canı sıkılıp devrim yapmak isteyen ve bu hareketinin sonucunda sallanacak olan kişinin söyleyeceği söz öbeği.
cünkü radyo binasini basbakani ele gecirerek devrim olmaz.
arkana orduyu arkana alip seckinler diktasini daha dogrusu baas partisi stili bir darbe olamaz.
arkandan gidende olmaz.
ne mi olur kisa samsun sigarasi icip cigerini bok ettiğinle kalirsin.
brosur dagitip disardan ithal ettiğin protestolarinla kafani copu yiyince aklin belki basina gelir.
gerci günesin altinda ahalini ezberlediği brosur dagitirken zaman mevhumunu kaybetmişindir.
dogru yahu burasi rusya değilmiydi? benim adim da mülayimov mulayimic sertonov değil mi?
çar babamiz tepemizde değil mi? evet demir yolu iscilerini ayaklandiralim basarisiz olursak sibiryada tas kirariz.
sonra da 1917'de cari devirir, burjuvayi dehleriz. ilk birbirimizi yer sonrada kuvvetli olanimiz kalir. o da bu dumenle marksist emperyalizm yapar dogu avrupayi yutariz.
ay ne hos ne hos.
varsova paktinin bölünmez bütünlüğü icin tanklari halkin üzerine sürer, iyi yasam sürmek isteyenlerin önüne utanc duvarini dikeriz.
her an gerçekleşebilecek bir diyalog:
-geçen gün bir devrim yaptım off off parmaklarını yersin.
-yaa öyle mi diyosuun dur bu akşam ben de bir yapıvereyim...
-abi yıl 2007 devrim mi olurmuş yaa, artık belli bir piyasa şartları var ahaha.
-bak yavrum, de..
-ya abi boşuna yorma kendini çağımız demokrasi, liaklik, piyasa cart curt.
-la bi git kendine çay kap gel, hadi yavrucum.
Diyalektik Materyalizm'in kanunlarindan bir haber olan salim arkadaslar vardir bu dunyada ne yazik ki.
insanlarin iç güdülerinden bir haber olan, iki brosur dagittiklari vakitlari kendilerini ne bileyim bolivar gibi hisseden. konustuklari 5 kelimeden biri oligarsi, sermaye, seytan amerika, emekcinin özgürlüğü olan taze suya tirit tavsanin suyunun suyu olan düsünceler ile hamaset edebiyati yaparlar.
sen hala ben devrim yapacağim diyorsan sosyolojik olarak millet sana agziyla değil ...'ü (kafana göre doldur) ile güler.
işciye emekciyi kollariz diyorsunuz ama daha içinde bulundugunuz halki bile tanimiyorsunuz.
gerçi halki taniyorsunuz, samsun sigarasi icerek halka yakınlasiyorsunuz ama üniversite kantininde marlboro içenden de otlaniyorsuz.
türk solu hala yesil parka fitilli kadife eksninden cikamadiği için nah adam yerine konulur.
en fazla binbir parcaya bölünmüs fraksiyonlari ile binde bilmem kaç oylari ile tabela partisi olmaktan öteye gidemişlerdir.
bu salim arkadaslar vakti zamaninda bogaz köprüsüne karşi cikmişlar ve firat nehrinin üzerine köprü yapilmasi için eylem yapmişlardir.
sosyoloji ve ekonomi biliminide yüz geri ederek ha...
üsenmeyin gidin brecht okuyun ve özellikle Galileo Galilei oyununu iyi anlayin.
anlayin anyayi konyayi ondan sonra konusun.
hadi ayak üstü bir şey diyeyimde size ufkunuz acilsin.
komunizm bu caga ayak uyduramamis ve söylemlerini ise azilli düsmani(!) sermayeye kaptirmiştir.
calisanlarin sosyal haklarinin oldugu, tikir tikir ödendiğindiği hatta rahat yasamalarinin oldugu dönemde proleterler bu haklarini ucu bucagi olmayan maceralara girmezler.
hatta bu maceralara girenlere deli gözü ile bakarlar.
çünkü kazandiklarini kaybetmek istemezler.
bunlar eli yüzü düzgün batili demokrasilerinde, hani emperyalist sömürücüler canim, olan bir hakikattir.
bizim gibi taşlari yerine oturmamiş ücüncü dünya ülkelerinde anca ve anca darbeyle devrim yaparsin.
sonuc mu? üsenme saddam'in iktidara gelisini ve sonra da düsüsünü hatirla.
fazla lafa gerek yok siniflari olan bir toplumda devrim olur.
bu da türkiye zor. cünkü türkiye ekonomik olarak cift ama sinifsal olarak tek toplum vardir.
zengin ve fakir lumpenler.
daha neyin devrimini yapacaksin arkadas?
ama ben illede 1968 model devrimci ayaklarina yaticam diyorsan ne diyeyim ben sana daha?
