basının özellikle de yazılı basının işleyişi üzerine yaratılmış olan fıkra.
iran'da islam devrimi yapılmıştır. kısa sürede iran-abd ilişkileri gerim gerim gerilmiştir. ayetullah humeyni abd basınında hakkında çıkan eleştirilerin dozundan o kadar bunalmış ki sonunda abd'nin en ünlü gazetecilerini iran'a davet etmeye karar vermiş.
gazeteciler gelirler ve bir hafta krallar gibi muamele görürler. yedikleri önlerinde yemedikleri arkalarındadır. iran'ın doğal ve tarihi yerlerini gezerler ederler.
sonunda bir göl kenarında humeyni gazetecilerle buluşur. humeyni bölgeye biraz geç gelir. "siz bana sürekli sallıyorsunuz ama bakın ben nelere kadirim" meâlinde bir şeyler söyler ve göle doğru yürümeye başlar. suya gelir yürüyüşünü hiç kesmez. yürür yürür ama bir türlü suya batmaz. gazeteciler şaşırmışlardır ama mesleğin verdiği alışkanlıkla fotoğraflar çekmeyi de ihmâl etmezler.
sonunda yaptığını yeterli bulan humeyni arabasına biner ve yüzünde bir tebessümle bölgeden ayrılır.
ertesi gün humeyni'nin keyfi yerindedir. çalışma odasına gider ve koltuğuna oturur. abd'nin tüm önemli gazeteleri önündeki masada durmaktadır. kendinden emin şekilde en üsttekini alır. manşeti görür görmez suratı darmadağın olur: