördüğü hareketlerde bile değişiklik yaparlardı. bunlar, çevredeki kültür ve medeniyetlerle, din ve kavimlerle iç içe yaşayan o dönem müslümanlarına ayrı bir kimlik ve özellik kazandırıp, onların kendi içerisinde bütünleşmelerini sağlamaya yönelik önlemlerdir. meselâ: henüz hicret etmeden evvel muharrem ayının onuncu, aşûre günü oruç tutmayı adet edinmişlerdi. hicretten sonra medineli yahudilerin de bu günü takdis ettiklerini görünce onlara benzememek için muharrem ayının dokuz ve on veya on ve onbirinci günlerinde oruç tutmaya başlamışlardır. (geniş bilgi için bak. m. talu, üç aylar, mübarek gün ve geceler, 460) yine müşriklere benzememek için ashabına; sakallarını uzun, bıyıklarını kısa kesmelerini emretmişlerdir. (10 geniş bilgi için bak. sh: 656)

    --spoiler--

    http://www.milligazete.co...bir-isyandir-4-147737.htm

    edit1: (#6912941) entryde yazının devamı vardır.

    edit2: bu uyarılar müslümanlara kötü niyetle yapılmamaktadır. kabul edilmelidir ki hiçkimsenin yılbaşı kutlamaması sonucu hiçkimse bir çıkar elde edemez. ama kutlaması sonucu çok çıkar sahibi olanlar vardır. yılbaşı gecesini eğlenerek (hele bir de içki içerek) geçirmek direkt olarak şirke, dinden çıkmaya sebep olur. bu geceyi gavurlar gibi kutlayanların, bir daha yapmamak üzere tövbe etmedikçe hiçbir duaları kabul olmaz. bunları yazıp müslümanları uyarmak, müslümanların görevidir.
    10 ...
  2. 2.
  3. yaşayanına göre değişir. yılbaşında evinde oturup ailesiyle muhabbet eden insan için diğer günlerden bir farkı yoktur. sonuç itibariyle elin gavuru kutlama yapıyor diye yılbaşı diye bir şey olduğunu inkar edemeyiz. böyle söyleyen kişiler takvim kullanmıyor demekki.
    2 ...
  4. 3.
  5. hadi canım! yeni bir yılın gelişini kutlamanın neresi yanlıştır anlamıyorum. örümcek zihniyetlilerin uydurmasından başka birşey değildir bu anlayış. zaten o tiplere göre ağlamak, gülmek, sevinmek, üzülmek ve daha birçok şey yanlış. böyle kopyala yapıştır girilerle neye ulaşmaya çalışılıyor anlamak güç.
    hayat güzeldir. tadını çıkarmak lazım. tabiki yerinde ve ölçülü...
    2 ...
  6. 4.
  7. nasıl kutladıgına bağlı olan göreceli bir olaydır.
    0 ...
  8. 5.
  9. yaşadığımız her güne ait olan isyanların toplu hali olsa gerek.
    1 ...
  10. 6.
  11. arkadaş, ne alıngan allah'ımız varmış be. ne yapsak isyan, ne yapsak şirk koşmak, ne yapsak günah, mekruh...
    bilader al kitabını, peygamberlerini, oynamıyorum ulan ben.

    (bkz: içicem ben yılbaşında noel babaya beraber)
    7 ...
  12. 7.
  13. daha insanların neleri kutladığını bilmeden yobaz zihniyetlerin ortaya fırlaması neticesidir. yok toplu isyan yok toplu grev falan diye çoşuyorlar ondan sonra. insanların kutladğı şey, yeni bir yıla girmenin verdiği mutluluktur. kimisi içinden dua eder, kimisi dileklerde bulunur, kimisi dışarıda arkadaşlarıyla kutlar, kimisi birbirine hediyeler alır. maksat insanlığın perçinlenmesidir. dostluk ve sevgi bağlarını güçlendirmektir.

    ama sevgili yobazlar insan bağlarının güçlenmesinden, insanların mutlu olmasından bile rahatsız oldukları için yılbaşından da rahatsız olurlar haliyle. olmayın gülüm azıcık rahat olun. sürekli kıçınızdan yasak uydurmaktan yorulmuyor musunuz siz? allah'ın işine ne haddinize karışmak? yazılanlar belli, indirilenler belli. insanlar dinlerini size göre yaşamayacaklar, yazana göre yaşayacaklar.

    mehmet tatu pardon talu hocaefendine söyle yılbaşı partisine bekleriz bu sene. biz bize olacağız. kimse davet etmiyor her sene evde giriyorsa bundan sonra yasak ulan toplu isyancısınız siz diyor olabilir. sakin mehmet sakin.

