yurt dışında türk ile karşılaşmak

    5.
  1. yer: paris/bildiğin paris lan
    başroller: iki tane özgür türk kızı

    notre dame katedralini arayan bu iki kızcağız yanlışlıkla metrodan 10 durak önce inmişlerdir. tabi bu türk evlatları indiklerinde karşılarında kocaman bir katedral beklerken bi bok bulamayınca çok bozulmuşlar ama aramaya inandıkları için yürümeye ve katedrali aramaya devam etmişlerdir. sıfır fransızca'yla kalp gözünün rehberliğinde yapılan araştırmalar sonunda sonuç vermiş ve kallavi katedral yırtık dondan fırlar gibi karşılarına çıkmıştır...artık yürümekten bıkmış, umudu tükenmiş kızlardan birisi katedrali görünce refleks halinde bağırmaya başlamıştır...

    -buldum lan seni amına kodumun kilisesi,buldummm

    tabi kızımız fransa'da, ve kimse türkçe bilmiyor ya(güya)...kızımız bağıra dursun, birdenbire oradan türkçe kelimelerle birisi seslenir

    +hanım kızım sen türk'sün galiba eşimle benim bir fotoğrafımı çeker misin?

    kilisenin amına koyan hanım kızımız ikinci baharını yaşayan yaşlı çiftin fotoğrafını çeker...ama flaştan değil utancından kıpkırmızı olmuştur....yerin dibi varsa bana girsin de tecavüzden gebereyim arzusuyla yanıp tutuşmaktadır...
    102 ...
  2. 13.
  3. yer: nijerya/lagos

    trafik sıkışmış, arabanın kliması iflas etmis ve sinir tepeye vurmuştur. birden arkadaki araba çotanak arabaya girer. bi bu eksikti diye sinirle arabadan çıkılır, çarpan arabadaki zenci 32 diş sırıtmaktadır.

    bi: herife bak ya bi de gülüyo a. koyiiiim.
    herif: abiii! kaydesim türk müsin?
    bi: ehu?
    herif: (sarilarak) ben okudum türkiyede 4 sene kaydes sayilir.
    bi: si..r!!!

    yer: meksika/cancun-tulum yolu

    araba kiralanır ve tulum'a doğru yola çıkılır, playa del carmen çıkısında birden fren yapılır, acaba hayal mi gördüm diyip geri dönülür. bir binanın önünde kocaman bi türk bayrağı asılıdır. içeri girilir ve kocaman bir mücevher ve deri dükkanıyla karşılaşılır.

    yer: stockholm/ bir bar

    türk arkadaşınızla bi bara gidersiniz, hoş beş muhabbet ederken yanınızdan a.mına koyiiim, si...ğimin vs vs diye söylenerek biri geçer. biralar bırakılır mekan terkedilir.

    yer: yeni zelanda/ deniz kıyısı

    uçaktan inilir, eve yerleşip deniz kıyısında yürüyüşe çıkılır. arkadaşınız size şehir hakkında bilgi verirken, elinde bira rıhtımda oturan elemanlardan biri size şereefeee yapar

    yer: hershey park/Pennsylvania ABD

    parkta binilmedik roller coaster kalmamıştır ama saat dönüş için erkendir. kafa zonklaması geçsin diye sallanan kayığa binilir ve arkadaşla muhabbete dalınır. aleti çalıştıran kızımız inişte sizi karşılar, türkiye'den geldiğini hem çalışıp hem dil öğrendiğini vs. vs. anlatır. mekanda ki diğer türklerle tanıştırıp sıra beklemeden en öne binmenizi sağlar

    yer: londra

    metrodan çıkılır. sokağın karşısına geçmek için beklerken önünüzdeki iki kız konuşmaktadır, misafir olursunuz.

    - ya kızım ciddi misin?
    + ya yeminle diyorum 20-25 santim vardi nerdeyse mahvetti beni sabaha kadar.

