yüzme harika bir şey olduğundan aslında yüzme bilmemek de bir eksiklik olarak görülebilir. imkanı olan ve korkusu olmayan herkes öğrenmeli bence. hem ssağlıklı bir spor hem de eğlence.
bahsi geçen kişinin küçükken yaşadığı bir olaydan mütevellit bilmemesi durumudur yüzmeyi.
ama bu aptal olduğu anlamına gelmez: pekala anlayabilir gemilerin yüzüyor olmasını.
özellikle havuzlu ortamların içerisinde oldu mu baya bir sakat olabilen durum... yazın, bilimum dairelerin, otellerin ya da, sitelerin havuzlarına girmek için, kasar da kasar kişi kendini... nasıl olsa, kişi erkek oldu mu, düşüncesine göre, şezlonglardan parıldayan bağyanlar, kendisini kesmektedirler, ''ohh işte kaslı erkekimiz geldi'' diye düşünüyordur diye, kendisini yiyordur... halbuki öyle birşey olmamasına rağmen, kişi alır hafiften, ''havuza dalma öncesi'' duşunu, sonradan da, cumburlop, Allah ne verdiyse atlar havuza; amele gibin... işte o anda, denizde boyunu geçmeyen yere gidip de, türlü türlü şaklabanlığı yapmaya benzemediğini anlayan kişi; havuzda yüzüp de, yüzme bilmemenin aynı b.k olmadığını, ellerini kapama gibi bir olay aklına gelmeden, çırpınıp durur, kafa su yüzeyinin seviyesine bir gelir, bir çıkar; ayaklar çırpınır ama, işe de yaramaz... boğulma tehlikesi atlatabilecek raddeye geldikten sonra, kendini zarla zorla kenara attıktan sonra, bir daha adamakıllı yüzmeyi öğrenmeden, bu tür atraksiyonlara bulaşmamaya yemin eder...
aslında insanların 9 ay boyunca anne karnının ıcındekı sıvıda yasadıkları ıcın dogar dogmaz bir kuvete koyuldukları zaman yuzerler lakin sonradan beynimiz gelisir ve biz buyurken bu dogustan gelen yetenek geldigi gibi gider.
kalabalık ortamlarda bu olayı dile getirmekten hoşlanmayan ve iş işten geçmişse "aman sen öğrendin de ne oldu buraya sel mi gelecek de" gibi tepkilerle lafı geçiştirmeye çalışan kişilerin olayıdır.
ayip degildir. de bazi erkekler bilmediklerini sakliyorlar, o cok komik iste ahahaha.
- kac saattir günesleniyorsun selim, günes carpcak valla. denize girip serinle azcik artik.
- bugün rüzgar cok esiyor, üsütcem diye korkuyorum.
- anliyorum.
deniz kenarı memlekette yaşanmıyorsa sorun teşkil etmeyecek bilgisizliktir.
keza yılda bir kez tatile gidiliyorsa boğulmamak için ördeğinizi almayi unutmayin.
aslında yüzme biliyorum diyen çoğu insanlar tabi istisnalar hariç sadece suyun üzerinde kalabilip kollarıyla ne olduğu belirsiz hareketler yapmaktadır.bu yüzden suda batmadan durup kollarınızla göstermelik iki hareket yapın yeterli.
yuzememe durumudur. oysa insan cigerlerinde tasidigi hava sayesinde su uzerinde durabilme ozelligine sahiptir.tek yapmasi gereken su ustunde sakin kalabilmektir.
arkadaşlar "hadi havuza gidelim" dediğinde bahaneler uydurmak. suya kendini bırakıp yatamamak, batmak. denize girmeyi başarıp kıyıda durmak, çırpınmak; millet yüzemediğini çakmasın diye ellerini yüzermiş gibi yapıp ayakları dibe basmak.*
tatilde herkes dubadan atlarken yüzemeyen kişi kıyıda bekler.
tatilde botla denize açılırlar. biraz ileride bot zevk için devrilir herkes suya düşer yüzerek geri dönülür bu kişi sadece botla tur atar.
tatilde akşam her yer toplanacakken millet teker teker ben son bir kez daha yüzeyim diyerek denize girer. bu kişi onlar dönene kadar her yeri toplar.
en sonunda yeter beee diyerek zincirleri kırar ve yüzmeyi öğrenir.
