öncelikle aile gelir bu şeylerin başında. 5 senedir dışarıda olsam bile, bazen öyle bir an geliyor ki nutkum tutuluyor, gözlerim doluyor. özellikle anne hasreti gibisi yok.
arkadaşlarını çok özler insan. kimse onlar kadar samimi, onlar kadar iyi gelmez yurtdışında.
he bi de yemekler var tabi. onun için şöyle alalım;
sokak kedileri, ince belli bardakta çay, sokak satıcıları, şehirlerin kargaşası. bunlar da özlenir mi demeyin, uzun süre yaşanınca insan kirli havasını bile özlüyor...
her yerde türkçe konuşulması, tantuni, lahmacun, midye dolma, tr plakalı araçlar.
edit: eğer denize kıyısı olmayan avusturya gibi bir ülkeyse yaşanılan ülke, deniz ve denizin kokusu, deniz iklimine ait martılar ve onların sesleri. bir de hazır edit açmışken, türkiye ye has çay bahçelerinde * ince belli çay bardağında çay içmek.
yemekten sonra çay ikram edilmesi. yurt dışında ikram kavramı yok baya baya...
ha çay dediğin şey kaç para bir şeydir sanki?taş çatlasın 5 lira, ama ikram edilince insan bir samimiyet hissediyor, işte o samimiyeti özlüyor insan.
yılın en az 11 ayını almanya'da geçirenler için uzayıp giden liste şeklindedir:
- kokoreç
- deniz, sahil
- gece 3'de sahilde dolaşan insanlar
- akrabalar
- türkiye ligi maçlarını stadyumda izlemek
- bakkaldan veresiye alış-veriş yapmak
- Carte d'Or Kurabiye Güzeli dondurma (hastasıyım lan)