aslında bu ekranlara yansıyanıdır. karizma içindir yani. katilimizin karede gözükmediği dakikalarda sabrivari bir şekilde efor sarfettiği gerçeği kaçınılmazdır. aksi takdirde kızı arkadan yüreyerek kovalarken sokağın sonunda karşısına çıkması nereden baksan metafiziktir. halbuki katil, kamera kızın mimikleriyle oynaşırken, arka sokaktan götünü yırtmak suretiyle koşmuş, sokağı dolanmış ve sırf o pis gülüşünü yapabilmek için kızın önüne geçmiştir. gerçek budur.
yönetmene baba bu nasıl oluyor ya o yürüyor bu kaçıyor! ne biçim film yapıyonuz lan derseniz muhtemelen şu sözlerle başlayan bir cevap alırsınız.
üstüne üstlük, bir de köhne, karanlık, kapısı bacası yıkılır vaziyette korkunç bir eve kaçar bu mal kızımız*, katil de onu orda şıppadanak pişti yapar. evladım, kaç işte adam gibi, at kendini dışarıya. ne tıkılıyorsun öyle sakat evin içine be.
bunun en sinir bozucularından biri terminator 2'de vardı. sarah connor ablamız hastaneden kaçarken, mimiksiz t 1000 abimiz gayet cool kovalardı yalın ayak koşan sarah ablamızı.
kızın daha hızlı koşması katil için bir şeyi değiştirmeyecektir. çünkü katil öncesinde zekice hareket edip bütün hamleleri hesapladığı için sakin, kız ise ne yapacağını bilmediği için heyecanlıdır.
bir süre sonra kız ya çıkmaz sokağa girer, ya ayağı takılıp yere düşer, ya bubi tuzağına ayağı sıkışır, ya da uçurumun kenarına gelir. sonunda katil kızı kucaklar, kız ona bırakması için patileriyle vurmaya çalışır. daha sonrasında kız katile aşık olur. katil de içinde henüz ölmemiş olan vicdanı ve sevgiyi ortaya çıkarır. ardından kızı öldürmekten vazgeçip kızın düşmanlarını öldürmeye başlar.
bence güzel film oldu. devamını sonra yazarım, burada dursun bu.