yumurta kırmak deyiminin bir benzetme olduğunu anlamayan feminist arkadaşlar ile "ulan acaba bir menfaat gelir mi" diyerek karşı çıkacak erkek arkadaşlar selam eder devam ederim.
evet net ifade ediyorum ki bu kızlar evde kalmalı, "erkeeek! erkeeeek! birazcık erkeeeeek!" diyerek duvarlara tırmanmalı fakat yine de yağmurlu havada bir damla su verilmemelidir.
kim dedi sana öğrenci evindeyken her gün hazır çorba kaynat diye?
kim dedi sana pizzayı al at fırına doyur karnını diye?
kim dedi sana hazır sarmaları dolmaları misafire ikram et diye?
kim dedi sana patates soyma, git markette hazır dilimlenmişini al diye?
ama elin oğlu yemez kızım! patatesin kilosu 75 kuruş, dilimlenmiş hazır olanınınki 4 ytl. adam seni mi doyursun çıplak kıçına don mu alsın? e o kadar güzel de değilsin ki geceden geceye kullanma niyetiyle de bir zengin oğlan alsın seni!
elinizden gelse bekleyeceksiniz hazır büyütülmüş bir çocuk olsa da marketten alsak diye. tüm bunlardan sonra herif size dese ki "seni ne yapayım hazır s.kilmişi var markette" ne düşecek payına senin?
elbette bağıracaksın; "erkeeeeek! erkeeeeek".
yok sana erkek. git lezbiyen ol!
ekleme: ulan ne çok evde kalmış varmış. msn gönderin lan. hepinizle evlenecem. söz.
Erkek: canım portakal reçeli istiyor!
Kadın: hımmmm benim de, gidip marketten alalım mı?
: o reçeller şurup gibi, annemin reçeline hiç benzemiyor
: iyi ki bir annen var!
: sen yap o zaman,
: ben yıllarca reçel yapmak için mi okudum!... Nereye gidiyorsun?
: annemin evine! Reçel yemeye. *
okumuş, meslek sahibi olmuş kızdır yumurtasını ben kırarım dert etmesin, baklava börek açıp hayat boyu evde oturup, kocanın cüzdanıyla ortak yaşar vaziyete gelecek kızımıza yeğdir.
Ellerinden hiç bir iş gelmeyen beceriksiz, eli hiç bir işe yakışmayan ,elinden yalnız süslenip püslenip geceleri o bar senin bu disko benim deyip fink atmak gelen, sözde kendilerini kız olarak tanımlayan, özde kadın olup dişilerin soyundan gelen bazı varlıkların evlenmek istemesidir.
Bunların çoğu zar zor bir yüksek okulu bitirmiş olurlar, ama yaptıkları bütün herşey bununla sınırlıdır. Kendilerini fasulye gibi bir nimetten sanırlar. Barda diskoda gözleri fıldır fıldır sağda soldadır, herkezi davetkar bakışlarla süzerler ama yanına yaklaşıp dans bile teklif etsen sanki onunla yatmak istemişsin gibi dünyanın en namuslu bakiresi kesilirler. Hatta bakireliğini nerede ve ne zaman bıraktığını bile hatırlamazlar. Yedikleri haltlar boğaz köprülerinin boylarını çoktan aşmış olup artık tünel toplam boyutlarına yaklaşmıştır.
Çünkü hayatlarında bu beş şeyden başka bir şey yememişlerdir. Bunların yanında ara sıcak olarak bazen kokoreç nevinden şeylerde atıştırdıkları olmuştur. Beşinci şıkkı her yemekten sonra yemeye alıştıkları için, onu bir tatlı olarak algılarlar. Ve üstüne de tatlı tanımazlar.
Bunlar katiyyetle ev kadını olarak yaratılmamışlardır. Bunlar daha çok tanrı tarafından süs olarak düşünülmüş yaratıklardır. Kafaları hiç birşeye basmaz. Bir şey sordunmu aptal aptal, göz süzüp, dudaklarını ileriye uzatır gibi bir pozisyon alırlar. Aptallıklarını belli etmek için kahkahada atamayı ihmal etmezler.
Bunları daha çok kendilerine yüksek kesim dedikleri tabaka alır. Süs ve aksesuar sınıfından oldukları için, aslında herkeze ait olan o varlıkları kollarına takarlar ve o parti senin, bu kokteyl benim deyip geceden geceye dolaştırırlar. Böylece bak benim süsüm seninkinden daha mal daha yapılası deyip birbirlerine hava atarlar. Hatta elden gelen bütün örf, adet ve kurallar zorlanarak en dekolte bir şekilde giydirilirki, erkekler tarafından, ne kadar çok vücüdu görürse o kadar puan hesabıyla, paylaşım şansı artmaktadır.
Her süste ve aksesuarda olduğu gibi, günü geldiğinde bunlardan da bıkılır ve durumlarına göre ellerine biraz para verilerek sokağa salınır. Bunlar daha serbest kalmadan, hemen kendilerine bir kapı ayarlarlar ve katiyyen açıkta kalmazlar. Zaten gittikleri yerler, gezdikleri yerler hep aynı olduğu için yeni hayatlarına intibak etmekte zerrece zorluk çekmezler. Bir tek yatakları ve gittikçe daha seyrek yedikleri tatlıları değişir.
Bunlarda yaradılış gereği pişmanlık diye bir duyguya rastlanmaz. Hatta bırakalım pişmanlığı duygu diye bir hisse raslanmaz. Allahın bir hikmeti. Bunlar böyle yaratılıp salınmışlardır. Üzülmek, sevmek, nefret etmek, ağlamak, acı çekmek, sevinmek,pişman olmak, özlemek, arzulamak,ihtiyaç duymak, düşünmek gibi kavramları bilmezler. Karınlarının açmı tokmu olduğunu bile hissetmezler. Yaratan öyle yaratmış olup, üzerindeki değiştirme çalışmaları her zaman sonuçsuz kalmıştır.
(bkz: esra ceyda kardeşler)
Lakin gün gelir her güzel şey gibi bunlarda eskirler. Zaman denen acımasız dev rüzgar ese ese bunların üzerini sahte bir örtü gibi saran güzelliklerini alıverir ve o zaman başlar esas gerçekler. O bir zamanlar çok rağbetteki paylaşılmaz insan yavaş ama acımasız bir şekilde hayatın içine akar. Bundan sonraki hayatlarını anlatmayada bu yazarın gönlü el vermez...
(bkz: Bayan bacak)
edit:imla
bu kızların vay haline ne bitmez çileleri varmış yumurtayı kıramazlar evde kalırlar, yumurta çürük çıkar evlenemezler, yumurtayı kaynatırlar fahriye abla olurlar. bu kadar gidersen kadının üstüne yüreğini çılbır yapar eline verir benden söylemesi.
