çifte standarttan kurtulmak için çoktan bakılması gereken aynaya bakma çabasıdır:
1. Almanya, Fransa, Hollanda, ingiltere eurovizyonda bize 12 verince çok güzel, çok normal; biz ermenistan'a, kıbrıs yunanistan'a 12 verince kötü, komşu işi demek, politik bulmak;
2. Bulgaristan, Türklerin isimlerini ve köylerinin adını değiştirince ayaklanmak* ama türkiye, kürtlere, çocuklarına istediği isimleri koyma hakkını vermeyip, köylerinin adını değiştirince sessiz kalmak, yan cebime koy demek, ayaklananları anlamamak, terorist sözünün şehvetinin ardına saklanmak;
3. ırak'taki Türkmenler ve kuzey kıbrıs'taki Türkler için istediği hakları*, kendi ülkesindeki Kürtler için akla bile getirmemek, kuzey ırak'taki Kürtler söz konusu olunca hele kırk dereden bahane devşirmek;
6. avrupa'da cemaati azaldığı için "iflas etmiş" ve binası satışa çıkmış kiliseleri satın alıp camilere dönüştürmekle övünmek ama kendi ülkesindeki Hıristiyanların haklarına vurdumduymaz yaklaşıp, kimseye yeni kilise açtırmamak için dolap çevirmek, misyonerlik aldı yürüdü paranoyasının yayılmasına göz yummak, bunun sonucundaki aşağılık Malatya cinayetiyle de yüzleşmekten deli gibi kaçmak;
7. Türkiye cumhuriyeti vatandaşları gizli ya da açık yoldan almanya'ya gidince "bir yiğit gurbete düşer" demek; ermeni vatandaşı türkiye'ye çalışmaya gelince ise paranoyanın dibine düşmek; ***
8. kendi içindeki aşırı milliyetçileri ve nazi almanyasını son ana kadar el altından desteklemek, trenler dolusu buğdayı ve bor madenini kesintisiz almanya'ya akıtmak, savaşı nazilerin kaybedeceğini anlayınca da, son anda kendi faşistlerini göstermelik tutuklatmak, hemen almanya'ya savaş ilan edip cemiyet i akvamın kuruluşuna katılmak için başvurmak, politik ikiyüzlülüğün şahıdır;
Bunlara biraz kızdıysanız kendinizi yine ödüllendirin, aynanızdan öpün görüntünüzü, yer beziyle silinmiş de olsa idare eder aynanız: *** yazana eksi atmadınız bu iyi ama dayanamayıp bir yazı eklerken kaçırdınız yine ipin ucunu, ama sizde sağlık belirtileri var ve kendinizi bu paranoyadan kurtarabilirsiniz.
Bunlara köpürdüyseniz, kırmızı şal görmüşten beter olduysanız, aynanızdan öpün görüntünüzü: aynanız boktan bir bezle silinmiş de olsa, bu bir yandan sağlık işareti olabilir, belki de ölümden önceki son canlanış; size kup virüsü girmiş, körleştirici ulusalcılık paranoyasına tutulmuşsunuz ve her akşam sözlükte deli gibi eksiye tapıyorsunuz, evlatlarınıza bırakacağınız miras bu mudur? Farklı fikirlerden öğreneceğiniz hiç mi bir şey yoktur? Karşı fikirlere, farklı düşüncelere bir borcunuz yok mu? Hiç olmazsa, size yönünüzü buldurduğu için? Hani, "bu adam ne yazıyorsa tersine gideyim daha iyidir" gibisinden?
ak parti için dava açan abdurrahman yalçınkaya için, "linç ediliyor, hukuka saygı göstermek gerek" diyen kişiler, kurumlar ve kimi gazeteler, bundan iki yıl önce genelkurmay başkanı orgeneral yaşar büyükanıt hakkında iddianame hazırlayan van cumhuriyet savcısı ferhat sarıkaya'yı, meslekten atılmasına kadar götüren yayınlara ve yaklaşımlara imza atmışlardı.
buyrun bu ikiyüzlülüğü taraf'ın bu haberinden izleyin lütfen:
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'nın Ak Parti'yi kapatma istemiyle dava açması medya ve siyaset dünyasında yargıya saygı tartışmalarını beraberinde getirdi.
Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök 16 Mart 2008'de köşesinde "Bu bir hukuki süreçtir, hepimiz bunu saygıyla ve sessizce izlemeliyiz" diye yazdı. Aynı gün gazetenin başyazarı Oktay Ekşi de "Biz yargıya intikal etmiş bir konuda görüş beyan etmenin karşısındayız" dedi. Ancak başta her iki yazar olmak üzere medyanın büyük bir bölümü ve siyaset dünyası bundan iki yıl önce Van Cumhuriyet Savcısı Ferhat Sarıkaya'nın hazırladığı Şemdinli iddianamesi'nde farklı tutum izlemişti.
SAVCIYI YARGILAYIN
6 Mart 2006 günü konuyu manşetine taşıyan Hürriyet'in Saygı Öztürk imzalı haberi "ihbar iddianamesi" manşetinin altında "Van Cumhuriyet Savcısı Ferhat Sarıkaya'nın, asıl bombalarını iddianame içine soktuğu ortaya çıktı" yazıyordu. Gazete aynı haberde iddianame konusunda Vural Savaş'ın "Savcıya disiplin cezası gerekirdi" sözlerine ve Deniz Baykal'ın "Orduya darbe girişimi var" açıklamasına yer verdi.
iKTiDARIN TERTiBi
Hürriyet bir gün sonra da iddianeme ile ilgili yayınlarına devam etti. O dönem gazetenin Ankara temsilcisi olan Nur Batur imzasıyla çıkan haber yorumda; "Adressiz isimsiz ihbar mektupları, Hukuki boyutundan bir şey çıkmaz, Amaç, paşanın önünü kesip yıpratmak, Hedef TSK" denirken, Oktay Ekşi başyazısında "Büyükanıt'ı hedef alan suçlamaların, bir gerçeği ortaya çıkarmaktan çok, maraza çıkarmak amacıyla yapıldığı akla gelmez mı? Ve tabii, ortada acaba siyasi iktidarın bir tertibi mi var diye düşünmek gerekmez mi?" diye yazmıştı.
SAVCIYA YAKIŞMIYOR
Gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök ise aynı gün çıkan yazısında Şemdinli iddianamesi ile ilgili "Bu tavır, hukuk devleti olduğunu iddia eden bir ülkenin savcısına yakışmıyor. iddianamede yer yer skandala varan bölümler var" yorumunda bulunmuştu. Hürriyet gazetesinin Şemdinli iddianamesiyle ilgili 7-14 mart arasında yaptığı haberlerin sadece başlıkları bile çok şey anlatıyor: "HSYK savcıya soruşturma açılmasını istiyor", "HSYK'ya olaya el koyun daveti", "Yargıtay ve Danıştay başkanları: Bu iddianameyi tasvip etmek mümkün değil", "Savcılar Yüksek Kurulu Sarıkaya hakkında soruşturma açılmasının yargıya müdahale olmayacağını görüşüne yer verdi."
SiViL DARBEYi ÖNLEDiK
Hürriyet'in savcıya yönelik "linç" kampanyasına Milliyet, Radikal, Vatan ve Akşam da destek verdi. Savcı Ferhat Sarıkaya hakkında jet bir soruşturma açıldı. Soruşturmanın açıldığı gün Vatan'dan Güngör Mengi'nin yazısının başlığı "Başaramadı" iken. Hürriyet'ten Nur Batur yazısında şöyle diyordu "Başardık, sivil darbe girişimini durdurduk."
ERGENEKON DESTEĞi
Hürriyet gazetesi aynı gün "Asker'e destek" başlıklı haberinde ise Ergenekon soruşturmasında tutuklu bulunan Kemal Kerinçsiz ve Veli Küçük'ün de bulunduğu iddianemeye karşı Büyükanıt'ı desteklemek için yapılan eyleme geniş yer vermişti.
Ertuğrul Özkök (Hürriyet- 9 Mart 2006) "iddianameye bakınca, bu tür ideolojik değerlendirmelerin hukuka ne kadar zarar verdiğini açıkça görüyorum. Türkiye, bir savcının yol açtığı bu tartışmanın bedelini ağır ödeyecektir"
Oktay Ekşi (Hürriyet- 8 Mart 2006) "Yargının bağımsızlığı için kurallar hemen değiştirilmelidir"
Emin Çölaşan (Hürriyet-7 Mart 2006) "Ferhat Sarıkaya isimli Van Cumhuriyet Savcısı tarafından hazırlanan 100 sayfalık iddianame elimde. iddianamede bir gazetecinin (Kendi ismi) gazeteden kesilmiş yazılarının bulunması, beyefendinin gözünde 'suç kanıtı' idi!"
