yedisinden yetmişine bu toplumun değişken olmayan(çoğu bilgi türüne nispeten) tartışılmaz olan bilimsel bilgiyle beyni yıkanmadıkça bu ülke düze çıkmaz.
3-4 yıl yıllık %5 gibi bir büyüme yakaladık diye dünyayı bize verdiler sanmayalım.(xaten dünyada büyümeyen 2-3 ülke var bu rakam dünya ortalamasının altında,bizim yarışımız da dünyayla)
borcumuz büyüyor,
toplum artık daha (cahilce)muhafazakar,
terör son raddesinde,
başbakan halen "ne mutlu türküm diyene" demiyor,
özelleştirme gerekenden daha hızlı ilerliyor,
stratejik noktalar özelleştiriliyor,
stratejik konum,egemenliğin sembolü olarak ankarada bulunan babalarımızın emeği merkez bankası (nea romanın başkenti yapılmak istenen)istanbula taşınıyor,
türkçe elden gidiyor(msn iletilerine bakın kaçı tamamen türkçe?artık estetik yargımız türkçeyi "banal" buluyor?)
sarık kadar dini bir sembol olan türban heryere giriyor,
kurumların dini olamayacağı gerçeği sulandırılıp insanlar laiklik karşıtlığına güdülüyor(ve bu güruhun içinde eğitimliler bile var)
sanatkar kesim kovalanıyor,
.
.
.
Yaa %46.6'nın çoğu düşmüş zaten kömür alma derdine. Ee adamlar da kömür veriyor zaten. Yani diyeceğim şu ki bir torba kömüre geleceğini satan * bu ülke satılıyormuş umurunda olmaz. Kim daha fazla kömür verirse onun olsun bu ülke!!!
aslında başlığın "yuzde 47 ulke satisindan haberdar mı?" şeklinde açılması daha uygun olurdu kanımca. zira akp ye oy atan ve miting meydanlarında toplanan güruhun ne kadarı ülkenin ekonomik vaziyetinden haberdar şüphelidir. sadece kendilerine sunulan bazı rakamların doğruluğuna güvenerek her şeyin yolunda olduğunu da sanabirler. keza ben de ekonomiyi sadece ihracattan ibaret sananları veya ekonomi hakkında bilgisiz olanları "ihracatımız 100 milyar doları aştı" iddiasıyla kolayca aldatabilirim. ülkemize yabancı yatarımcı akıyor derim ama gelen yabancıların ya akbabalar gibi zarar eden bir işletmenin başına üşüştüğünden ya da borsada tefecilik yaptığından bahsetmem. bir de tüm bunların üstüne hedef saptırmak için bir kaç suni tartışmayla gündemi doldururum, al sana iyi devlet ve ekonomi yönetimi al sana %47.
bu arada adam smith ile ilgili olarak;
"A. Smith bu kitabında kapitalizmin işleyişinin yanısıra, bunu üreten tarihi koşullar konusunda köklü yaklaşımlar getirmekte, temel tez olarak merkantilizmi eleştirmekte ve her devlet müdahalesinin bir sınıfın çıkarına olduğunu çok net bir şekilde ortaya koymaktadır. Ona göre tüccarlar, ulusu zenginleştiren ama sürekli olarak tüm diğer vatandaşlarına karşı kendileri için ayrıcalıklar peşinde koşan ve asla yönetimde olmamaları gereken bir sınıftır" Adam Smith, Ulusların Zenginliği, 2. Cilt, Arka Kapak, Alan Yayıncılık
"her devlet müdahalesinin bir sınıfın çıkarına olduğunu çok net bir şekilde ortaya koymaktadır" bizi ilgilendiren bu bölümdür. yani ekonomi liberal olsun, devlet bazı sınıfların çıkarı için piyasaya müdahele etmesin der kısaca. bugünkü durum ise bundan çok farklıdır. devlet hem özelleştirmelerle ekonomiye müdahele etmekte hem de bunu belli sınıfların çıkarını gözeterek yapmaktadır.
"babalar gibi satarım".. evet, bu ülkeyi idare edenlerin kabinesinde bulunan maliye bakanı'nın kurduğu ve her fırsatta tekrarladığı bir cümle bu. eyvallah, sattığından herhangi bir olumlayıcı etki alınması durumunda devam et, vatanı düzlüğe çıkartmak için uğraş, didin. ama satarken, neyi/nereye/nasıl/ne kadara sattığına dikkat et. sonuçta sattığın yerler senin malın değil, yoksa istersen ananı boya babana sat, sıkıntı değil.
