ülkemde bazı yavşakların elinde silah olan gıda maddesidir.bunu özgürlük olarak niteleyebiliyorlar.insanları dinleme kültürüne bile sahip olmayan bu genclık birilerinin gazına gelipçirkin bir provokasyonu gercekleştiriyor. o birileri de bunu tüm ülkenin genelinde yaşanan bir sorunmus gibi lanse ediyor.biz bu filmi ilk kez görmedik.
kayısı kıvamında haşlayıp pul biber ve nane eşliğinde kahvaltıda yemekten inanılmaz zevk duyduğum doyurucu protein deposu.
öğrencilerin vazgeçilmezidir, şu ana kadar patatesliden sucukluya, peynirliden mantarlıya 20 çeşidini yemişimdir, neyse ki hepsini de seviyorum yoksa aç kalırım valla..
süt için pandomim diyilebilir fakat yumurta ziyadesiyle fazla diyalog barındırdığından süt kadar sıkılmıyor insan.
yusuf bir sahne de sinirleri bozuluyor ve durduk yere ağlamaya başlıyor sanırım annesinin kaybetmiş olmanın verdiği hüzün vs vs. fakat neden her sahne de izleyici kişinin hareketlerinden birşeyler çıkarmaya kassın ki?
süt filminde ki yusuf küçüktü ve ergen psikolojisinden dolayı olaylara sessiz kalması, kendi içerisinde çözmeye çalışması iyiydi, güzeldi.
ama şimdi yaşı kemala ermiş bir karakter var ama o da herşeyi içine atan, içinde yaşayan, içinde kuran bir karakter, bu yüzden insanın içine izlerken bir kasvet düşebiliyor.
ve en itici sahnesi; annesinin mezarında, mezarı sulayan çocuk ellerini açıp dua etmeye başlarken yusuf çocuğun dua etmek için havada olan eline; cebinden çıkardığı parayı sıkıştırıyor.
kitaplarla iç içe olan bir karakterin böyle ucuz bir hal alması canımı sıktı.