Deniz kıyısında yaşamayan ve yüzecek yeri olmayan kişilerde doğal karşılanabilenecek durum. Ancak Karadeniz'de, ailelerin denizi tehlikeli görerek (ki yerine göre cidden tehlikelidir, kum altınızdan kayar) çocuklarını denizden uzak tutup, yüzme öğrenmenlerini istemedikleri söylenir. Yüzme öğrenilecek yerin de tehlikeli olması söz konusu burada. Aklıma takılan soru: Bir falcı size "çocuğunuz denizde boğularak ölecek" diyor. Çocuğunuza yüzme öğretir misiniz, (arkadaşlarıyla denize gidip boğulabilir) yoksa öğretmez misiniz (kazara denize düşüp boğulabilir)?
kız arkadaşının yanında, bilmediğin ortaya çıkıyorsa; hiçsin.
hele bi' de küçük yaşta ve aşkının yanında isen; suratın pembeleşecek, heidi diye dalga geçicekler. yaşadım biliyorum.
şehir çocuğunun, köye gittiğinde çektiği acılara bi' de bu ekleniyorsa, ve hadise bir adet orospu çocuğunun kendi ruhunu tatmin etmekle geçiyorsa, daha da pembeleşeceksin.
köyün durmak bilmeyen aşerelerinin arasındaki orospu çocuğu, kalkın dereye gezmeye gidelim dedi. kızlarla bir tur atarız, hem de rahat rahat sigara içeriz, gibisinden. safız amına vurdurayım, aklımıza gelmiyor taşak geçeceği. biz de; kızı yalarız diye düşünüyoruz.
gittik, o kurbağalı ve bol börtü böcekli dereye. gitmez olaydım, yapmıyaydım. her birini beş günde sıçabileceğim inek boklarına basıp, düşseydim, bacağımı kırsaydım keşke.
herşey gayet güzel, hoş ve kurbağa vak vaklamarı ile daha da romantik. ta ki; ruhu tatmin olmayı bekleyen o orospu çocuğu konuşana kadar. ruhu aç ibnenin. ağzında; derenin pis yaprakları ve yosunlarıyla:
- hadi beyler, serinleyelim biraz.
çocuk iyi noktadan girdi. hava sıcak, köy yeri. daha iyisi bulunamaz. dalıcaklar ibneler.
hiç istifi bozmadım. bi sigara çekiyom, bi gül kokulu güzel sevgiliyi kokluyorum. müthiş şekilde senkronize olmuşum; beni çağırmazlar, zannediyom. orospu çocuğu durur mu?
hafiften pembeleştim. olaydan sıyırmaya çalışıyorum; yok, kirli abi su girilmez buraya, gibisinden desem bile, kız şüphelendi tabi. yok aşkım iyiyim ben senin yanında, dediğimde inandındı kızcağız.
fakat bizim bu ruhu aç köpek susmuyor.
- doğru ya, sen yüzmeyi bilmiyodun değil mi?
işte o an; göbeğine yattığın sevgilinin, o yumuşacık göbeği sert gelmeye başladı. yanaklar pembeleşmeye ramak kala, sevgilinin " hadiiii yhhhaa" demesiyle, sanki suratımı birisi pembe pastel boya ile nü darbelerine maruz bırakıyor.
evet, yüzme bilmiyorum demek, bu kadar zor olamazdı.
ne utanç verici şey geliyorsa başıma, hepsi; ruhsuz ibneler yüzünden. parayla, tatmin alınsa ibnelere bir ton alıcam. yeminlen, tasımı tarağımı satıcam, tatmin alıcam.
ne güzel bi süre sonra, bakkallarda bile satılırdı.