sayın başbakanın ulusa sesleniş konuşması vardı geçenlerde, ve o konuşmaya hitaben bazı yazarların verdiği cevaplar. telefon abonesi sayısından bahsediyordu, 1924 ile günümüzü kıyaslamış. eleştiri, kıyasın başladığı tarihle alakalı değil, övündüğün "şey"in senin olup olmaması ile alakalı. yahu, ulusal haberleşme ağını sağlayan örgütü satmışsın be, daha neyin derdindesin, neyin övüncündesin. bu, nasıl bir genişlik, nasıl bir rahatlık? üstelik fersah fersah yayınlanmış yazılı basında; telekom'u alan şirketin aslında mi6'in güdümünde olduğu, beraber çalıştıkları...
tamam, bunu da anladık; art niyetli düşünmüyoruz hala. lakin, toprak satmak nasıl bir mantığın ürünü? şimdi toprak satmakla başlayan süreçte gelişen olaylarda pek ilginç, pek hoş. israil doğu bölgelerinin arazi yapısından mütevellit uydularının o bölgeleri gösteremediğinden bahsediyor, aradan bir kaç ay geçiyor, ne hikmetse aynı bölgelerde bulunan topraklar kendileri tarafından satın alınıyor. peşinden fbi başkanı robert mueller küt diye ankara'ya ziyaret gerçekleştiryor, ankara'da bir adet hangi amaca hizmet edeceği belli olmayan "fbi okulu" kurulacağını açıklıyor, peşinden erdoğan efendi türkiye'de başkanlık sistemi olmalı gibi laflar geveliyor.. lan aslanım, ülkeyi parça parça bölme peşinde olduğunuz belli de, bir de şu takiyyeden artık vazgeçseniz. nasıl iş anlamıyorum ki; insanların suratına baka baka eyalet sisteminin daha faydalı olacağından bahseden bir başbakan, ülke topraklarını satmaktan başka ekonomik herhangi bir yeterlilik gösteremeyen bir hükümet bu. işin bok kokan kısmı, bunun sadece ülkeye sıcak para sokmak kadar masum bir amaca hizmet etmediği gerçeği, kim ne derse desin.
ha, bu bağlamda elbette ki, gözünün önündekileri göremeyecek şakşakçılar piyasada olacaktır. zira satılan her m2 topraktan, bu şakşakçıların hissesine "3 paket makarna, 1 ton kömür" düşmektedir. ne diyeyim ki? bir de hala utanmadan vay anam liberalizm, vay anam höddödöt kuramı gibi zottirik savunumlar var ortada.
hani bir laf var, bedenime sahip olabilirsin ama ruhuma asla. bildin mi? heh, şimdi anlamanı umuyorum..
daha vahim olan ;
sor bakalım
%47 nin kacı haberdar ülkenin satıldığından.
öyle bir basbakan var ki basta, oğlu gemicikleriyle oynarken
evine ekmeği zor götüren vatandaslarına dayıyor odun kömürü
fakirin babası oluyor,zaten alamadığı elektrik paralarını heba ediyor diyarbakır lı vatandaslarının yanında oluyor
herseye bindirirken %100 lere varan zammı otellerde yaptığı KDV indirimini bağırıyor heryerde.
nefes alma hakkının bile vergiye bağlanmaya ramak kalan bu ülke de kimsenin sağına soluna bakmaya hali kalmıyor ki,
ülke satılsa ne satılmasa ne...
seçim bildirgesi, parti programı, seçim beyannamesi artık adına ne demek istiyorsanız diyebilirsiniz. işte bizim siyasi partilerimiz de 2007 seçimlerinden önce açıkladılar bunları. ne chp'nin ne de başka bir siyasi partinin bu bildirgelerinde direk olarak özelleştirmelerin kaldırılacağı ya da ekonomik sistemin değiştirileceği söyleniyordu.
zaten adalet ve kalkınma partisi'nin büyüme rakamlarındaki başarısının tek başına iktidar olmasının yanında kemal derviş programının aynen devam edilmesine haklı olarak bağlanmasının ve de bununla birlikte bu sistemin değiştirilemeyeceğinin de bir kabulu yatmaktaydı. bu programla birlikte yeni sağ uygulamaları ya da neoliberal uygulamalar akp hükümetinin ekonomik programının temelini meşgul etmektedir. işte özelleştirme de bu uygulamaların en can alıcı noktalarında yatmakta...
adalet ve kalkınma partisi'nden önce uygulanmaya konan bu ekonomik sistem, akp tek başına iktidara gelmeseydi de uygulanmaya devam edecekti. bunun altında yatan sebepler kalkınma iktisadının konusuna girmektedir ama burada bahsedilecek olan bu uygulanmış ve de uygulanacak olan programı değiştirebilecek diye atfedilen bazı siyasi partilerin aslında bunu değiştirmekten ne kadar da uzak olduğunu gösterme çabasıdır. seçimlerden önce yayınlanan siyasi parti bildirgelerinde ekonomik sisteme getirilen bir eleştirinin olmaması, ki bu bildirgeler çok uzun olduğundan pek okunmaz onun içindir ki burada olmaması bile bize gösteriyor ki bunu değiştirmekten ne kadar uzaklar, aslında bu siyasi partilerin iktidar olmaları durumunda neoliberal politikaları aynen devam ettirecekleri izlenimini neredeyse kesin olarak gün yüzüne çıkarmaktadır.