    ışık yanar, söner, yanar...
    14 ...
  4. 6.
  5. yer: new york/abd
    bir grup insan trafik ışıklarında karşıdan karşıya geçmek için beklemektedir. yayalara yeşil, araçlara kırmızı yanarken geçen arabayı gören iki arkadaş aynı anda "a..na ko..mun zencisi" tepkisini verir. bu sırada önlerinde bekleyen bir kişi arkasını döner, yüzlerine bakar, gülmeden duramaz, selam verir ve yoluna devam eder.
    8 ...
  6. 4.
  7. yer: pisa/italya

    bizim arkadaslar ile sirtta essek yuku interrail cantalariyla tren garinin onunde tikinirken cep telefonuyla konusan bi abiye rastlariz, turkce konusuyordur. hadi iki muhabbet edelim deriz, napiyomus pisa'da diye. abi bir muhabbete baslar... "bize hak verilmiyo turkiye'de, kurtler bastiriliyo, orgute uyeyim diye pesime dustu serefsizler, vatandasliktan attilar, buraya sigindik, kurt hede hodo..."

    arkamiza bakmadan yol almanin en iyisi olacagina inandigimiz nadir anlardandir.
    8 ...
  8. 14.
  9. almanyada her adimda basiniza gelecek bir olay oldugu icin siradanlasmistir gerci ama bazen hala bir saskinlik tebessümü de oturtmaktadir surata.
    dil kursuna yeni baslanilan yillar, hocalar sürekli pratik yapmak gerektigini, günlük konusma sirasinda sürekli almanca kullanilmasi gerektigini vurgularlar habire. bir gün siniftaki türk ögrenciler toplanip düsseldorf'a gitmeye karar verirler. istasyonda inilir ama nehrin kenarina nasil gidilecegi bilinmedi icin yol sormaya karar verilir. etrafta türkce konusan o kadar cok insan sesi duyulmasina ragmen hocanin verdigi ögüt dogrultusunda etrafta yol sorulacak bir alman göze kestirilmeye calisilir. bir kac dakika sonra takim elbiseli, kravatli, elinde baston semsiyeli bir adam secilir ve hedefe yaklasilir.
    - iyi günler. nehire nasil gidebiliriz? (en basitinden almanca sekliyle)
    adam bakar karsisindakilere.
    - türksünüz degil mi gencler? (türkce olarak haliyle)
    - evet abi.
    - e kasmayin o zaman canim, adam gibi türkce sorun.
    7 ...
  10. 1.
  11. yurt dışında türkçe konusan türkiyeliyim diyen bir ermeni ile karşılaşmak da ilginçtir.ikinizi beraber görenlerin şaşkınlığını görmek daha da bir ilginçtir. beraber geyik yapılır, küfür edilir,ortamlara akılır, her iki dilde de sarı gelin söylenir.
    8 ...
  12. 10.
  13. biraz da korkutucu bir durumdur. soyleki kizmissindir, saga sola bakmadan ortaya okkali bir kufur sallarsin. sonra bir bakarsin biri ya sana guluyordur, yada ayip ayip gibilerinde bakiyordur.
    5 ...
  14. 27.
  15. her zaman sevindirici olmayan/olamayan durum.

    yer: paris, montparnasse garı.

    arkadaşla tren biletleri farklı saatlerdedir; mecburen 2 saat tek başına beklenmektedir. ilk bir saat kafayı bavula dayayıp uyuma girişiminden sonra, yanımdaki boş koltuğa doğru gelen iki tip görülür. biri gayet hoş, şık giyimli ve temiz yüzlüyken; diğerinin gömleğinin üst 3 düğmesi açık, o kıllar arasında ışıldamakta olan altın bir zincir. bir türk kırosunu metrelerce öteden tanıma konusunda master yapmış olduğumdan mütevellit, hemen çantamı yanımdaki boş yere koyma girişiminde bulundum. tam hoş olan yanıma oturmaya çalışırken, bizim kırocan bir kıç hareketiyle onu yana iterek löp diye oturuverdi yanıma. hemen uyuma pozisyonuna geçecektim ki, dürterek, düzgün bir fransızcayla nereye gideceğimi sordu. muhatap olmamak adına "fransızca bilmiyorum." diyerek kestirip attım. ardından ingilizce "nerelisin?" sorusuna bu kez "ingilizce bilmiyorum." yanıtını verecektim ki; kendisi bavulumda yazan adresimi gördü ve "anam! türk türkü koskoca paris'te buldu! bak sen şu allaaan işine!" diyerek sarılma girişiminde bulundu.

