Anadolu'dan Selanik'e mübadele ile gelen Rumlardan Efigenya hanım, 1924'de yerleştiği Selanik'teki evlerinde bir kutu ve eski yazıyla kağıtlar bulur.
Evin ilk sahibi burada bir şeyi açıklamaya çalışmaktadır. Şemalar, bahçe duvarları, boru şekilleri hatta ağaçları bile çizmiştir. https://galeri.uludagsozluk.com/r/2112463/+
Gayet muntazam ve bir ressam elinden çıktığı izlenimi veren sokak görünümü çizimlerinde de işaretlediği kısımlarda okla zemini gösterip 2,5 m, 1,5 m gibi bilgileri de vermiş.
Aile bunun bir define olduğunu da düşünmüş ama detay fazla.
Hem neden bir tahta kutuyla meydanda olsun?
kutunun içerisindeki notlar 1927 yılına dek çevirisi yapılmadan kalır.
1927'de Selanik başkonsolosu Mehmet Hayri Bey'in kapısını bir kadın çalar.
Kutuda birbirine yapıştırılmış kağıtlar ve şema.
Kadın bunları okuyamamakta ama iyi Türkçesi ile elçimizden kibarca yardım istemektedir.
Başkonsolos bakar ve birkaç saat ayırır.
Kadın akşama doğru tekrardan gelir, beraber elçilikte bir kahve içerler. Elçimiz meseleyi anlamıştır. Bu bir su terazisi haritasıdır.
Hem de nadir bulunan bir durumdur çünkü su, evin altında depo edilmektedir.
Ayrıca uyarılar da vardır.
Evin ilk sahibi olan Türk, bahçenin planını çizip bahçeyi gösterdiği bu haritada çeşmenin de yerini tarif etmiştir.
Çeşmeye 40 metre mesafedeki bu ev, çeşmeye su sağlamaktadır.
Ev, çeşmeyi yaptıran vakfın sahibi aileye aittir.
Bu çeşmeyi de asırlarca korumuşlardır. https://galeri.uludagsozluk.com/r/2112464/+
Tabanında çeşmenin su deposunu barındırmakta olan evdir. Ev tabanının altında çeşmenin ve diğer birkaç çeşmenin basıncını oluşturan su terazisi depo da bulunmaktadır.
Çeşmeyi yaptıran aile,bunu bir vakıf olarak muhafaza etmiş ve yanıbaşında yaşamışlardır. Şemada uyarılar vardır.
bu uyarılarda; Bahçenin gösterilen kısımlarında kazı yapılmaması, keser ve Külünk ile derine girip vurulmaması, buradan aşağıya giden toprak boruların zarar görebileceği belirtilmitirş.
Ayrıca bahçenin hiçbir yerine tuvalet yapılmaması, evde iki hamamcık olduğu ve kâfi geleceği da yazılmıştır.
lakin evin yeni sahibi olan Aile "belki define vardır" diye çoktan kazı yapmış ve boş, pişmiş topraktan borular bulmuştur.
hatta bunu yaparken evin altından ciddi şekilde su da boşalmıştır. Aynı gün de sokaktaki çeşme kurumuştur.
Tüm bu sistemi mahvettiğini düşünen kadın, elçimizin önünde ağlar.
Yazılanların en sonunda bir not daha vardır. En sonda, sayfanın kenar çerçeve çizgisi gibi tüm sayfayı dolaşan bir incecik yazıda şu yazar;
"Olur da harap edilmiş hale gelirse, kale bedenine doğru 4 ev arkada Mehmed Fevzi'nin evinin altından da bir hat gelmektedir.
pek tabi ki Bu hattan da istifade edilebilir. ancak bu sudan istifade edecek evlerin sayısı fazladır ve suyun arzında muşkilat yaşanabilir. Her durumda bir ab-rane ce(su mühendisi) tetkiki faydalı olacaktır.
işte böyle...
daha suyun medeniyet olduğunun farkında olmayan, su şebeke sistemine sahip çıkamayıp, gelir gelmez hazıra konduğu yerde define arayan bir medeniyettir yunan medeniyeti dediğiniz şey...