2007 seçim sürecinde chp mitinglerinde, bazı kesimlerin devlet elden gidiyor, devlet satılıyor nidalarına rağmen, iktidar partisinin ekonomik programına eleştiri yoktu. daha çok başbakan'ın kişisel eleştirisi üzerinden oy toplanmaya çalışılmıştı. oysa ki o kadar da elle tutulur, eleştirilmesi gereken ekonomik aksaklıklar varken başbakan'ın oğlunun aldığı gemi ya da gemicik üzerinden siyaset yapılmaya çalışıldı. ya da mhp genel başkanı'nın başbakan'a ip uzatıp, "amerika bizim stratejik ortağımızdır." demesi gibi...
özelleştirmelerin sadece akp hükümetine özgü bir olgu olduğu fikrinin bu söylenilenler göze alındığında çok da elle tutulur olmadığı sanırım herkes tarafından anlaşilır. onun için eğer ülkenin satılmasından- özelleştirmeleri ülkeyi satmak olarak tanımlamak benim değil başkalarının tanımı- hoşnut olan bir kesimin yüzdelik oranını veriliyorsa yüzde 47 çok mütevazı bir rakam olarak kalıyor.
bazı tv kanalları programlarında halka sorular yöneltiyor ve kamunun düşüncelerini öğrenmeye çalışıyor. ayakkabı boyacısına soruyorlar "yeni anayasa taslağı hakkında ne düşünüyorsunuz?" diye. ayakkabı boyacısının soğuktan donmuş, üşümüş bakışları ve verdiği alakasız cevaplar.. işte diyor yapımcılar! araya birde gülme efekti koyarız rayting'in .mına koyduk.. dalga geçmeyin bari ipneler! bu halk; akşam evinde yada kıraathanedeki televizyonda en çok kimin yüzünü görür, gündüz ayakkabı sandığının köşesine koyduğu o dandik radyoda en çok kimin ismini duyarsa ona oy veriyor işte.. düşünmüyor çünkü beyni devletin geleceğini düşünmeye elverişli değil, aklı akşam eve götüreceği ekmekte! sonra anayasa taslağıymış bilmem neymiş.. o arada olan oluyor işte.. okullarda eğitim sıfır, sağda solda sokak ağzı ile yada küçük hesaplar peşinde koşan beyinleriyle, doğruları söyleyenlerin üzerine gider bu kesim. kimse düşünmesin, kimse öğrenmesin ki daha iyi satalım. türban her daim kullanalım, sulandralım, bulandıralım, salyalarımızı akıtalım. ksacası hükümet satar savar, şakşakçıları alkışlar ve sanarlar ki büyüyoruz yada gelişiyoruz.. senin olanı senden alırlar ağzın açık kalır. 1,000,000 TL yi 1 YTL yaptık, ekonomi bir anda 1,000,000 kat büyüdü en basitinden değil mi? "babalar gibi satarım" diyen zihniyetler babasının malını mı satıyor merak etmekteyim bu halkın bir ferdi olarak ve bu halkı kandırmaktan ne zaman vazgeçecekler? allah bu halkın aklına mukayyet olsun..
bu ülkede ülke satmaya özelleştirme diyen güzel ve dahilerden çokca var tabi ki, özelleştirme konusunda daha özelleştirme kelimesini cümle içerisinde kullanırken bile ö harfinden sonra tıkanacak olanlar, ekonominin can damarı olan bankaların neredeyse zorla yabancılara satıldığını görmelerine rağmen buna liberalizm diyorlar ya cahilin ukalasına oy attıran bu sisteme kahrediyorum.
ne yaptınız sattınız da ey güzel ve dahiler ne yaptınız? cari açığı mı kapattınız? iç ve dış borç stoğunu mu azalttınız? istihdamı mı arttırdınız? namusunu teminat gösterip boyunu kat kat aşan borçlar almakla ülke zengin mi oldu ki, neredeyse tamamı yabancılara satılan bankacılık sektörüne deliler gibi borçlanan Türk insanı zengin olsun?
uyanın güzel ve dahiler uyanın, gâvura muhannete muhtaç ettiniz bizi.
Ama bu topluma müstehak, tecavüz, kapkaç, ve çocuk pornosu şampiyonu güzel ülkenin, değerli muhafazakârları en çok da size müstehak.
yabancılara toprak satışı ile daha bir biçimlenmiş vaziyet.