Bekir Coşkun (Hürriyet- 8 Mart 2006) "Eğer bu krize "Bir komutan, bir savcı, bir iddianame" gözüyle bakarsanız yanılırsınız. Bu bir rejim sorunudur. Çünkü bu sefer işin içinde 'Paşa' olması çok şey anlatıyor."
Tufan Türenç (Hürriyet- 8 Mart 2006) "Savcı, Şemdinli Komisyonu'nun raporuna sokamadığı karanlık ilişkiler içindeki bir kişinin saçma sapan ifadelerine iddianamesinde geniş yer verdi. Bu ifadeye dayanarak Büyükanıt'ı çete kurmakla suçladı. Büyükanıt'ın "Ali Kaya'yı tanırım. iyi çocuktur. Ancak suç işlemişse cezasını çeker" sözlerinin sadece "Ali Kaya'yı tanırım, iyi çocuktur" bölümünü alarak komutanı yargıya müdahale etmekle suçladı. Savcının Büyükanıt hakkında ne kadar maksatlı ve kasıtlı davrandığı bu örneklerden anlaşılıyor."
Mehmet Y. Yılmaz (Hürriyet 10 Mart 2006) "Savcı Bey'e yönelik en temel eleştiri "dedikoduları" ve "ihbar mektuplarını" hiçbir araştırmaya gerek duymaksızın iddianamesine almış olması. Özellikle siyasi yönü de olan birçok davada yazılan iddianamelerin salt gazete haberlerinden ve dedikodulardan ibaret olduğunu ne çabuk unutmuşuz! Geçmişte çok işe yarayan "zorla konuşturma ve itiraf ettirme" yöntemleri de artık kolayca kullanılamaz hale geldiği için savcılar ellerinde ne varsa artık onlarla dava açmaktan başka yol bulamıyorlar."
toplumumuzun temel genlerinde var. bize karşı olan her şey tu kaka zihniyeti. aynı topraklar içerisinde yaşayan etnik grupların, devletin bekasına kasıt olarak görülmesi dışlanması artık bilinen bir done. sonra kalkıpta türklük adına ahkam kesmeleri yokmu hasta oluyorum biricik aydınlarımıza. farklılıklarımız zenginliğimiz argümanına şiddetle karşı çıkan sözde kemalist zihniyetinin, bugün bunlar farklılık der, yarın temel hak söyler, ertesi gün anayasada belirtilmesini isterler. en iyisimi baştan kestirip atalım bunları. avrupa birliğinden amcalar geldimi de 360 derece fır dönüp, temel hak ve özgürlükten tutun, sözde birey savunucuları kesilirler. vatan millet sakarya edebiyatında andersenden masallara tatlı bir geçiş.
yazılarında x, w, q harflerini kullandığı için kürt vatandaşlarımız için davalar açma, hapisler isteme, cezalar verme ve 6 aya kadar onları hapiste yatırma, ya da erteleyip, hukuku tehdit aracı olarak kullanma sözkonusu olunca pek aktif olan yargı çevrelerinin ikiyüzlülüğü;
nedir bu ikiyüzlülük?
devlet içi ve devlet dışı olanları da dahil olmak üzere bütün yargı kurumlarının internet sitelerinin adresleri http://www.bilmemne.gov.tr diye gidebiliyor ve onlar hakkında w harfini kullandıkları için açılmış bir tek dava yok!
w harfini sitesinde kullanıp sonra da aynı w harfini kullandığı için türkiye cumhuriyeti vatandaşı olan birilerine dava yağdırmak en büyük bölücülük değil mi?
bunu anlasalar zaten yargıtay'ın son bildirisi tarzında komiklikler olur muydu? ama yüzüncü yıl gelmeden bir biçimde ikiyüzlülükleriyle yüzleşecekler, eminim çünkü çok suç işlediler ve artık buna uyduracak bir teorileri kalmadı.
