dünya üzerinde çoğunluğu gıcıklandıran adamdır. oysa Lady D'Arbanville şarkısını söyleyen cat stevens ile aynı adamdır.dünya üzerinde sonradan müslüman olmuş ne ilk ne de son adamdır.aşağıdaki ünlüler de müslümanlığı sonradan seçmişlerdir. onlarada mı naptın ne ettin?demeli acaba. artık ribery topa daha mı kötü vurmakta, muhuhammed ali tukaka mı ilan edilmelidir? kareem abdül-jabbar'ın elinden rekorları mı alınmalıdır? sacmalanmamalıdır. eğer mollacılık oynarken aşağıdaki kişiler aynı hataya düşüyorlarsa. ampulu icad eden thomas edison'un ceketinden nur suresi ayetleri çıkıyorsa, milyonları kuru ağaç dalı gibi silkelerken adam yusuf islam oluyorsa, milyon dolarlarla oynarken adam bir gece benim adım artık bilal abdüselam diyorsa, dünyanın her yerinde maçları aynı anda yayınlanırken tribünler cassius yerine ali!ali! nidalarıyla inliyorsa, alman gothe ölüm döşeğinde yanındaki papazın eline arapça allah yazabiliyorsa, milyonlarca kitabı satan tolstoy hz. muhammedi'in hadislerini derleyen kitap yazabiliyorsa *bu insanları mollacılıkla suçlamak yerine ya edeb ile oturmalı yada mutlak sona ilişkin savunmalar hazırlanmalıdır. işte sonradan müslüman olan bazı ünlülerden hemen şuan hatırlananlar.
Nicolas Anelka - Bilal Abdüsselam
lev alcindoor- kareem addül-jabbar
cassius clay-muhammed ali clay
Ramirez Sanchez-Muhammed Salih
Jemia Khan- abdullah khan
ROGER GARAUDY (isim değiştirmemiş)
MIKE TYSON -Malik Abdülaziz
Joe Dobson-Joe Ahmet Dobson
frank ribery (isim değiştirmemiş)
sözün özü sanatçıya, entellektüele saygı duyulmalı, din objesi haline getirmemeli veya sanatları bu gözle beğenilip ve/veya eleştirilmemelidir.
"islam'dan önceki hayatım tamamen batı tarzındaydı. batılı eğitim almıştım. maddi başarılar peşindeydim. kısa zamanda müzik alanında bu başarıyı yakalamıştım. büyük kitleler önünde, çığlıklar atan genç kızlara şarkılar söyledim. çok kazanıyor ancak anlık yaşıyordum. bu yaşam aynı zamanda benim sonumu da hazırlıyordu. şov dünyası içindeki ilk yılım sonunda verem oldum. bunun üzerine hayatımı yeniden düşünmeye başladım. arayış içindeydim. bütün dinleri ve 'izm'leri inceledim. şöhretim bir yandan büyüyordu ama o büyüdükçe ben daha da içime kapanıyordum. uyuşturucu dahil her şeyi denedim, ama ruhumun derinliklerinde aradığım o huzura bir türlü kavuşamıyordum. sonunda 27 yaşımda kur'an'la tanıştım. kardeşim kudüs'e gittiğinde bir camiyi ziyaret etmiş ve müthiş etkilenmişti. onun getirdiği kur'an'ı okuyunca aradığımı bulduğumu anladım. "
"kur'an sanki doğrudan bana konuşuyormuş gibiydi. sanki bedenimden, ruhumdan, düşüncelerimden haberdardı. adeta durumumu biliyordu. korkularımın, endişelerimin farkındaydı. herbir bölümü bitirdiğimde yıllardır cevap aradığım soruları kur'an'ın çoktan yanıtladığını gördüm. içinde özellikle hatalar aradım, bulamadım. sonunda anladım ki asıl hataları olan benim... kur'an ise mükemmeldir."
bu şekilde islamiyeti neden ve nasıl kabul ettiğini açıklamıştır.
wild world isminde çok güzel bir şarkısı vardır cat stevens adı altında seslendirdiği. her halükarda dinlendirici, yumuşak, kadife gibi bir sesi vardır. aile babası görünümündedir, nedense güven duygusu yaratır insanda sanki uzun yıllardır tanıyormuş gibi. öyle bir amcadır işte.
dinini ve adını değiştirmesinden rahatsız olanlara bunca yıl sonra verilen süper bir cevap "An Other Cup". ve özlenen ılık sesten mutlaka dinlenmesi gereken parça "where true love goes"
müslüman olduğunda "keşke olduğu keşke olduğu gibi kalsaydı" *** (bkz: temsil) dedirten, ancak şimdilerde eski şarkıları söylemesiyle beni mutlu eden şahsiyet.
sozlerin yetersiz kaldigi bir adam. neyse o derler ya iste oyle bir adam. hos gorunmek icin kendisinden taviz vermeyen, kendini insanlara oldugu gibi kabul ettirebilmis, insanlari onunde saygiyla egdirebilen insan.
türkiye'nin avrupa birliği'ne üye olma eğilimine de yorum yapan insan. helal olsundur.
"AB çabanız onur kırıcı"
Yusuf islam, islam'ı tanıtma uğruna ülke ülke geziyor. Türkiye'ye de -çoğunlukla seçim arifelerinde defalarca gelip- islamcılar için propaganda yaptı.
Türkiye izlenimlerini sorunca Erbakan gibi cevap verdi:
"Kendimi evimde hissettim. Eşim Kafkas kökenli, ben de aslen Rum olduğum için çok rahattım. Ayrıca çok gururlandım. Çünkü Türk halkının islam'ın gelişmesine yaptığı katkıyla elde ettiği gücü gördüm. Bu arada bu gücün son derece manasız çabalar için terk edilmeye başladığını gördüğüm için üzüldüm. Şimdi Türkiye Avrupa Topluluğu'na girmek için çabalıyor. Bu ne kadar onur kırıcı bir şey... Oysa Türkiye bir zamanlar dünyanın hükümdarlığı koltuğunda oturan bir ülkeydi. Şimdi o dünyaya arka kapıdan girmeye çalışıyor. Türk halkının bir kimlik krizi yaşadığını sanıyorum. Bence Türk toplumu doğal olarak güçlü ve gelişmeye açık bir toplum. Ama gelişmesi bu gücü ona kazandıran temel değerlere başta da islam'a sıkı sıkıya sarılmasından geçiyor."