    (bkz: yetişin yobazlar kontrolden çıktı)
    4 ...
  14. 8.
  15. 9.
  16. 31 aralık yada 1 ocakta doğanların lanetlenmiş olması da olabilir. saçma düşüncede sınır yoktur.
    0 ...
  17. 10.
  18. hocaya efendi diyen zihniyetin isyan olarak değerlendirdiği olay. ya kardeşim siz sıradan biradama hocaefendi diyorsunuz. peygamberimize de eefendimiz diyorsun. sen şimdi bu adamları peygamberle bir mi tutuyorsun ya. anlamadım gitti. yok fettullah hocaefendi yok mehmet talu hoca efendi.
    0 ...
  19. 11.
  20. kulaktan dolma bilgilerle ortaya atilmis yaygaraci bir soylemdir.

    ayrica yılbaşı ile ilgili gerçekleri anlattığı soylenen yazidaki bazi yalanlara bir bakalim. sanirim oncelikle bazi kavramlarin anlasilmasi gerek, christmas veya noel 25 aralik ta tum hiristiyanlarca kutlanan dini bir bayramdir. dini dedikse hep birlikte toplanip ayin falan yapiyorlar diye algilamamk lazim. mesela amerika icin konusursak, ulkenin dort bir yanina dagilmis aile fertlerinin bir araya geldigi, birbirlerine hediyeler aldiklari, topluca yemek yiyip hasret giderdikleri bir iki gunden birisidir tum sene boyunca. zevk,sefa, cilgin partiler falan christmas icin gecerli degildir yani.

    bizdeki yil basi, yani 31 aralik i 1 ocak a baglayan gece, kutlamalari ise amerika da "new year's eve" yani yeni yil gecesi adi altinda kutlanir. noel veya chrismas ile kesinlikle alakasi yoktur. bu geceden bir amerikali ya christmas diye bahsederseniz anlamaz yani, onlar icin christmas 25 aralik daha once de dedigim gibi. yeni yil gecesinin dini hic bir boyutu yoktur hiristiyan kulturunde, dua da ediyorlarsa, ayni tum dunya da oldugu gibi yeni yilin mutluluk getirmesi icin ediyorlardir, hz isa nin dogumunu kutlamak icin falan degil.

    genclerin partilerde eglendigi, alkol aldigi, dagittigi gun yilbasi gecesidir ama bu partilerin senenin her gunu cumartesi geceleri yapilan partilerden pek farki yoktur. bu sekilde eglence anlayisi da elestirilecektir elbek sarikli hoca tayfalari tarafindan ama bunu sapitmis bir dinsel eglence olarak gostermeye calismak yalancilktir ancak. allah a isyan olur mu o kadar ileri gidemeycegim ama, boyle bilip bilmeden atip tutmak da allah katinda hic hos olmasa gerek degil mi?
    4 ...
  21. 12.
  22. yobazlığın en ileri düzeye varmış halinin bir cümleye indirgenmiş hali.

    (bkz: ignorance is bliss for feto and his friends)
    1 ...
  23. 13.
  24. 14.
  25. Bunu söyleyen şahsa tek bir şey diyorum o da şudur.

    Ey kör! Bu yer, Bu gök, Bu yıldızlar boştur boş!
    Bırak sen onu bunu da gönlünü hoş tut hoş!
    Şu durmadan kurulup dağılan evrende
    Hepsi hepsi bir nefestir alacağın,
    O da boştur boş!
    2 ...
  26. 15.
  27. 16.
  28. 17.
  29. 18.
  30. (bkz: noel baba) kısmına kadar okudum. sonra bi göz gezdirdim ve o gezdirdiğim göz fena halde korktu o şelale miseli akıp giden yazıları görünce. "sonra okuycam" seçeneği ilaç gibi bu durumlarda.
    0 ...
  31. 19.
  32. üzerine her türlü iğrenç espri yapılması gereken söylem.

    (bkz: sen çıkınca topsuz isyan oldu)*
    0 ...
  33. 19.
  34. 20.
  35. tamamı okunmadan yılbaşı hakkında yorum yapılamayacak derecede önemli yazıdır.
    1 ...
  36. 21.
  37. yüce yaradana isyanmıdır bilemem ama türk ve müslüman olanın ne dininde ne adetinde ne de geleneğinde vardır . tamamen özentiliktir . son derece tiksindirici .
    1 ...
  38. 22.
  39. hristiyanlara benzemek gibi görüldüğü için kimilerine göre doğrudur efenim. Eski yılın son günü yapılan kutlamalar, eğlenceler isyan mıdır bilinmez ammaaa benim asıl dikkatimi noel baba hadisesine getirilen yorumlar çekti :

    --spoiler--
    noel baba aslı ve mesnedi olmayan, ancak sözde iyiliği temsil eden ve bu gecelerde çocuklara oyuncak, şeker vb. hediyeler dağıtan, genellikle karla örtülü, kırmızı başlıklı paltosu ve kocaman beyaz sakalı ile temsil edilen efsanevî bir kişidir. bu efsaneye yüklenen haksız bir güç, iyiliksever ve hoşgörü ile çocukların hatta yetişkinlerin dikkatleri ve inançları boş bir zemine çekilmektedir.

