yüreğinden sıkılan kişinin yüreğini denize fırlatışıdır.
insan zaman içinde her şeyden sıkılır ve sıkıldığı şeyleri bir bir elden çıkarır. kırmızı gömleğini, siyah deri ceketini, okuyup okuyup okuduğunu unuttuğu kitabını, kırbacını, zat ı şahane adını verdiği atını, saçlarını, hiç ayrılmam sandığı arkadaşlarını, sevdiklerinin tamamını, yarı akıllı yarı deli ruhunu... insan elindekileri atmak elindekilerden kurtulmak için yaratılmış gibidir sanki. her doğan gün, bir şey daha gider insanlardan. fırlatıp atacak bir şeyi kalmayan insanın yüreğini kanata kanata çıkarıp denize fırlatması kadar güzel bir sahne var mıdır? yürek o bedendeki hapisliğinden kurtulup deryalarda coşar işte böylece.
kötü bir ayrılığın ardından ağlayarak yatılan uykuda, hatırlanmayan ama orada duran bir rüya olur hep. ne olmuştur bilinmez o rüyada ama, etkisini hissedersin uyandığında. yürek büyük ihtimalle kırmızı, yağmurlu bir havada, ayrılık rengi olan denize atılmıştır.
genç dimağların aşırı yüklenmeden yanmış sinir sistemlerinin oluşturduğu halisünasif, gerçek ötesi kavramlardan birisidir. biraz yaşlanınca farkediyorsun ki, "yüreğin" kopmaz bağlarla sana bağlıdır, yüreğini attığın zaman kendini de atıyorsundur denize. ne gerek vardır, karşı taraf atsındır yüreğini denize...aynı hesaba gelecektir.