genelde, dini motifleri kuvvetli olan 'hayır cemiyetleri' adını verdiğimiz kurumlara karşı halk; daha bir sevgiyle ve cömertçe yaklaşır. sebepse; onları yöneten kişilerin yüreklerini dolduran allah sevgisi ve sahip olduğunu düşündükleri erke sınırsızlığından olsa gerek, allah korkusunun; onları daima doğru yolda tutacağına, inandıkları dinin söylemi ile 'harama el uzatmayacaklarına' dair duydukları güvendir.
lakin, bu iyi niyetli, insancıl ve vicdani yaklaşımın sonu ekseriyetle; kıça giren bir kazık ve yarattığı psikolojik çöküntü ile nihayet bulur.
fakir-fukaraya, garip-gurabaya kuruş kuruş toplanmaya başlanan paralar, başlangıçta gerçekten de amatör fakat umut vadeden organizasyonlarla hedeflerine ulaştırılır. her başarı; duyulan güvenin pekişmesine ve para musluklarının biraz daha açılmasına neden olur. bu öylesine bir hal alırki, organizasyona akan para sel olur ve işte bu aşama kırılma noktasıdır:
amatör yöneticilerin, kim farkına varacak? sualini kendilerine sorup da, o selin ufacık bir kolunu kuru tarlalarına taşımaya başladıkları an iş bitmiştir. zira, o küçük kol, ihtirasla; her gün daha fazla suyu taşımaya başlar. bu işin sonu yoktur. gün be gün artan su miktarı; akan sel ile eşit boyutlara ulaşmış ve tarlayı süpürüp götürmüştür.
deniz feneri dernegi'nin ilk çıktığı günleri hatırlarım. köylerdeki yaşlı, kimsesiz ve gerçekten bakıma muhtaç insanları bulup, onlara; yardımsever vatandaşların bağışları ile alınmış, yağ, şeker, un vs. gıda maddelerini dağıtırlardı.
bu sabah;
elleri kelepçeli deniz feneri dernegi yöneticilerini gördüm gazetede. üzüldüm... dini motifleri kuvvetli bir 'hayır cemiyeti' daha nefsine yenik düşmüş yöneticilerin kurbanı oldu.
hulusi abi sana öyle bir iyilik yaptım ki aklın hayalin duracak. paralar cepte abi. yok sakata gelmeyiz. fakir fukara adına toplayıp indiregandi. (bkz: bunu yapan insan olamaz)
nihat sırdar'ın bu harekete karşıt olarak başlattığı bir hareket vardır ve bende bu harekete katılmayı düşünüyorum. katılmak isteyen herkes buyursun gelsin.