Yunanlar bir boylar ve aşiretler bütünüdür. Tek başlarına bir kökene dayandırılamazlar.
Vaktinde şehir devletleri şeklinde kurumlaşırken, her bir boy kendi soyunu devam ettirmiştir. Bazıları antik Mısır ve Hitit etkisi ile daha fazla ön planda olmaya başlamış, buna akalar örnektir, ve sonradan toplumsal bir birlik oluşturmaya çabalamıştır. Spartalılar dahi kendilerini Yunan saymaz. Sadece Atina ve corinth arasında yer alan ufak bir alanda yaşayan eski yunanlar sağa sola göç ederek oralarda koloniler kurmuşlardır. Selanik bile Makedon şehridir. Hatta batı Trakya o vakitlerde bitinya ulusuna aittir. iznik ve Kocaeli de bu toplumun başkentidir. Kendileri Trakyalıdır. Spartacus denilen herifin memleketidir yani.
Sonradan hristiyanlik yayılınca ve roma imparatorluğu’nda devlet dini haline gelince bu yönetimde yunanlaşma görülmüş, eski latin kimliği bir kenara bırakılmıştır.
Dikkat edecek olursanız, Rum - Yunan diye bir ayrım vardır. Yunan bildiğimiz, Mora yukarısında yaşayan küçük bir Akdeniz boyudur. Rumlar ise roma kalıntısı olan topluluklardır. Belirli bir etnik kimliğe sokulamaz. Kıbrıs’ta berberi ve Mısır kökenliler vardır, Pontus’ta kadim Doğu kavimleri, orta Anadolu’da ise kelt ve Hitit kalıntıları bulunur.
Edit: küçük Akdeniz boyu deyince üzülenler, acık eksileyenler olmuş. Garip. Şimdi bile nüfus olarak Yunanlar çok azdır. Üstelik büyük Kırımlar da yaşamamışlardır.
Ek olarak; küçük bir boy olmak aşağılık kompleksi yapmayı gerektirmez. Romalılar da küçücüktü ve imparatorluk zamanı nüfusları 200 bin civarıydı. Lakin 60 milyonluk bir coğrafyaya egemen olmuşlardı. O dönemlerde toplam dünya nüfusunun 270 milyon olduğunu da hatırlatmak gerekir. Çin ve Hindistan çıkınca, neredeyse geri kalan herkes roma hükümdarlığında demektir.
"Bir Kıbrıs tarihi yazan Alman arkeolog Maier, yunanların menşei hakkında şöyle demektedir:
"Kıbrıs yunanları ne kan ne de soy/köken açısından Yunanlıların varisi değildir. 3000 yıldan bu yana Ada'dan birçok kavmin getirilerek helenizm etkisiyle yunanlaştırıldığı için yunan dili gibi hElenistik kültür de Bizans'ın benimsediği Hıristiyan Ortodokslukla hayatın bir parçası olmuştur. Kilise, dinsel ve kültürel birliği sağlamakla,yunanlar arasında bir toplum hissinin temelini atmıştır. Bizans kültürünün temsilcisi olan papazlar M.S. 500'den bugüne kadar, yunanların değişen hükümetlere karşı gösterdiği kararlılığın kaynağım teşkil etmiştir."
Bizans'tan bu yana kıbrıslılar, hElence konuşmakta ve Yunanlılar gibi Hıristiyan-Ortodoks oldukları için hElen kültürünün etkisi altında bulunmaktadırlar. Bu nedenle kıbrıslı yunanlar, bir Anavatan arama peşinde kendilerini Yunanlı olarak görmek istemektedirler. Psikolojik olarak Enosis'in temeli de budur.
M.S.39S'te Roma imparatorluğunun ikiye ayrılması üzerine Kıbrıs Doğu Roma imparatorluğu yani Bizans idaresine geçmişti. 6. yüzyılda Bizans'ta yunanca resmi dil olarak kabul edilmişti. Bunun bir sonucu olarak bir Bizans eyaleti olan Kıbrıs'ta da yunanca konuşma ve yazı dili haline gelmişti. Menşe itibariyle anadolu ve Mezopotamya halkı gibi Kıbrıs halkı da yunanca konuşmaya ve yazmaya başladığı için, Bizans'ın uzun idaresi altında kendilerini yunan saymaya başlamışlardır. Bugünkü Kıbrıs yunanları adaya yerleştirilmiş ve helenistik kültürle yunanlaştırılmış bu halkların devamını teşkil etmektedir.
Pontus:makedonya krallığı karadeniz bölgesini alınca bölgedeki tzanlar(laz-megrel) ile horasan göçmeni fars aşiretleri karışmış ve helenizm erişimi ile yunanlaştırılmıştır pontusluların için de gerçek yunan çok azdır
Kapadoya yunanları:bölgedeki halkın yani kapadokyalıların hristiyan tarihindeki önemi çok büyüktür bizans imparatorluğu döneminde bölgedeki halk da zaten hristiyan oldugu için dilde yunanca ya geçmede çok zorlamamıştır
Kıbrıslı yunanlar:Kıbrıs yunanlarının 150 parça gemi ile Perslerle birlikte Yunanlılarla çarpışmaları üzerine devrin Yunan dram yazarlarından Aeshilus (525-426) eserinde Atinalılar Kıbrıslıları hiçbir zaman Yunan olarak kabul etmediklerini belirtmektedir. Zaten Yunanlılar hiçbir zaman adayı ele geçirememişler sadece Salamis'te küçük bir koloni kurmaktan ileri gidememişlerdi. Atina hiçbir zaman Yunanistan'ın bir parçasını teşkil etmemiştir. Sadece Büyük iskender'in imparatorluğunun parçalanmasından soma Ada Mısır hakimiyetinde bulunan Ptoleme hanedanı ile Bizans tarafından yönetilmişti. Yabancı bir yazarın da belirttiği gibi bugünkü "modem Yunanistan, bu imparatorlukların varisi olduğunu iddia edemez."
En büyük Kıbrıs tarihini yazan Sir George Hill de, Ada'da yunanca konuşan halktan "Grek" olarak söz etmesinin nedeninin kısaltma olduğunu ve bunun, Kıbrıs Rumları ile Yunanlılar arasında herhangi bir soy/köken bağı bulunduğu anlamına gelmediğini belirtmektedir.
Öte yandan Ada halkı M.S. 6. yüzyılda yunanca konuşmaya başlamasına rağmen, resmi belgede yunan dili ilk kez 1450'de kullanılmıştır.