    ve kabus başladı.

    yemek ısmarlama girişimleri, fransa'da kalacağım yer hakkında detaylı sorular, evine davet etme derken konu saptıkça saptı, oralara hiç girmeyeceğim. "sevgilim var" diyorum, "nişanlıyız." diyorum; "olsun, o da erkek arkadaş ben de erkek arkadaş." diyecek kadar yüzsüzleşiyor. ah diyorum nerede benim spreyim? muhabbetten hoşlanmadığımı, yorgun olduğumu söylüyorum laf dinlemiyor, kalkacak oluyorum tutuyor kolumdan. bildiğin yapışkan! yardım da isteyemiyorum kimseden, istesem ne diyeceğim? ne yapsam da uzaklaşsam şurdan diye düşünürken trenim geliyor. apar topar kalkıyorum, tam kurtuldum diye seviniyorum... tutuyor kolumdan! "bırakır mıyım hiç seni? bulmuşum böyle türk kızını. saçların... ne kadar güzeller!" deyip saçlarımı okşamaya başlıyor. burada diyorum " allah'ım hadi artık uyanayım bak gerçekse şaka gibi, şakaysa hiç komik değil. hadi uyandır beni." nerde... daha fazla detaya girip ne ahlakınızı ne de asabınızı bozmak istemiyorum. sadece son darbeden bahsedeceğim ve "yurt dışında türk ile karşılaşmak" kabusumu sonlandıracağım.

    vagonuma geldik, tam elinden bavulumu çekip alacağım, hoşçakal diyerek şap şup öpüyor allah'ın kırosu. bir türlü kızgın gözükemediğim için kendime lanet ediyorum. tam gideceğim, bir daha öpmeye yelteniyor çenemden tutarak. ve o anda ağlamakla çığlık atmak arası bi sesle" yok artık daha neler!" deyip, koşarak trene biniyorum arkama bile bakmadan.

    eminim çok iyi insanlarla da denk gelen olmuştur; yurt dışında yaşayan türklerin hepsi bu abazan kırocan gibi de değildir. allah düşmanıma bile denk getirmesin böylesini, evlerden, hatta dünyadan bile ırak olsun böylesi.
    7 ...
  16. 23.
  17. yer: abd/joplin

    tekerlegibulanadam alisveris merkezinde garip garip gezmektedir. sonrasinda orta yerde bir gozluk standi vardi. cogu zaman onunden gecmistim ama herzaman genc bir bayan bulunuyordu. neyse o gun bol paca kot pantolon, uzun kollu oduncu gomlegi * giymis birisi telefonda bagira bagira konusuyor.:
    -lan olum birak a.q ya yemin ediyorum soyle boyle.....

    bir anda kan beynime fiskirdi, yemin ediyorum sarilasim geldi. joplin de turk sayisi gercekten az. sonra kanka olduk tabi. kucukken lunaparkda annemi kaybetmi$tim. polisler karakola goturmuslerdi. annem almaya gelmisti beni sonra. i$te orada annemi gorup sarilmistim,o adami gorunce de ayni sevinci yasadim. o oduncu gomlekli adam az kalsin babam kokuyordu sandim. sevincimi anlayin yani.
    4 ...
  18. 2.
  19. insanin icinde, fazla turke rastlayamayacaginiz bir ulkedeyseniz, hemen gidip tanisma, az da olsa konusma veya hicbiri yapilamiyorsa ona turk oldugunuzu bir sekilde belli etme ihtiyaci doguran durum.
    3 ...
© 2025 uludağ sözlük