türkiye'de pek çok bölüm için akademik kariyer planlanmıyorsa yapması oldukça saçma olan şeydir. yüksek lisans yaparken iş başvurusunda bulunduğunuz yerler zaten kolaylıkla kabul etmeyecek sizi. bunun yanında erkekler için eğer yapmamışsa askerlik gibi bir zorunluluk da mevcut olduğundan bir işe girmeye çalışırken önünüze iki tane engel çıkacak. bir de yüksek lisansı olması gereken vakitte bitiremediğinizi ve uzattığınızı düşünün. geçmiş yılların sınav sorularına çalışıp geçmek gibi olmayacak çünkü yüksek lisansı tamamlamak. ya mezun olduğunuzda yaptığınız yüksek lisansın gerçekten işe yarayacağından emin olun, ya akademisyen olun ya da hiç uğraşmayın böyle şeylerle.
ülkemiz şartlarında askerlik yapmak kadar muteber değildir. kuantum biliyorum ve hiç eğitimini almamış birine göre akıcı bir ingilizcem var. proje geçmişim de var. yüksek lisans yapıyorum ve askerlik yapmadım diyince işverenler bill gates gibi hissediyorlar kendilerini. taş mı yiyeyim orospu çocukları.
"yüksek lisans" yapmak isteyen çoğu öğrencinin aslında yetişkinlikten kaçtığını, hayattan korktuğunu düşünüyorum... var çevremde buna benzer bir kaç dıngıl. akademik kariyer, çok zor bulunacak "işi", aslanın ağzında olan ekmeği aramaktan da kurtulmanın, ya da en azından ertelemenin bir başka yolu.
Amaçları "bilim üretmek" değil, asla.
Bunlar hayatın kıyısında kalakalan, bundan da hoşnut görünen ürkek sığırcık yavrularıdır.
Yüksek lisansın arkasından doktora gelecektir, sonra belki bir doktora daha... Önemli bir yanlış yapmazsan, tıpkı asker terfii gibi, önce doçentlik sonra profesörlük de garanti. Üç çarçur makale, iki arak kitapla işi bitirirsin.
Bunlara "eternal student" derler, ebedi öğrenci...
"Üniversitede kalmak", birçok insan için "hayattan kaçmanın" en "şık" yoludur. Kimse onu suçlayamaz da...
Gecekondu üniversitelerde değil ama doğru dürüst okullarda bir "kampüs uygarlığı" kurulmuştur ve bu ayrıcalıklı arazi, hem büyük şehirlerin dağdağalı yaşam tarzından, hem de iş dünyasının gaddar koşullarından uzakta, "asude" bir vaha, bir tür kurtarılmış bölgedir birçok kişi için. (Üniversiteye "okul" demek de apayrı bir yanılgıdır ama bu da apayrı bir entry konusu.)
Maaşlar çok parlak değildir ama orada hayat da daha ucuzdur.
Üstelik birçok haybeci için, uzunca bir kış tatili ve upuzun bir yaz tatili de çok çekici değil midir? Özel sektörde bir işe girse, kullanıp kullanacağı izin senede on beş gün, çoğu zaman iki taksitle...
Gülünç gelecektir ama gerçektir ve önemlidir bu.
elbette bir boyutu atlamayacağım, onu da ekleyeyim;
Eskiden bu hayattan kaçışa bir de "solculuk" kılıfı uydururlarmış!
Çünkü özel sektörde çalışsalar işveren onları sömürecekti. Böylece kendilerini sömürtmemiş oluyorlardı.
Kimisi de "ben burjuvaziye çalışmam" der. Özel sektörde çalışan milyonlarca emekçi satılmış, namussuz ve alçaktı.
Burjuvaziye hizmet ediyorlar, "artı değer" yaratıyorlardı.
"Ben solcu molcu değil mis gibi memur ruhlu bir sahte ilericiyim" diyemezlerdi tabii, bunu kendi kendilerine bile itiraf edemezlerdi.