    ...

    noel gecesi çocuklara hediyeler dağıttığına inanılan beyaz sakallı, kırmızı cüppeli, papaz kukulatalı şahıs, kuzey avrupa ülkelerinin efsanevî bir kişisidir. ilk defa 17. yüzyılda ingiltere'de ortaya çıkmıştır.
    --spoiler--

    babababababa... papaz kukuletalı şahıs...

    bu ifadenin geçtiği cümleyi okurken gözümün önüne, başında kavuğu, uzun kirli sakalı, ayağında takunyası ve ağzından akan salyaları ile sıkıntılı hatun kişilerin göbeğini şifa niyetine yalayan, daha dişiliği bile belirgin olmayan küçücük çocukları adeta kefenleyen hacı hoca kılıklı bir tip geldi nedense...

    ikisi de sakallı bu amcaların ama bir tarafta, her ne kadar farklı bir dinsel kültürün unsuru olsa da, çocuklara hediyeler veren onları mutlu eden sakallı bir amca, sevimli mi sevimli, diğer tarafta kabustan fırlamışçasına bir korku unsuru...

    siz olsanız hangisini yeğlerdiniz?

    Efenim illa yılbaşında çam süsleyelim, kozalaklarını biriktirelim demiyorum elbette.

    ama gerçek şudur ki, hediye veren sakallının hitap ettiği toplum günümüzde diğerinin hitap ettiği toplumdan insaniyet anlamında çok daha ileridir. maalesef böyledir.

    halbuki bizim toplumumuzda da böyle sevimli sakallı kimseler olsaydı - ki aslında vardır - bugün bir çok cahil, Atatürk'ün bu cumhuriyeti sadece kurduğunu ve sonrasında geçen seksen küsür yıldan sorumlu olmadığı da anlayabilirdi.

    Ama biz napmıyoruz?

    Bu tip tahrikleri ciddiye almıyoruz.

    Biz hayatımızı bildiğimiz şekliyle yönlendiriyoruz. Onun bunun lafıyla hareket etmiyoruz. Hatta kerameti kendinden menkul bazı tiplerin sözüm ona dini sahiplenmek adına kendi otoritelerini kurma çabalarına da gereken cevabı veriyoruz efenim ve diyoruz ki siz islam dinini çarpıtanlar, babasının malı sananlar, kendi çıkarına alet etmeye çalışanlar, sanırım ateş sizi çağırıyor...
    3 ...
  40. 23.
  41. türkiyede yılbaşı kutlaması sadece takvimde bir sonraki yıla geçmemizle alakalı, noel denilen olay 25 aralıkta olup zamanında iznik konsülünce değiştirilmiş bir tarihtir. normalde isa peygamberin doğumu bahar aylarına rastlar ve iznik konsülüne kadar noel 25 martta kutlanır, yılbaşı 1 nisan olarak kabul edilirdi. 1 nisanın yabancı dillerde aptal günü olmasının nedeni budur zaten, yılbaşını değiştirildiği halde hala 1 nisan kabul edenlerle dalga geçme maksatlı. derseniz ki neden 25 aralık oldu noel, o da roma imparatorluğunun sınırları içinde yaşayan, kış dönümünü kutsal gün sayan pagan barbarları (germenler, keltler.. vs.vs.) hristiyanlığa çekme çabasıdır. bu nedenle kutlama yapmanın dini bir nedeni yada dinle bir alakası yoktur.
    1 ...
  42. 24.
  43. bir din, kısa tanımını "allahından it gibi korkmak" şeklinde özetlenebilecek akdar dile getiriyorsa, bu durumda yapılan her iş inananlarınca allahına isyan olarak görülebilir. görülmesi de normaldir. bu dinin kendi içindeki çelişkilerinin en büyüğü, sadece x amaçla eğlenen insanların yaratıcısıya ihanet ettiklerini sanmalarıdır. yaratıcı da böyle düşünüyorsa ortada büyük bir samimiyetsizlik vardır.

    eğlencenin amacı, insanların hoş bir kaç saat geçirme amacı, ne olursa olsun sebebi ne olursa olsun, hadi diyelim sebebi başka bir dinin özel bir gününü kutlamak olsun, tanrı kıskanıyorsa, bunu isyan ve ihanet olarak görüyorsa samimiyetsiz bir tanrıdır.

    en basitinden, değiştirilmesine rıza gösterdiği bir kitabı vardır ve bu kitaba inananları ve onlarla aynı düşünceler içinde belirli bir günde olanları lanetlemektedir. ki perhiz ve lahaan turşusu içerikli cümlelere hedeftir.

    cehaletlerinin kara kanatları altında, kopyalayıp yapıştırıp altına da korkun allahınızdan it gibi korkun yazıp kaçanlar da bir şekilde bu korkudan fayda göreneldir zaten.
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük