Görmezden geldiğimiz bir çok şeyin aslında nasıl da değerli olduğunu öğretir yurt dışında yaşamak. Hiç bilmediğin bir kültür, hiç tanımadığın soğuk insanlar arasında yaşamak zordur.
ilk önce bir heyecan vardır insanın içinde. Yeni şeyler görecek, farklı tatlar tadacak, farklı şeyler öğrenecektir. Ama emin olun bu heyecan saman alevinden farksızdır. Heyecanın yerini önce sıkıntı, sonrasında özlem kaplamaya başlar. Kalbini birileri sıkıştırıyormuş gibi hissedersiniz. Eski günleri yad eder, o günlere dönmeyi dilersiniz. Ne işim var benim burada dersiniz. Kıymet bilmeyi öğretir insana gurbetlik.
aynı mekan , bi insanı bi hafta önce heyecanlandırırken , mutlu ederken , bi hafta sonra üzer , düşündürür , ağlatır..
hayatımın yurtdışında kaldığım sürede en mutlu en garip en üzücü anlarını hep havalanında yaşadım..
arada olanlar bi yana , yurttta yurtdışında o hengamede , havaalanında insanın kendini nası hissettiği bi yana..
istediğin kadar mutlu ol yurtdışında , istediğin kadar iyi bölüm oku , istediğin evde otur , istediğin kişiyle sevgili ol , istediğin kadar para kazan , istediğin kadar sık gidip gel yurduna , şayet dönüş yolunda türkiyeden midene bi korkumsu üzüntü çörekleniyosa her defasında , sen mutsuzsundur yurtdışında arkadaş..
kendi ülkenizde yaşarken sorun ettiğiniz şeylerle burada da karşılaşırsınız. (para, aşk, mutluluk, eğlence, kültür, vs.) ne zaman bunları ırkınıza dayandırarak şikayet etmeye başlarsınız, o zaman işler zorlaşır işte. gelin görün ki, size yapılan ırkçılığı "vay efendim araplar bile ırkçılık yapıyor" diye dillendirirseniz, "ben renkli gözlüyüm, baaak hiç türke benzemiyorum" diye size canları gibi davranmalarını beklerseniz hata yaparsınız.
insan her yerde insandır. siz tavırlarınızla, kültürünüzle, açık görüşlülüğünüzle, zekanız ve kişiliğinizle bir insansınız zaten. size karşı sırf ten renginiz yüzünden pozitif ya da negatif yönde farklı davranan insanı zaten muhatap almayınız.
ama zordur yurt dışında yaşamak. en azından dili, kültürü öğrenene kadar ilk bir kaç yıl...
türkiyeyle sevgili olmaktır.. aynen bi sevgili gibi türkiyeyi benimsemektir..
bazen lan orospu sana mı ağlıcam siktir git der kızar , bazen sonunu görüp acıyla gülümser , bazen herşeye rağmen delice özler , bazen ondan gelecek bi haberle onca arkadaşın onca enternasyonelliğin ve onca eğitimin ortasında ağlamak ister , bazen kavuşmak için gün sayar insan..
türkiye hakkında ileri geri konuşan adamlara karşı çıkmayı bırakır.. sevgilisini iyi tanıyan hatalarının farkında olan insan olur.. başkaları konuşurken "hmm haklısın aslında" der.. sonra aldatmış hisseder kendini.. lan ama bi dakka öle de değil diye argümanlarla savunmak ister , iyi de ben seviyorum onu nolursa olsun demek ister ; ama geçtir artık.. artık geçtir o çocukluklar için.. ülkesini açıkyüreklilikle ve bilinçlice eleştiren burslu eğitimli dünya vatandaşı olursunuz yabancılar için siz.. onlar sizin feysbuk listenize , evinize , hatta bazen yatağınıza girerle , dillerini iyi bilir huylarını tanırsınız ama yabancıdır genel adları.. türkiyedekiler de sizi unutmaya başlamıştır.. size bel bağlayan insanlar ya zamanla sizin gelmeyeceğinizi düşünüp sizi "orda" varsayar ne zmaan "buraya" geleceğinizi sorar ya da zaten hiç bulaşmazlar size..
siz bütün o hak hukuk güvenlik can sağlığı esnasında , dibe vurup aynı şeyleri söylersiniz " keşke x yanımda olsaydı lan , o olsaydı yanımda burası cennet olurdu"
cennetse bile orası yabancıdır işte.. dünyadaki bütün paralar birleşse bile, bakkal amca kültürünü, annene selam söle sıcaklığını veremez gibi gelir insana..
tek sorunun vcevabına bağlıdır yurtdışında mutluluğuunuz "bir yabancıyı ne zaman kendinize katar , sizden yaparsınız?"
yoksa ben sağ yabancılar selamet.. ben ülkemde yerinde olmak istenen büyük adam, burda alalade bi yabancıdan ibaret..
dönünce orayı özlemek gidince burayı özlemek. sığmamak ... edward said'in ifadesi ile yersiz-yurtsuz olmak. modern zamanların, modern göçebeleriyiz; ama artık mukîm olmak lâzım.
bazen paradox gibidir. ulkenize tatile gidersiniz ve kimseye yeterince vakit ayiramazsiniz. yasadiginiz yer olan yurtdisinda ise vaktiniz boldur ancak sevgili , aile , dostlar hep uzaktadir. vaktinizi onlara yine ayiramazsiniz yeterince.
annenin yaptığı bir tarhana çorbası bile aklına geldiğinde gözlerinin dolmasıdır , o sofra gözünün önüne geldiğin de burnunun direği sızlamasıdır yurt dışında yaşamak kısaca.
doğduğunuz ülke itibariyle müslüman kabul edileceğiniz ve haklı olarak ilkel bir mahluk muamelesi göreceğiniz durumdur. maalesef yanlış ülkede doğmuşuz...
bir çok ülke türkiye yi bilmediğinden açık bir dışlanma olmadığını iddia eden erasmus bebelerinin ahkam kesmeyi sevdiği bir konudur. bre dingil, adamlar ülkeyi bile bilmiyorsa sana ne muamelesi yapmasını beklersin...
yasanilan ülkenin kültürüne, sosyal yasamina ve yasalarina ayak uyduruldugu sürece sorun cekilmez.
ögrenilmis kültür ve sosyal yasami bir baska ülkede yasamaya kalkisildigi taktirde bir cok sorunla karsi karsiya gelmeye sebep verir. bu da o ülkede yasamayi zorlastirir.
Şaka lan şaka gidinde görün nasıl bir şeymiş yaşamak, kimse takmıcak olum sizi orda, yanlız olcanız dışarı çıkcanız herkes yabancı ama genede siz bilirsiniz.
yurtdışından kastedilen yine yobaz müslümanların, hristiyanların, yahudilerin çoğunlukta olduğu ülkelerse bok gibidir.
dinsiz ülkelerse harikadır. Yaşam standartları yüksektir, insana verilen değer yüksektir, kadın hakları yüksektir, hayvan hakları yüksektir, eşcinsel hakları yüksektir. Umarım zamanı gelince bu ülkeye, devletine ve insanına siktir çekip gidebilirim.