nereye giderseniz gidin, başka bir ülkenin kültürüne alışmak çok zor en başta. insanlar, yaşam tarzları vs. ben size direk gırtlaktan gireyim. eğer dilini hiç bilmiyorsanız ve ülkenin dili ingilizce değilse, yumurta almak için tezgahtara tavuk taklidi yapmak zorunda kalabilirsiniz. bir kaç ay yemek konusu iyi geçer, tam istediğiniz gibidir. yani fast food veya avrupa mutfakları. lahmacunu kebabı mumla arayacağınız aklınızın ucuna gelmez. hristiyan bir ülkedeyseniz, aradığınız ürünün domuzsuz olması, seçenekleri kısıtlar. rakı bulunmaz hint kumaşı gibidir. efes birasının bile tadını özlemişsinizdir. tatlılara hiç girmeyeceğim. simit, poğaça bulmak imkansız gibi. şekil olarak benzerleri var ama tad olarak çok ayrı. hayat olarak da elbette ki pek çok dezavantajları var, ama bunları yazmaya ne benim klavyem yeter, ne de zamanım.
not: yukarıda yazılanlar almanya dışındaki ülkeleri kapsamaktadır.
yukarıda yazılanlar avrupa için pek gecerli değildir.
(bkz: almanya)
(bkz: avusturya)
(bkz: hollanda)
(bkz: belçika)
(bkz: fransa)
(bkz: ingiltere)
iskandinav ülkeleri,danimarka diye devam eder gider.
aslında imkanların, teknolojinin gelişmesiyle git gide azalan dezavantajlardır. fakat yine de insan hiç ummadığı şeyleri özleyebilir ve zaten bu dezavantajlar da genelde bir şeye duyulan özlem ile alakalıdır.
mesela bazen türkçe konuşmayı, bir arkadaşınızla karşılıklı oturup iki muhabbet etmeyi özlersiniz. sonra türkiye'ye döndüğünüzde pasaport kontrol'deki abilerin ablaların boynuna sarılasınız gelir. sırf muhabbeti özlediniz diye hava alanından bindiğiniz taksicinin uzun yoldan gitmesine göz yumarsınız.
trafikte hata yaptığınızda ruhsatın arasına sıkıştırdığınız paraya mal gibi bakarlar. ceza makbuzu elinizde o karakol senin, bu postane benim dolaşır durursunuz.
eğer ana dilinizde ironilerle aranız iyiyise bundan vazgeçmeniz gerektir.
mesela ev arkadaşımın çok hızlı tükenen tuvalet kağıdı hakkında "napıyorsunuz aq, yiyor musunuz bunları?" şeklindeki suçlamasına "yok ben götüme sokuyorum tüm tüm" dediğimde pek komik olmadı. hatta bunu ciddi ciddi yaptığımdan şüphelendiğini sanıyorum artık.
olmayan dezavantajlardır. tabi dil sorunu yoksa, meram anlatılabiliyorsa ve sevilen bir işte çalışılıp fena olmayan bir kazançla geçinilebiliyorsa. ben şahsen yurt dışında yaşamanın götürüsünden çok getirisi olduğunu düşünüyorum. ha ben fırsatını bulursam gider miyim gayet de giderim.
eğer eğitimli, ön yargısız ve uyumlu bir türkseniz gayet de yabancılarla geçinirsiniz. ben şu özelliklere sahip olup da yabancılar tarafından dışlanılan bir türk görmedim. gidersem gayet de güzel temsil ederim ülkemi.
extra eu vatandaşı iseniz ilk birkaç ay çok zor geçecektir. misal, ev arkadaşlarım var, ikisi fransız biri belçikalı. kendi ülkelerinde kullandıkları sim kartı, sağlık sigortasını, banka kartlarını vs burada rahatlıkla kullanabiliyorlar. vizeye, oturum iznine başvurmak gibi bir dertleri zaten yok. ama bizim için öyle değil işte. bize hayat daha zor. şu yukarıda anlattığım şeyleri halletmem 1 ayımı aldı. 1 hafta sosyal güvenlik numarası bekledim. bir hesap açmak için 7-8 tane banka gezdim, oturum izni yoksa açamıyorsun. en sonunda bir yerel banka tamam hallederiz dedi. 1 hafta sonra geldi. banka hesabı için aidat ödenir mi? senede 20 eur ödeyeceğim. kredi kartı falan değil bak, bildiğin bir tane iban sahibi olmanın bedeli bu. yabancı olduğun için. bir evi 4 kişi paylaşıyoruz, herkesin ayrı bir odası var. bir oda kirası 525 eur, evin kendisi değil. ev de öyle ahım şahım bir konumda da değil. tabii, ben halimden memnunum. bunlar da bir çeşit hayat tecrübesi oluyor. kendimi geliştirmeme imkan veriyor. her gün bir sürü şey öğreniyorum. ha, gurbetçiler gibi "telefonunu göstert" moduna girmeyeceğim. maddi ve hatta daha başka birçok açıdan burası daha tatmin edici. tabii ki burada maaş aldığın zaman alım gücün türkiye'ye oranla çok daha üstün. bu açık. ama yurt dışına yerleşmek, orada bir düzen kurmak falan da herkesin harcı değil, göründüğü kadar kolay da değil. turistik olarak gidip 3-5 gün kalmaktan çok farklı. orada doğup büyüyenler için durum farklı ama 30 yaşında böyle bir geçişi yapmak gerçekten challenging. neyse, 4 ay oldu. bakalım. geçmişte ingiltere'ye gitmiştim, 1 ay sonra geri dönmüştüm. 6 aylık bir romanya tecrübem oldu. 2 ay graz'ı deneyimledim. 2 aydır da italya'dayım. bakalım artık.
Hayalindeki eve sahip olamazsın. Orada çalışıp döndükten sonra burada istediğin eve sahip olabilirsin ama. Ben Cubes Ankara'ya yerleşmeyi düşünüyorum. 2023 teslim tarihi olarak belirlenmiş. Ben biraz geç dönerim ama sorun değil. Hayalim gerçek olacak günün sonunda.
Bürokrasi ve oturum izinleriyle uğraşmak her ülke de insanı bezdirir. Sanki yeniden doğmuş bir bebek gibi tüm evrakları yenilemeniz gerekir.
Hele birer senelik geçici oturumunuz varsa her sene yenileyebilecekmiyim acaba korkusu yaşarsınız. Dilini tam bilmediğiniz ülkenin evrakları önünüzde kabus gibi durur.
Göç idarelerindeki sıralar ve kimsenin sikinde olmamakta ayrı bir derttir.
Türkiye'deki sosyal güvenlik haklarına sahip olmamak ciddi bir sorundur.
Yabancı olarak yerli halk tarafından izolasyona tabii tutulursunuz.
Kimse ülkesindeki yabancıları sevmez, bırakın vatanlarına dönsünler derler.
iş, Para kazanmak ve Avrupa sosyal güvenliği yoksa çok zordur.