asker karşısında Şemdinli'de ya da aktütün macerasında olduğu gibi dişinin sökülmesine boyun eğen bir iktidarın DTP karşısında aslan kesilmesi hiç de ikna edici durmuyor. yüzleşmek gerekenler arasında yani.
didim'de belediye'nin, çok sayıdaki ingilizce bilen müşterisi için, su faturalarını türkçe ve ingilizce açıklamalı olarak basmasını, "çağdaş belediyecilik" örneği olarak sunup; diyarbakırsur belediyesi'ni ise kürtçe açıklamalı benzeri çabaları nedeniyle cezalandırmak, belediye başkanını görevden almak, hapiste süründürmek, mümkünse yerine yenisini seçmek için hazırlığa girişmek.
yüzüncü yıl gelmeden her alandaki ikiyüzlülüklerimizle, yıllardır halının altına süpürdüklerimizle yüzleştikçe daha temiz bir toplum olacağız. bu kolay değil ama şart! bu nedenle alevilerle ilgili ikiyüzlülüklerimizin kim üstüne gidiyorsa, gidenin kimliğinden ve "esas" amacından bağımsız olarak desteklenmesi gerekir; politika aslında böyle bir şeydir ve estetik yapılanı makbuldur. ne de olsa gelecekte tüm toplumları yönetecek olan etik değil estetik olacaktır.
bu nedenlerle, camileri ibadet yeri sayıp cemevlerini saymamak, diyanet işlerini sünni hanefi beyaz türklerin bir kurumu gibi çalıştırmak, alevilerden alınan vergilerle sünni imamların maaşını ödemek, zorunlu din dersi deyip, derslerin içeriğini sadece sünni hanefi beyaz türk düşüncesine göre ayarlayıp, başka din ve inanç mensuplarına karşı işkence dersi haline getirmek, imamları devlet memuru sayıp alevi dedelerini köfteden görmek gibi 21 yüzyılın türkiye'sine artık yakışmayan ikiyüzlülüklerimizle cesurca yüzleşme zamanıdır diyoruz.
ikiyüzlülük mmm hoşmuş bak. o zaman şöyle yapalım yüzüncü yıl gelmeden cahillikle yüzleşmek diyelim mesela:
1-bulgaristan daki türklerin anlaşmalar geeği özel statüsü olduğunu bilmemek, onları türkiye deki kürtlerle bir tutmak lozan ve çeşitli anlaşmalarla o bölgelerde resmi azınlık statüsünde bulunan türklerle resmi herhangi bir ayrıcalığı bulunmayan kürtleri karşılaştırmak.
2-kuzey kıbrıs ta bayrağı, askeri olan bir devlet olduğunu ırak ın ise üniter bir devlet olmayıp abd işgalinden sonra gevşek bir federasyon halini aldığını bilmemek buralardaki kıbrıs türkleri ve türkmenleri yine ve yeniden türkiye deki kürtlerle karşılaştırmak.
3-60 lı yıllarda almanya ya gitmiş türklerin o tarihten beri almanya da şehir yaşamı sürdüklerini ve şehir hayatına alışık olmadan şehre inip buraları suç cennetine çevirmediğini bilmemek ve bunları tekrardan 90 lı yıllarda şehir hayatına alışık olmadan şehre inip oraları suç cennetine çeviren kürtlerle karşılaştırmak.
4-ortalama bir kürt ailesinde çocuk sayısının 10 civarında olduğunu bilmemek , bilse bile almanya daki bir türk ailesinde de sayısının bu olduğunu sanmak ve iflah olmaksızın bilmemkaçıncı kez onları kürtlerle karşılaştırmak.
5-avrupa daki müslüman nüfusun milyonlarla, türkiye deki hristiyan nüfusun ise ancak binlerle ifade edildiğini bilmemek ve bu iki durumu vahşice karşılaştırmak.
6-dünyanın bütün ülkeleri kendi çıkarları için gerekli hamleleri yaparken bu ülkeleri "faşist düşmanı sevgi pıtırcıkları" türkiye yi ise "nazi hayranı faşikler diyarı" olarak göstermek ve bunun üzerinden aranan bahaneyi bulup türklükten alelacele utanmak.
bak bu da benim yüzüncü yıla yaklaşırken cahillikten kurtulmak adına manifestom oldu cancağızım. oku bakalım anlayabilecek misin?