kırk kez söylediğimizde belki de gerçekleşebilecek olan vergi devriminin sloganıdır.
%2,5 belki çoğu insan için bir şeyler ifade eden bir rakam değildir. ancak, kesinlikle karşı konulması imkânsız bir çekiciliği vardır.
%2,5 vergi oranı demek, 40 kazan 1 öde demektir. kırkta bir demektir.
birçok kişi, "allah ile ortaklık yapan adam" hikayesini bilir. colgate üniversitesi'ne adını veren william colgate'den bahsediyorum. sabun ve mum yapmaktan başka bir şey bilmeyen bu adam yıllarca çalıştı ve gelirinin onda birini yani %10'unu yoksullara dağıtarak bugünkü konumuna ulaştı.
bahsettiğim vergi devrimi ise %10 dahi değil; %2,5 vergiyi vadediyor.
bu sistemin işleyebilmesi için "beyanda yaşam standardı esası"nın uygulanması şart. iyi örgütlenmiş ve sert yasalarla desteklenmiş müfettiş kadrosu şart. ancak bunları sağlamak zor değil.
geniş tabanlı vergi katılımı sağlamanın en zor adımı düşük oran uygulamaktır. çünkü kısa vadede, sistem oturana kadarki sürede yaşanacak finansal kaybı hükümetlerin göze alması kolay değildir. ancak bu aşıldığında kim cebindeki kırk liranın bir lirasını vergi olarak ödemekten kaçıp devleti karşısına alır ki? üstelik bu allah'ın emriyken ve onun sistemiyken. belki bir avuç insan, onlar da en az 2 yıl hapsi hak ederler sanırım.
zekat ve vergi arasındaki ilişkiyi kavramış zihinler muhatabım. körebelerle tartışılacak bir konu değil bu.
bir düşünün isterim sadece. askerde bir arkadaşım sabah akşam "olum düşünsene, bir milyon kişiden birer lira alabildiğimi, trilyonerim işte" der dururdu, bugün herif harbi o yolu geçti bile, yazdığı bir icra yazılımı ile hayallerini aştı. bahsettiğim vergi devrimi de farksız. milyarlık saatlerden her ay bir iki satmak mı, ucuz ve günaşırı satılan saatlerden sürüm yapmak mı günümüz ekonomik koşullarına daha uygun?
bu işin ekonomik yönü. manevi yönünü de düşünün bir de.