içinde Aslı adında saçma sapan bir karakterin bulunduğu kitap. gece gece sinirlerimi zıplattı ya. nedir bu aslının derdi arkadaş ben anlamadım tutturmuşta kariyermiş, özgürlükmüş bilmem neymiş bulmuşsun işte seni her şeyden çok seven bir adam, okulunu bitirmişsin, her kararını destekleyen bir ailen var, maddi açıdan bir sıkıntın yok daha ne istiyorsun be kadın? seni her şeye rağmen sabırla bekleyeceğini söyleyen bir adam var ama sen aşkın uğruna savaşmak yerine teee amerikalara gidiyorsun. neymiş efendim? en doğrusu buymuş. yemişim doğrunu yaa. babasının da dediği gibi;
''Mutluluk insanların sevdiklerinin yanında yaşaması ve sevdikleriyle beraber yaşlanmasıdır.''
zaten yazar bu aslı denen kızı çok kusursuz bir şekilde ele almış ona da ayrı sinirlendim. kıza bak elini neye atsa sihirli bir değnek değmişcesine başarıyla sıyrılıyor aradan.sana daha da bir şey demiyorum aslı.
edebi anlamda da hiçbir şey katmıyor kitap. ilkokul düzeyinde öykü kitapları gibi. bir de bu kitabı okuyup ağladığını söyleyen insanları gördükçe kendimi uzaylı gibi hissediyorum. kitabın ismi zaten çok kötü. kitap kapağı desem rezalettt tutulacak hiçbir tarafı yok.
6 ay önce edebi yönden çok kusurlu bulup yarıda bıraktığım bu kitabı sırf yarıda kalmasın diye bitireyim dedim. şimdi de bu aslı gerizekalısı yüzünden bırakıyorum. okumayacağım bir daha arkadaş yeter ya. öfff bu ne be.
üç kere üç dokuz eder
bilirsin
birin karesi birdir
karekökü de
bilirsin
mutlu aşk yoktur
bilirsin
ama baharda ya da dışarıda
sonsuz göğün altında
aşkın aşkla çarpımı
garip bir şekilde
hep sonsuzluktur
kare kökü de yoktur.
pirayedeki gibi kabız olmuş bir aşk. esas oğlan fitil kullanalım der kız olmaz ben uzakta başka şeyler yerim kabızlığım geçer der erkek tamam ama ben fitil elimde beklerim der. sonra karakterler başkalarıyla evlenirler fakat mutlu olamazlar. yıllar sonra karşılaşırlar aşkları hiç bitmemiştir falan filan. hayır romanı okurken ağlatıyor birde insanı. **
canan tan'ın piraye ve diğer romanlarının türevi.
hep aynı acı son, hep üniversite yılları, hep zengin ve hep ailesinin isteklerine boyun eğen, seven ama sadece söyleyebilen başka hiçbir çaba göstermeyen, seven ama başka biriyle evlenip ondan çocuk yapabilme potansiyeline sahip olan erkek, hep başına buyruk, ailesi okumuş hali vakti yerinde güzel ve zeki esas kız, mesafeler...
canan tan'ın bunların dışında, bu karakterlerden değişik karakterlerin hayatını anlattığı romanı var mı?
...
vakti zamanında bir şehirde çok büyük fırtına baş göstermiş. yağmur, sel bekleniyormuş. şehirde de allah'a çok güvenen bir insan yaşıyormuş. yağmur başlayıp da sular topuklarına yükseldiğinde bir adam gelmiş:
"komşu bak sel olacak gel bizimle dağa çıkalım, kurtuluruz" demiş,
adam da "beni allah kurtarır" diye cevaplamış.
sonra su dize çıktığında bir atlı gelmiş, "haydi bin atıma kardeşim, gidelim kurtulalım" demiş o da cevaben "ben allah'a güveniyorum o beni kurtarır" demiş.
en son su boğazına kadar yükseldiğinde bir sal ile bir adam yanaşmış "haydi gel, bak boğulacaksın" demiş o da yine aynı cevabı vermiş ve boğularak can vermiş. ölüp de tekrar dirildiğinde kendisinin mükafatlandırılacağını düşünüyormuş ki bir ses ona yönelmiş: "sen ey ademoğlu neden boğuldun da geldin bu dünyaya" demiş. o da "ben allah'a güveniyordum, o beni kurtaracak diye bekledim ama o beni kurtarmadı" demiş.
bunun üzerine ses ona: sırasıyla allah'ın ona önce komşusunu sonra atlı bir adamı en son da sal ile bir insanı gönderdiğini ama onun hiçbirine uymadığını söylemiş. adam bin bir pişmanlık içinde cehennemin yolunu tutmuş.
...
bu kitap ile benim ilgim tıpkı bu hikaye gibi. geleceği gösteren ve yanlış kararların nasıl sonuçlara neden olacağını göstermesi açısından bir arkadaşıma hediye etmiştim bu kitabı. okuduysa kitapta kendini görecek, beni görecek ve daha farklı açıdan düşünecek.
özetle bir insanı bana yeniden kazandıracak kadar umut bağlamıştım bu kitaba.
kitaptaki olayların aynısını yaşama korkusundan olsa gerek, bir umut aşılamaktadır bu kitap.
okunsa keşke.
okunan ilk canan tan kitabıdır. artık kalıplaşmış olan aşk romanlarındandır. bir kitabın anlatış biçimi bu kadar mı yavan olur?! aslı'nın hiç kötü insanlarla karşılaşmamasıda bana serra'yı hatırlattı gibi bir şey. kısaca vasat bir kitap.
oldukça basit bir kitap. kadın 100lerce sayfa yazmış ama aslında betimlemeleri vs. çıkartırsak geriye olayların geçtiği sadece birkaç sayfa kalıyor. oldukça da sıkıcı, gerçek hayatta yaşanan çoğu aşktan hiçbir farkı dolayısıyla da hiçbir destansılığı yok.
tam anlamıyla "ergen kızların kitabı". tüm ipek ongun kitaplarında da karşımıza çıkan mükemmel kız aslı ile o kadar da mükemmel olmayan ama kendi çapında iyi sayılabilecek murat'ın aşkıymış bu kitapta anlatılan. kitabı okuduğunuz zaman ise aklınızda tek kalan kitabın 3'te 2'lik kısmında anlatıldığı gibi aslı'nın mükemmel yaşam tarzı, girdiği her sınavı kazanması, her ortamda harika arkadaşlıklar kurması, işinde ve okulunda hep en başarılı olması, tüm erkeklerin ona aşık olması, falan filan işte... kısaca saçmalık.
canan tan ın birbirine benzeyen kitaplarından biri. okumadım ama içeriğini tahmin edebilirim. üniversite ortamı, aşk, acılar, bir türlü yakalanamayan mutluluk, hayal kırıklıkları, mutsuz son.**
yapmak istediklerimiz, kendi gerçeklerimiz ve sevdiklerimiz... bunların arasında bir üçgen oluşturmak gerektiğini anladım ben. aslı karakteri, kendisi için önemli olan bu üç noktayı birleştirmeyi beceremedi.**