çocukluğumun en tatlı zamanlarına götüren bir zaman makinesidir bu dürüm.
peynir yemeyi sevmediğim, dut ağacından inmediğim haziran ayları. avlunun her yanına dutlar dökülüyor sürekli. ama yerdekini görmüyor gözüm, hep en güzelini yiyeceğim. annem bir yandan düşmemden korkuyor, bir yandan ekmek yemememe kızıyor. sonunda çözüm babannemden geliyor. yufka ekmeğin içine babannemin bastığı çömlek peyniri konulurken dut da konuluyor. dut-peynirle dürülmüş dürümün tadını hiçbir şey tutmuyor. vay be, diyorum o vakit. "ne inatçıysam, benim için yeni yemek icat ettiler!"
yıllar sonra anlıyorum ki gayet işini bilen her anadolu insanı yermiş böyle. tarlada bir dut ağacı altında katığı olan peynir-yufka ekmek ve ılık karpuzun yanına dutu da eklermiş.