2002'de akp'nin iktidar olması ile hız kazanan, "alan olsa, babamı bile satarım" şiarı ile yola çıkan insanların hükmettiği ve bu hükümden zerrece gocunmayan, üstüne "aferin" diyen bir halk ile nice başarılara. çorbada benim de tuzum olsun diyerek bir teorimi paylaşmak isterim.
istiklal marşı ile pek bir ilgimiz kalmasa da bir hatırlatma ile teorimi anlatmaya başlayabilirim.
"bastığın yerleri "toprak" diyerek geçme, tanı!
düşün, altında binlerce kefensiz yatanı. "
bunu bir kenara bırakıp, babamızı bile satacağımız bir kişi arıyoruz. o zaman küçük düşünmemek lazım. ülke topraklarını yabancılara neden ufak ufak satalım? bir hesap yapalım gelin, ülke misak-ı milli'yi korumak için ordumuza ne kadar para veriyor, 2008 yılı için 13 ,5 milyar.
güneydoğu anadolu bölgesi ülkemizin en küçük bölgesi ve yüzölçümü 60 bin km^2. neden ufak ufak satalım ki ülkeyi, bop'ta çizilmişti nasıl olsa kürdistan diyerek. bölge belli, yabancılara da toprak satışı nasılsa serbest, "kaç para verirsin abi? yanında babamı da veririm" diye müzakerelere otururuz. basınımızda olayı şirin şirin işler, hem bütçe rahatlar hem de topluca bir partide hepsini satmış oluruz. ayrıntılı hesaba girmedim, yani metrekaresini kaçtan okutsak diye, nasılsa devletimizin hesap uzmanları, bilirkişileri var. tek yapmamız gereken kadastro ve tapu işlerinden anlayan 1000 civarı uzman artı sekreterya için de bi 1000 kişi daha, hem bakın istihdam da yaratıyoruz.
kolay gelsin. yalnız şimdiden uyarayım, bu olaylar olurken okullarda istiklal marşını yasaklamalı, cumhuriyet ve kurtuluş tarihimizi anlatan dersler kaldırılmalı, çok izlenen programlar bol miktarda tv'lerden halka boca etmeli, yoksa içlerinden biri çıkar, "ben bu vatan için ölen dedemin kanını satmam!" diye bağırabilir, allah korusun kıvılcımdan ateş çıkar.
ince hesap vesselam, ama size güveniyorum, siz neler başarmadınız 2002'den bu yana bu sizin için çocuk oyuncağıdır. %47 ile arkanızdayız.
(bkz: yüzde kırk yedinin satıştan haberdar olmaması) adam ya çok fakir , bi tereyağa tav oluyo..ülkeyi düşünücek ne hali ne politika konuşucak rahatlığı var..ya da çok zengin , ülke satılsın ben de keseyi doldurayım diye düşünüyo..gerçekler böyle kabul edelim..bu ülkede politika konuşmak yapmak lüks..
ülkeyi satmayla özelleştirmeyi karıştırmış insanların içinde bulunduğu durum . özelleştirme başkadır, devletin çok önemli olmazsa olmaz kurumlarının yabancılara üstelik kar ederken satılması başkadır. kar ediyor olmasalardı bile devletin onları kar edebilir hale getirmek için uğraş vermesi gerekirdi. lakin görüldüğü gibi babalar gibi satılıyoruz...
Türk milletinin %47 sinin para için yapmayacağı şey yok demektir. Bi de kemal amca geçen haftalarda diyor ki "tüpraş ı sattık lakin yerinde duruyor kimsenin yerinden götürdüğü yok" o zaman millet demez mi başka şeylerini de sat diye ? o sattığın şeyde yerinden oynamayacak diye ? örnek vermek gerekirse: *
ADAM SMiTH' iN felsefesini okuyun bulabilirseniz ama adam smith' in ekonomik kuramlarını ve modellerini bulabilirsiniz sanırım okumak için. ayrıca devletlerin halkı için merkeziyetçi ve milli bir ekonomi politikası izlemesi bir zorunluluktur. çünkü gün gelir hükmünüz olmayan şeyler üzerinde karar almak zorunda kalırsınız ve sadece yanınıza aldığınız kararlar kalır.
daha kotusu, fındık politikalarında memnun olmayıp (hatta basbakanın fındık ureticilerine sahip cıkmayacagını ima ettigi konusmadan sonra) sokaga dokulen fındıkcı ordu secmeninin yuzde 56 sının bu hukumetten memnun olmasıdır.
liberalizm den haberi olmayan, ülke satılıyor diye üzülen kesimin son moda sitemlerinden biridir. halbuki adam smithin felsefesi biraz okunsa, bu arkadaşlarımız o felsefeyi benimsemeseler bile, benimseyen kesime saygı duymayı öğrenebilirler.