gece vakti olanı makbul olandır. yalnız, serin, sessiz.
ayrıca, hangi kitapta olduğunu tam olarak hatırlamadığım için ismini yazmayacağım bi' kitapta yürümekle ilgili bi' yazı okumuştum.
hatırlamakta güçlük çektiğimiz bi' şeyi düşünürken adımlarımız yavaşlarmış, geçmişte kendi adımıza utandığımız bi' şey düşünürken de adımlarımız hızlanırmış, farkında olmadan.
işte tam bunun hangi kitapta yazdığını düşünürken adımlarımı yavaşlattım evin yolunda. acayip.
Bir zamanların masum kardio aktivitesi, bunu bile kirlettiniz diyeceğim de koskoca ingiltere kraliçesinin adını 31 in eşanlamlısı yapan adamlar için çok da büyük birşey değil galiba.
hiç arkana bakmadan, neyle karşılaşacağını bilmeden fakat sadece yürümen gerektiğinin bilinciyle yürümek.. duayla yürümek. içten gelen bir ilahi sesle birlikte. korkarak ve umarak, beklemeden, sağa sola bakmadan.. bir çiçek bahçesi sandığın yerin aslında bir çamur deryası olduğunun farkına vardığın gün başladı bu yürüyüş.
sonbahar yapraklarının üzerine basarak, ses çıkarmadan parmak uçlarında yürümek. önüne çıkabilecek her şeye karşı temkinli olarak yürümek fakat savunmasız.. tek silahının cesaretinin olduğunu bilerek, kocaman bir yürekle.. "rabbin sana ne darıldı, ne de seni bıraktı" ayetinin feyziyle..
bir amacın olduğunda, varman gereken bir yer olduğunda.. düşünmeden kararlı bir şekilde yürümek. geçmişten aldığın dersle birlikte sadece güzel günleri umarak yorgun bir şekilde yürümek. adım atmaya takÂtin kalmamış olsa dahi, hiç belli etmeden yürümek. göz yaşlarını saklayarak, yükten düşmüş omuzlarını dik tutmaya çalışarak yürümek.. yıllardır bir durakta bekleyip orada boşa beklediğinin farkında olarak yürümek.
kocaman bir yürek istediği besbelli bu eylemin. her kişinin harcı olmayan eylem. sadece cesur insanların işi, gözlerin bağlı, önünde ne olduğunu bilmeden.. hissederek, dua ederek, ağlayarak ama yılmadan...
ayaklarındaki toza ve çamura aldırmadan, durmaman gerektiğini bilerek..
"demek ki, zorluğun yanında bir kolaylık mutlaka var! zorluğun yanında bir kolaylık muhakkak var! " *
bazen bir cesaret gelir ve yanınıza ekipman almadan bisikletle evinizden 50 km uzağa gidersiniz. sonra lastiğiniz patlar ve güneş başınızı pişirirken siz evinize doğru yürümeye başlarsınız. ilk önce küfür ede ede gidersiniz, gittikçe ayaklarınız yanmaya başlar, suyunuz azalır, kendi kendinize konuşmaya başlarsınız, hadi biraz daha diye mırıldanırken ayaklarınız artık sizi götüremez ve yol kenarına oturursunuz. hava kararmadan bir kamyonet gelir kurtarıcı olarak. ilk film bitti.
(bkz: bir işkence yöntemi olarak yürümek)
bu kelime zamanla "dur ben şu kıza bir yürüyeyim, bu kıza yürünür abi" tarzı bir hal alıp erkek kişilerinin yavşama eylemleri olarak anlamını değiştirmiştir.