Hiç unutmuyorum bir gün ortaokula gittiğim yıllarda bir pazar günü pikniğe gittik. Babam nerde dağ taş bayır araba girmez oraları bulur ve götürür. Arabayı bıraktık, eşyaları sırtlandık kocaman taşların üzerinden ilerliyoruz. Kocaman derenin kenarına gitmek için debeleniyoruz yani. Yolda küçük bir yılan gördüm. Kıvranıyor taşın üzerinde hareket ettikçe kan bulaşıyor taşa. Onu elime aldım yavaş yavaş arkadan gidiyorum annemler görmesin diye. dereye geldik paçaları sıvadık karşıya geçeceğiz su dizlerimin üzeriinde akıntıda ayakta zor duruyorum. Bir elimde bir çanta bir elimde yılan karşıya geçiyorum. Yılan suya değmesn diye havaya kaldırdım birde tabi o sırada babam gelebiliyor muyum diye arkasını bir döndü elimde yılan. Ne yapıyosun sen diye bir bağırdı. Yılan baygındı canı yanıyordu bana zarar veremezdi. Ölü mü o ddi hayır dedim. Sonra suya bıraktım hareketlenmeye başladı kendine geldi. Bizimkiler suyun içinde yılan sokacak diye kaçıştılar her biri. Bende ne yapıyor hareket ediyormu diye suya bakıyorum. Ayaklarımın etrafında babam hareket etme dedi beni kucaklayacak yılan döndü döndü sonra gitmek için yönünü çevirdiki babam taşı vurdu kafasına. Öldü. Tüm gün köşede oturdum küstüm hiç birşey yemedim. O yılan bana zarar verir miydi küçük bir su yılanı. Sanmıyorum.