atın içinde yollanan- daha doğrusu kendi istekleriyle giden, almanya, avusturya, fransa, belçika, hollanda'da yaşayan bazı türkler yaşam biçimleri ve kafa yapılarıyla bu ülkelerde mucizeler yaratmış... türklerden nefret edilmesine hizmet etmişlerdir.
geleneklerini beraberlerinde götürmüş: camiler yaptırmış, kuran kursları açarak: küçücük cocuklara kendi dininden olmayanlara karşı düşmanlık enjekte etmiş-korku yaratmış, gettolar oluşturmuş, uyum sağlayamamış, lisanlarını öğrenmemiş, namus davalarına, devlet dairelerini dolandırmaya bu ülkelerde devam etmiş, durum karşısında şaşıran bu ülkeler: türk kurnazlığı sonucunda zarara uğramamak için tedbirler almaya mecbur kalmış ve türk: ''istenmeyen, nefret edilen millet'' listesinde birinci olmayı başarmıştır!
norveç'de de durum aynı olacak: norveç halkı türkleri yakından tanıyacaktır!
burada bahsedilen işçiler, türkiye cumhuriyeti vatandaşıdır. türk kelimesini yalnız başına kullanmak, böyle giderse***** birkaç yıl içinde suç teşkil edecektir. dikkatinize.
zaten gidecek olanların çoğunun da türk olmayacağı malumdur. nitekim, başta norveç'in kardeşi isveç'te bu işçi adaylarının yakın akrabaları da çoktan beri yaşamaktadır. yeni bir "diaspora"nın sinyalleri verilmektedir.
"alamanya acı gurbet" ile 1-0 öne geçtiğimiz maçta, saddam sonrası göçlerle durum 1-1 olmuştur. norveç atağı ise 2-1'i hafızalarımıza bir kez daha kaydetmektedir.
fetih geleneğinin bir yerde yeniden başlaması gerekiyordu. bu bizim kanımızda var efenim, engel olamayız. hal böyleyken ve dahi norveç de 100.000 türk işçi talep etmişken yapılabilecek, stratejik değeri olan bir eylemdir.
100.000 kişi bir tahta atın içine nasıl sığar? sorusunun cevabı ise, fatih in gemileri karadan yürütmesinde gizli. bizim için imkansız diye bir şey yok.
zamanında tarkan ın vikinglere indirdiği darbenin bir benzerini gerçekleştirmenin vakti geldi de geçiyor zati. norveç için de unutamayacakları bir süpriz olur hem.
