bir olay olduğunda "çekilin ben türküm" diyerek araya dalmaktır. bir de müslüman = türk muhabbeti vardır. adamlar türk nüfusunun arttığını dile getirmek için "müslüman nüfusu hızla artıyor" söylemini dile getirirler.
pek de yabancılık çekmemektir. türkler her yerdeler.
bir kafamı dinliyim dersin, trafik ışığında yanında belirebilirler, sabah 5'te eve dönerken, bir yük kamyonu boşaltılırken "kolay gele" demeden yoluna bir türlü devam edemezsin, için el vermez. yanıt gelir, "allah razı olsun."
yurtdışındaki türklere sesleniyorum; iyi ki varsınız lan!
sayenizde hangi ülkeye gitsek güvenle yürüyoruz. başımıza birşey gelse biliyoruz ki "yetişin lan!" diye bağırsak birileri yardıma gelecek.
gecenin 3'ün de, amsterdam red lights'ta, kopenhag, frankfurt main station civarlarında, helsinki'de, paris'te, prag'da, moskova'da, tiflis'te, kiev'de, yalta'da, NYC'de, hatta erivan'da, chennai'de shanghai'da bile biriniz mutlaka oralardasınız diye, güvenle yürüyoruz sokaklarda.
Siz sadece kebab mı yiyorsunuz gibi saçma sapan sorulara maruz kalmaktır.
Bugüne kadar avrupada 19 ülke gezdim. Bizim kadar da milliyetçiliğe maruz kalan başka bir millet yoktur. insanların bir çoğu size mesafeli yaklaşır sizi tanıdıkça kafalarındaki türk modelinin yanlış olduğunu anlarlar.
genel kültür konusunda yerlerde dolaşır bu avrupalılar. Anadiliniz fransızca mı arapça mı italyanca mı gibi sorulara maruz kaldım. Yeri geldi erkekleriniz de tülbent takıyor mu diye soranlar oldu. Başkent konusuna hiç girmiyorum bile.
Avrupalılara türküm dediğinizde duyacağınız üç kelime istanbul, galatasaray ve atatürk'tür. Sohbet ilerledikçe de araya baklava ve kebap kelimelerini de yerleştirirler.
Fakat latinler böyle değildir. Türkleri severler. hiç türkiye'ye gelmemelerine rağmen avrupalılardan çok çok daha iyi kültürümüzü bilirler. Hatta birkaç tane türkçe kelime bilene bile rastlamışlığım vardır.