MÖ. 2. yüzyıla ait bir aynanın altın ve gümüş işçiliği ile oluşturulan arka kısmında, Aphrodite ve oğlu Eros tasvir edilmiştir.
Eros annesinin kaplarından (alabastron) birini kırmış, parçalanan kap ayaklarının dibinde, Aphrodite ise oturduğu yerden öne doğru uzamış, elindeki terliği (sandalet) az önce alabastron kıran ve duruşu ile yüz ifadesinden bu durumdan üzüntü duyan oğlu Eros'a tehditkar bir tutumla göstermektedir.
16 cm çapında ve 375gr ağırlığındaki ayna, New York’daki Christie’s müzayede salonunda 2010 yılında gerçekleştirilen müzayede 116.500 USD'ye satılmıştır.
tekrardan dönüp dönüp referans alınmalarıyla meşhurdur. rönesans bunun en büyük örneğidir. ne zaman ki sanatta yahut felsefede "modern, çağdaş" olanın zırvalığından sıyrılıp "doğru" olanı ararsak, yüzümüzü döneceğimiz yerdir.
Helenistik dönem Mısır'da üretilmiş Serapis ve koçbaşlı tasvirli altın bilezik (Atina Milli Arkeoloji Müzesi)
*Serapis bir Mısır Tanrısıdır. Zeus-Serapis veya Serapis-Helios gibi ikili adlarla, bazen de Mısır ana tanrıçası isis ile aynı tapınakta tapılırdı. Sütun şeklinde bir başlık giyen sakalı bir adam olarak betimlenir. Güneş ve boğa simgeleridir. Mısır firavunu Ptolemy I döneminde adına tapınaklar yapılmaya başlayan Serapis, yunan tasvirlerinde yanında üç başlı köpek Kerberos ile gösterilir. Roma imparatoru Septimius Severus döneminde Serapis inancı zirveye çıktı.
En önemli şehirleri atina, korint, tebai, larissa ve sparta'dır. Şehir devletleri olarak örgütlenmişlerdir ve bu şehir devletleri kendi içinde fazlasıyla özgürdür. Zaten bu topraklarda bilimsel faaliyetlerin bu kadar fazla olması da bununla ilgilidir. Sparta köle politikasını en sert uygulayan şehir devletlerinden biridir. Helot adı verilen köleler çok zor şartlarda yaşadıkları için sıkça ayaklanmıştır. Atina ile ilgili olarak tarihteki en önemli olay perslerle atinalılar arasındaki savaşlardır. Bu savaşlar sırasıyla maraton, thermopylae, salamis savaşları olarak geçer. Salamis deniz savaşı atina'nın galibiyetiyle neticelenmiştir. Savaşlar sonucunda callius barışı imzalanmıştır. Yunan tarihindeki bir diğer önemli savaş ise peloponnesos savaşı'dır.atina ile sparta arasında 27 yıl süren bir üstünlük mücadelesidir.
Arhonlar köylünün desteğini alarak asillerin haklarını sınırlayan orta direği ifade eder. Yunan medeniyeti içerisinde yasa koyucu olarak geçen üç arhon vardır. Bunlar; drakon, solon ve kleistenes'tir. Kleistenes Yunanistan coğrafyasında tam demokrasiyi uygulamayı başarmış, halkın desteğiyle arhon seçilen ve beşyüzler meclisini açan kişidir.
Felsefe yunan medeniyeti'nde doğmuş; ilk filozoflar olan sokrates, platon ve aristotales bu topraklarda yetişmiştir. Ayrıca tarihteki ilk tıp okulu da yine yunan medeniyeti tarafından knidos'ta kurulmuştur. Hipokrat yunan medeniyeti'nin yetiştirdiği bir tıp alimidir.