alevi bektaşi şaiirler arasıda en büyüklerdendir bazen iançsız olmanıza rağmen okuduğunuzda ağlıyasınız gelir. bunu özellikle vurguluyorum bektaşi bir şaiirdir aynı zamanda şiirlerini ilahiye çevirip sunniymiş gibi sunana oldukça güçlü bir çevre var yazdıkları nefes kendide bektaşidir kültür hırsızlığı yapmakta en büyük acizliktir heralde.
içtik elhamdülillah adlı şiiri mükemmeldir.
tasavvufun en büyük insanlarından.
"ete kemiğe büründüm,
yunus diye göründüm." demek, her insanın harcı değildir. nefsi yok etmiş, allah'ta yok olmuş.
imam gazali de der;
"kendini yok bil,kemal ancak odur.
o'nda yok ol, kavuşmak işte budur."
içtik elhamdülillah'ın sözleri:
haktan gelen şerbeti içtik elhamdulillah
şol kudret denizini geçtik elhamdulillah
şol karşıki dağları meşeleri bağları
sağlık safalık ile aştık elhamdulillah
kuru idik yaş olduk kanatlandık kuş olduk
birbirmize eş olduk uçtuk elhamdulillah
vardığımız illere şol safa gönüllere
halka tapduk manisin saçtık elhamdulillah
beri gel barışalım yad isen bilişelim
atımız eğerlendi estik elhamdulillah
i̇ndik rumu kışladık çok hayır şer işledik
uş bahar geldi geri göçtük elhamdulillah
dirildik pınar olduk irkildik ırmak olduk
artık denize dolduk taştık elhamdulillah
taptuğun tapusuna kul olduk kapusuna
yunus miskin çiğ idik piştik elhamdulillah.
baştan ayağa yâreyim
adı güzel kendi güzel muhammed
döndüm yine sana çalap
ben yürürüm yane yane
canını aşk yoluna vermeyen
bir kez yüzün gören senin
hak tanrı yar olsun ona
benim gönül gözüm
ey dost seni severim
sensin benim canımın canı
işitin ey yarenler
asını aşk vermişler
bu dünyanın meselesi
allah diyelim daim
yar yüreğim yar
aşk ile gelen erenler
söz ola kese savaşı
hak cihana doludur
n'idem ben gönül ile
bu ne derttir acep
yine geldi aşk elçisi
bilenlere sormak gerek
bu dünyaya gelen kisi
gel dosta gidelim gönül
bir kez gonul yıktın ise
dervişlik dedikleri
senden yüzüm döndürmezem
ilâhi bir aşk ver bana
biz dünyadan gider olduk
gözüm seni görmek için
elim sana ermek için
taştın yine deli gönül
bir söz diyeyim sana
piştik elhamdülillah
severim ben seni candan içeri
ayırma beni senden
şöyle garip bencileyin
bir söz diyeyim sana
ben dost için ağlar isem
aşkın aldı benden beni
sana ibret gerek ise
ah n'ideyim ömrüm seni
biz sevdik aşık olduk
geldi geçti ömrüm benim
gönül düştü bir sevdaya
gerekmez dünyayı bize
aşkın oduna yanayım
kime gönül verdim ise
yoldaş olup bu yola
gibi şiirleriyle insanlara masumiyeti ve gerçek sevgiyi öğreten, huzur veren yol gösterici, divane aşık.
memleketin son yıllarda kendisi gibi "samimi", hoşgörülü, yol gösterici ve birleştirici bir insana çok ihtiyacı vardır. bizlere onu aramaktan fırsat bulamayıp anmayı unutturanlar utansın.
1991 yılının yunus emre'yi anma yılı seçilmesinden mütevellit 1991 yılında doğan erkek çocuklarının isimlerine sık sık verilmesini sağlayan güzel insan.
tasavvufi halk şairimizdir. yaşadığı döneme göre duru türkçesi ondan sonraki şairleri de etkilemiştir. mükemmel şathiyeleri, ilahileriyle bizi bizden alır gerçekten. bilmeyenler bilsin bizi bilenlere selam olsun...
mezarı, aynı karacaoğlan gibi, anadolu' nun birçok şehrince sahiplenilmektedir. sevgiye, birliğe davet eder anadolu insanını. bu toprakların, yöreselden uzak şiirleriyle hatırlanır, o yüzden hiçbir kent anıt mezarında onun yatmıyor olabileceğini kabul etmek istemez.
taptuk emre hazretlerinin talebesi, mürididir. tasavvufun sınırlarına varmıştır. bekaya ermiştir.
özellikle yazdığı şu iki mısra beni benden alır.
seni dövene elsiz gerek
sana sövene dilsiz gerek
dövmek, sövmek hayvanların yaptığı bir iştir. insan yapıcı olmalı. yıkıcı olan hayvanlardır. seni dövene, sana sövene sende el kaldırırsan, olursun sen de hayvan. o yüzden seni dövene elsiz gerek. sana sövene dilsiz gerek.
------
ben dervişim diyene, bir ün edesim gelir
seğirdüben sesine, varıp yetesim gelir
mevlanaya çok pis kapak yapmış mutasavvıftır.
mevlana der ki:
- dergahımıza katılıp 6 ciltlik mesnevimizi dinlemek istemez misiniz? yunus cevap verir:
- çok uzun yazıp zahmet etmişsiniz. ben olsam şöyle derdim "ete kemiğe büründüm, yunus diye göründüm".
kendisi hakkında dile getirilen bir astronomik hikayede şu şekildedir;
yunus'un ölümünden birkaç asır sonra molla kasım namında bir genç öğrenci: yunus'un popülaritesinin hakkını vermiş bir alim olup olmadığını sorgulamak istemektedir. bu yolda; daha önceden zihninde şekilendirdiği "yunus önyargısı" ile bir dere kıyısına inerek yunus'un pekçok eserini incelemeye koyulur. bahsini ettiğimiz bu önyargıdan mütevellit birçok eseri beğenmeyip, yakar veyahut; dereye atıverir. okumaya, karalamaya devam ederken, birden "ah etme yunus! birgün seni sigaya çeken bir molla kasım gelir!". yazmakta olan beyite gözü ilişir. genç öğrenci şaşırmıştır. zira kendisinden yüzyıllar evvel dünyadan göçmüş bir ozan gayba dönük bir öndeyide bulunmuştur. o andan itibaren, yaptığına pişman olan kasım, eserleri kurtarmaya çalışır ancak; iş işten geçmiştir artık.
--spoiler--
maharet güzeli görebilmektir.
sevmenin sırrına erebilmektir.
cihan, alem, herkes bilsin ki şunu;
en güzel ibadet sevebilmektir.
--spoiler--