olayı bir cümleyle tanımlamaya kalkarsak; bu türk, deprem olmayana dek Vanı, çatışmada can vermeyene dek Hakkariyi, askerliği çıkana dekte ne Doğu Anadoluyu ne de Güneydoğu Anadoluyu tanıyan ama işine gelince orası da benim vatanım diye tabir eden vatandaşımızdır.
Not: ayrıca tanımadan yaşamadan görmeden atıp tutmayı iyi bilirler.
Uyarı: başlığı '' yozgattan ötesini bilmeyen'' olarak sıfatladığım halde hala üstüne alınıp genelleyenler var. farkettim.
yozgattan ötesine gitmeyen, tayini çıkarsa iptal ettirmek için yırtınan, ama oralar hakkında ahkam kesmeye de bayılan ortalama bir kemocandır,
ona göre memleket onundur, ama oralarda onun işi yoktur.
zap suyunun yanında balık yendiğini bilen türktür. hakkari de bir üç yıldızlı otelin köşe başında olduğunu da bilir. en büyük marketinin de, otelin karşısında olan market olduğunu da bilir. marketin karşı tarafında yamaçta çok güzel park olduğunu da bilir. caddenin aşağısında kapalı halı saha olduğunu da bilir. otelin bulunduğu cadde de, bir iş hanında hakkari' nin en iyi lokantasını da bilir. biraz ilerisinde de gençler için yapılmış kafe olduğunu da bilir. bitmemiş bir inşaatın bütün duvarlarının çanak anten ile kaplı olduğunu da bilir.
diyarbakır' da en iyi börekçinin sur önünde yapıldığını bilir. diyarbakır otobüs terminalinin adının dişti olduğunu görünce gülümser. sıcak havadan bunalıp it gibi terlediğinde sora sora hamam bulur 7,5 liraya yıkanır.
van da, uçak inerken kanadın üzerinden gölü seyreder. tekerler evin çatısına değecek mi acaba diye gereksiz korku duyar. havaallanından çıkınca kocaman van kedisi heykelini görür. en iyi kahvaltı salonlarının yan yana olduğunu bilir. bir oturuşta, 4 adet sahanda sucuklu yumurtayı otlu peynirle yer.
ama aynı zamanda, nevruz denilen bahar bayramında ortalığın yakılıp yıkıldığını da görür. polislerin şehir içinde ak47 ile her köşede beklediğini ve o silahların emniyetlerinin açık olduğunu da görür. pek benzin istasyonu göremese de, her ahır içinde kaçak mazot görür. her köşe başında kaçak sigara tezgahı da görür. sokaklarda sivil arabadan çok kobra diye tabir edilen zırhlı arabaların dolaştığını da görür. abdullah öcalan' nın salınması için imza toplandığını, okuma yazma bilmeyen hatta türkçe bile bilmeyen bir kadının bu imza yüzünden ifadesinin alındığını da görür.
not: herhangi bir baba tayiniyle ya da görevli gitmiş de değildir. gidip bizzat görmek istemiştir. tekirdağ' a, bodrum' a, antalya' ya nasıl gitmek istediyse.
onun için şu sözlükte genelleme yapmayın amk.
edit: van havaalanı çıkışında bulunan kavşakta, van kedisi heykeli değil, van gölü canavarı heykeli vardır. yozgat' tan ötesini bilmeyen türk diye başlık açıp ayar veren adam bunun farkına da varmamıştır.