yuregimin ucu kaniyor

entry1 galeri0
    1.
  1. Yüreğimin ucu kanıyor

    O iktidar zamanında devlet adına birileri şunları yaptı, türünden şikâyetler fazla bir şey ifade etmez. Önem taşıyan husus genel ve toplumsal bir dışlama tavrının var olup olmadığıdır.
    işadamı işçi alırken, okula-sınıfa yeni bir öğrenci gelince, mahalleye bir aile taşınınca, kızımızı birisi isteyince yahut oğlumuza bir gelin alırken, herhangi bir kamu görevine eleman atanırken, biriyle dostluk kurarken; şu ülkede, herhangi bir dönemde, "hayır o kişi Kürt kökenlidir" diye bir ayrım, bir dışlama yapılmış mıdır? Önemli olan bu. Halkımızın, milletimizin, toplumumuzun bir gönül kusuru olmuş mudur, bir "öteki" itelemesi görülmüş müdür? Önemli olan bu.

    ...Mehmet Altan, "istanbul'a elektrik 1938'de geldi, Doğu'ya bilmem kaç yılında.." dedi. Hem haksızlık, hem bilgisizlik. Doğu'yu bırak, Trakya'ya ne zaman gelmiş elektrik acaba? Menderes devrinde Lüleburgaz gibi bir ilçede bile elektrik yoktu!

    1950'li yıllarda, bizim Trakya'daki köyümüzde amcamın bakkal dükkânında çarık satılıyordu! Denizden 90 km, havadan belki 40-50 km'lik mesafeye üç vasıtayla iki günde gidiliyor, kışın o da mümkün olmuyordu. Doğu'da yokmuş; burada var mıydı? Yazlığa giderdim, gazetesizlikten bunalırdım... Onu bırakın, 1950'lerde istanbul'un susuz ve kanalizasyonsuz semtleri vardı. istanbul'un diyorum, istanbul'un! Bizim ev öyleydi, neden sonra geldi. Sakalar, lağımcılar dolaşırdı, istanbul'un sokaklarında! Çöpler at arabası ile toplanırdı. Meyve sebze hali, 1960'lara kadar at arabalarının hâkimiyetindeydi. Demokrat Parti gelmeseydi biz 80'li yıllara kadar öyle kalabilirdik!

    ...Ben bütün ömrü hayatımda, Orta Asya kökeni ile övünen bir tek kişi görmedim! Ne mahallede, ne okulda, ne semtte, ne akrabalarda... Bir tek kişi! Hangi etnik kimlik nasıl ne zaman dayatılmış? Siirt Arapları, Karadenizliler, Arnavutlar, Boşnaklar, Pomaklar, Çerkezler; üç dört yüz metre ötede Romenler! Aklım almıyor inanın ki. Teyzem Küçükpazar'da otururdu, orası Arap mahallesi gibiydi. Bizim mahalle mescidinin sol tarafındaki gecekondularda Boşnaklar yaşardı. Benim bir kardeşimin eşi Pomak, diğerininki Boşnak kökenlidir. Ablamın damadı Kürt kökenlidir, amcamın eşi Arap kökenli, halamın eşi Arnavut kökenlidir... Bunları şimdi düşünüp sayıyorum, o zaman hiç dikkate almazdık.

    ...Sevgili Korkut Özal, "Etnik kimlik bir zamanlar dayatıldı, 1946'da Kürtçe konuşuluyor diye birisinin dövüldüğünü biliyorum" dedi ve ben çok üzüldüm. Bunlar münferit, geçici, gelgeç örneklerdir. Hakikati, "güneş-dil teorisi" gibidir, yoklanıp bırakıldı; topluma yansımadı, yansıtılmadı.

    Biz Türk kelimesini, hayatın tabii akışı içinde, hiçbir zaman etnik anlamda kullanmadık. "Türk kim? Hepimiz!" toplumun ruhundaki tanım buydu. Bunu kimse benimle, "bilgi, tecrübe ve gözlem" açısından tartışamaz. Hiçbir konuda iddialı olmadım, burada iddialıyım. Bazılarının söyledikleri, mahalli darlıkların ve gözlem yetersizliklerinin eseridir. Çocukken Lüleburgaz'a gittiğimizde beni de oranın "yerel" çocukları "istanbullu, istanbullu!" diye kızdırmaya çalışırlardı. Çünkü istanbul onlara km olarak değil ama, erişim imkanı olarak çok çok uzaktı. O durum bunun, bu psikolojinin sonucuydu. Bazıları "şu yıllarda istanbul'a geldim, gördüm, biliyorum" diyor. Geldin, gezdin de, neresini gördün, bildin? istanbul'un içini, mahallesini, ruhunu, evini tanıdın mı? Kenarında kıyısında dolaştın. Sen benim çocuklara Kur'an öğreten Hoca Anne mi, Muhsine Abla mı Esat Dede mi bilir misin? Adap disiplini, liyakat hiyerarşisini bilir misin? Yardımlaşma ve dayanışma kültürünün zarafetini bilir misin? Yerleşmek için gelmemişsen istanbul'un içine giremezsin ki bilesin. "Kimi arıyorsun?" diye sorarlar! Bilseydin, istanbul'un içinde Anadolu'nun var olduğunu da bilirdin...

    Ahmet Selim
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük