yemek dışında da işlevleri büyüktür.. ilkokulda beslenme çantalarında cephanelik şeklinde bulundurulabilir o koku 100 metre mesafeye kadar taşıyanları koruyabilirdi. yemek konusuna gelince öğrencilik yıllarının makarna ile birlikte yaşamsal maddelerindendir. kuş gribi muhabbeti varken bile ölümüne kankaydık, vazgeçilmezimizdi.. *
sarısı ve beyazıyla vazgeçilmez gıdamız. okula beslenme olarak konulmaması gereken başlıca gıdadır aynı zamanda.
eğer bahsettiğimiz şey şu cezvede kaynamaya başladıklarından 1 dakika sonra çıkarıp hafif çiğ yemekse amaç ; çabucak sarıya ulaşmaktır.
eğer bir yumurta sarısı patlatılmadan kırıldıysa ilk önce sarısını dağıtır afiyetle yer diğerlerine artık muamelesi yapılır.
ama haşlanmış yumurta ise evet evet en son sarısını yenir ki; keyifli olsun.
semih kaplanoğlu'nun yusuf üçlemesinin ilk filmi,diğerleri süt ve bal'dır.yumurta yusuf'un olgun yaşlarına ışık tutarken süt'de yusufun ergenliği bal'da ise çoçuklugu işlenir. her filmin bir konusu ve her yönetmenin bir derdi olsun diye düşünen sinema severler tarafından beğenilmemiş ve beğenilmeyecektir bu film.
kırmızı biber, tuz, nane ve karabiber ile çırpılıp hafif yağlanmış kızgın tavaya döküldüğünde on numara kahvaltı olan besin. bir tanesi bile yeter. oyş.
semih kaplanoğlu'nun simgelerle örülü filmi. başta tam kavrayamasam da ikinci izleyişimde bazı noktaları aydınlatabilmişimdir. filmdeki yumurta imgesi, yusuf(nejat işler)'un doğduğu yere olan yabancılığını simgelemektedir. yusuf mezarlık sonrasında bulduğu yumurtaya ilgisizlikle bakıp yere atar. yumurta imgesi ikinci olarak evde karşımıza çıkar. yusuf, kahvaltı için gerekli olan yumurtayı kümeste bir türlü bulamaz. yumurta bir bakıma onun doğduğu ve çocukluğunu geçirdiği şehirdir. yusuf, aynı zamanda, yurdundan koparılan hz. yusuf'la da benzerlikler göstermektedir. filmdeki kuyu sahnesi bunun en açık örneği. ama kanımca kaplanoğlu, burada tekil bir durumu değil, kendi milletinin de yavaş yavaş kültürüne yabancılaşmasını anlatmak istemekte. filmin en güzel sahnesi ise yusuf'un, köpekten kurtulduğu sabah, gün yeni ağarmışken yeşil bir kırın ortasında görüldüğü andır. sahne, tam anlamıyla harika bir tabloyu andırmaktdır.
sahneye fırlatılabilen nesne.
evet evet, domates ve türevi sebzelerden sonra sahnelerde yumurtanın üstünlüğünü de görmekteyiz.
marmara üniversitesi bahar şenlikleri 2010 çerçevesinde salı günü Göztepe Yerleşkesi'nde konser vermek üzere sahneye yerleşen etnik bir grup, yumurta yağmuruna tutulmuştur.
üstelik konser henüz başlamamıştı; yan taraftaki vodafone alanının gürültüsü konseri engellemekteydi; müzisyenler de daha sessiz olan kampüsün ön taraflarına gidelim önerisiyle harekete geçerken arka sıralardan bir grup "siyah takım elbiseli" yani "üniforma"larını giymiş "insancık" sahneye yumurta yağdırmış ve kaçmıştır. onların beyinlerinin yerinde de yumurta olduğunu düşünmekteyim.
entellektüel film eleştirmenlerinin yorumlarına bir kez daha kandığım için kendime küfür etmeme sebep olmuş sıkıcı, anlaşılmaz, durağan bir semih kaplanoğlu filmi.
sürekli üstünde yararlımı zararlım tartışılan tavuktan çıkan yoksa tavuk mu ondan çıktı denilen, her türlü pişirilen ve pasta yaparken vazgeçilmez tadı harika olan yiyecek maddesi.
tanrının mucizesidir. fakir insanların tek protein kaynağıdır. inanılmaz bir gıda olup 3 8 yaş grubu çocuklara yedirildiğinde içerisinde bulunan kolin maddesi ile zekasını geliştirir.
yönetmenliğini Semih Kaplanoğlu'nun yaptığı, başrollerinde nejat işler ve Saadet Işıl Aksoy'un bulunduğu, konusu itibariyle aldığı ödülleri hakkettiği düşünülen fakat benim konu nedir bir türlü çözemediğim film olur.
yayında ve yapımda emeği geçenlerin allah bin belasını versin. yok sanata saygı, emeğe saygı yedin lan 97 dakikamı. ne oluyor yani, ne yapıyor bu adamlar, ne anlatıyor? yumurta kırıldı ve film bitti. çok felsefiymişte, imgesel anlatım yoğunmuşta lan manyak mısın git tedavi gör ruh hastası.
zaten saadet hanım insanınada kıl oluyorum. böyle gözleri yakın falan, mal gibi bakıyor insanı dinden imandan çıkarıyor.
artık psikolojim nasıl bozulmuşsa filmi önceden izlemiş olmama rağmen dün cnbc-e'de görünce mazoşist duygularımın etkisiyle bir kere daha izledim. bu nedenle birazdan intihar edicem.
yumurta dolu bir küvette boğularak can vermeyi planlıyorum ve sen bu yazıyı okurken ben çok uzaklarda olacağım sözlük.
sinir bozucu bir özelliği vardır bunun. tavada yağlar erimiş yumurtanın aşağı dökülmesi beklenirken, işin en heyecanlı yerinde yumurtaları tam kıracakken, yumurta kabukları tavaya dökülür ve yumurtayı yemek işkence haline gelir. bu işkecenceden kurtulmak için yumurtayı çöpe atmak sorunu giderir. ama masraflıdır. *