Ömür boyu maaş garantisi de vardı onların kaçış bölgesinde... işsiz kalma, aç kalma tehlikesi yoktu.
Çünkü Türkiye'de sol, sol değil, devletçi bürokrat zihniyetine sahip bir şaşkın takımıydı. Bugün de öyledir. Azıcık farklı düşünen ve değişik öneriler getiren insanlara yaptıkları terbiyesizlikler ortadadır.
Böyle çok akademik kariyer yapmış insan tanıdım hayatta. hem kampüs hayatından hem de özel hayatımda. Utanacakları yerde bir de bizi küçümsediler.
Danimarka prensi Hamlet, ölmeden önce "the rest is silence" der, geriye kalan sessizlik... Bunlarda geriye kalan da, asla kazanamadıkları "kalifiye işçi gelirine" duydukları gizli hasettir.
Bir de, "iş yapma götüne" sahip olmadıkları için hayatta hiçbir halt da olamamanın verdiği derin burukluk... Bir tür sıkıntılı sessizlik.
tüm öğretim görevlileri, doç. ve prof. lara buradan kokulu öpücüklerimi yolluyorum efendim...
Özel sektörde elektronik mühendisiyim. Yüksek lisansta yaptım. Üstüne Pmp aldım. Hiçbirinin hiçbir faydasını görmedim.Tr'deki patronum severdi gelen müşterilere şu kadar yüksek lisanslı çalışanımız var demeyi.
3 senedir ingiltere'de çalışıyorum kimse sormadı bile.Sadece lisansla da bu işi alırdım.Demem o ki özel sektörde mühendislik yapacaksanız size maddi katkısı olmayacaktır.
ciddiye alınacaksa, önce mutlaka ve mutlaka iş deneyiminden geçip--3-5 yıl--sonra ilk on içindeki üniversitelerin birinde yapılması önerilir.
lisansdan sonra hiç bir bir işte çalışmadan yapılan yüksek lisans, yurt dışında en baba üniversitede bile olsa, bir fayda sağlamaz. zaten yurt dışında artık mutlaka iş deneyimi arıyorlar kabul etmek için.
hedef 15-20binlik maaşsa ve mecliste adamınız varsa gereksizdir.kpss puanı olmayanların puanı 70 sayılıyormuş başvururken,bi gidin bakalım sizinkini de 70 sayarlarsa bilişim uzmanı oldunuz bile hem de mecliste hem de ankaranın göbeğinde.
masterin bi esprisi yok aslında. Sadece sözlükte biri ters ters konuştuğunda hop hemşerim sen ne anlatıyorsun benim bu alanda yüksek lisansım var diyebiliyorsun o kadar.
ülkemizde yanlış algılanan bir eğitim seviyesi.
bence ilk önce lisansüstü eğitim ve master/doktora hedeflenmeli. sonra yüksek lisans eğitimi alınmalı. nedense insanlar kolaya kaçıp akademik sıfat için dr. yeterli görülüyor. bir de liyakatsizlik cennetine dönen ülkede doğru yerleri yaladığınızda dr. sıfatı almanıza, alanında lisans eğitiminin ilk ayağı olan 4 yıllık üniversite diplomasına bile gerek yok.
rütbelere çok takık bunlarla ilgili kompleksleri olan tiplerin çok sevdiği haşır neşir olduğu hedeler. türkiyede yuksek lisans ve doktoralar sırf yapmak için yapılır nitelik aranmaz zaten kimsenin derdi bilim falan üretmek değildir. tek dert onun getirdiği rütbe ve makamların rantını yemektir. kimsede bilim tutkusu falan yoktur. gidin inceleyin türk bilim çalışmalarını dünya çapında araştırın en çok intihal bilimsel sahtecilik nerede var bizi burada neredeyiz görün o zaman belki anlarsınız.