yine ben aşık oldum,
yine ben bendekine.
gayri kimesne değil,
can ile tendekine.
aşıkam, gözüm görmez,
kimse nişanım vermez.
bu acep elüm ermez,
kendi kendimdekine.
ben direm, derdüm bitsin,
derdime derman yetsin.
taşrada merhem netsin,
içeri öykendekine.
gönlüm melul, açılmaz,
ne idiyü seçilmez.
düştüm, kaldım, geçilmez,
ar, namus hendeğine.
miskin yunus gel imdi,
terk eyle, git benliği.
kovgıl bu habis şeyi,
sendeki bendekine.
hakkında anlatılan onlarca hikaye vardır. benim en hoşuma gideni de şudur: rivayete göre yunus üç bin şiir söylemiş. bunlar bir divan halinde toplanmış. bu divan molla kasım adlı mutaassıp bir hocanın eline geçmiş. molla kasım bir su kenarına oturup divanı okumaya başlamış. şeriata uygun görmediklerini okudukça yakmış. bu şekilde şiirlerden bin tanesini yakınca usanmış, bin tanesini de suya atmış. üçüncü bine başlayınca;
"derviş yunus bu sözi eğri büğrü söyleme
seni sigaya çeker bir molla kasım gelir"
beytine rastlayınca yunus'un kerametine inanmış, erenlerden olduğunu anlamış. divanı öpüp başına koymuş. ne çare ki elde bin şiir kalmış.
yunus'un o yakılan bin şiirini gökte melekler, suya atılan bin tanesini balıklar *, kalan bin şiirini de insanlar okumaktadır.
--spoiler--
yunus emre tapduk emre nin dergahında otuz sene hizmet edip ayrıldıktan sonra bir mağarada yedi ere rastlar onlarla arkadaş olur.
her gece bu yedi erden biri dua eder ve duasının sonucunda bir sofra yemek gelir, nöbet yunus a gelince o da dua eder: "yarabbim benim yüzümü kara çıkarma, onlar kimin hürmetine dua ediyorsa onun hürmetine duamı kabul et, beni utandırma." der ve o gece ne hikmetse iki sofra yemek gelir.
erler yunus a "kimin hürmetine, ne diye dua ettin de iki sofra yemek geldi ?" diye sorar. yunus önce siz söyleyin der, onlar da "tapduk emre nin dergahında ona otuz sene hizmet eden erin hürmetine dua ettik" deyince yunus hemen dergaha geri dönüp ana bacı ya sığınır; "aman beni bağışlat" diye yalvarır.
ana bacı der ki: tapduk sabah abdest almak için çıkar, o zaman kapı eşiğine yat. üstüne basınca "bu kim ?" diye sorar ben yunus derim. "hangi yunus ?" derse bil ki gönlünden çıkmışsın. "bizim yunus mu ?" derse o zaman ayaklarına kapan kendini bağışlat.
tapduk emre nin gözleri görmezdi. ana bacı nın dediği gibi yunus kapı eşiğine yattı, tapduk emre nin ayağı ona değdi. "bu kim" diye sordu; ana bacı "yunus" deyince tapduk emre bizim yunus mu ? dedi. yunus da ana bacı nın dediği gibi ayaklarına kapanıp suçunu bağışlattı.
--spoiler--
Büyük islam düşünürü, ve büyük bir şair. Asıl ismi Yunusdur. Ancak, dergahta bir hocasından etkilenerek emre ismini almıştır.
Türk edebiyatında bir daha onun gibisi gelmeyecektir.
700 yıl önce yazdıkları bugün anlaşılıyorsa, büyüklüğünden bahis bile edilemez. Atamızın yazdığı gençliğe hitabeyi bile sözlük yardımıyla okuyorsak, yunus emre bambaşka bir alimdir.
büyük alim, şair, islam düşünürü, büyük türk.
bütün hikayesi hacı bektaşi veli'nin kapısına gidip buğday istemesiyle başlar.
sonra hayatı tamamen değişir...
yazdığı şiirlerin tamamı türkçedir ve anlaşılır bir dildedir.
hak aşığıdır.
onun yeri başkadır.
isminde bir rapci var... bir ilahi dinleyecegim bakiyorum bütün mp3 repertuarları bu lavukun şarkıları ile dolu... bunu okuyorsa kendisine mesajim, keşke adın başka bir bok olsaymış.
kimi adem hayvan olur
hayvan aşık olmaz imiş
dizeleriyle beni derin düşüncelerde boğan halk şairidir. şiirlerinde genellikle basit görünüm ama derin anlam vardır ki dünya tarihinde bunu başarabilen sanatçı azdır.
hosgörü deryası olarak gösterilip yobazlar tarafından saptırılan adam, onun hosgörüsü sizin gibilere değildir . sizin gibiler için,
Aşksızlara verme öğüt, öğüdünden alır değil.
Aşksız adem hayvan olur, hayvan öğüt bilir değil.
demiş. '' bir tek gönül kırdın ise bu kıldığın namaz değil'' demesi sizi temize çıkarmaz . kırdığınız gönüllerin haddi hesabı yok . siz, namaz kılanların da kötü olabileceğini okuyunca, düsününce seviniyorsunuz . onlar kötü olunca sizin kötülügünüz temize çıkmaz .
zaten, '' bir tek gönül kırdın ise bu kıldığın namaz değil'' demeseydi, adam umrunduzda olmazdı .