asıl adı 'giorgios ylianou seferiades' olan yunanlı şair ve diplomat.
1900 yılında izmir'de dünyaya geldi. 14 yaşına kadar izmir'de yaşadı ve birinci dünya savaşının başlamasıyla birlikte ailesi ile birlikte atina'ya göç etti.
paris'te hukuk öğrenimi gören seferis, bir süre ingiltere dışişleri bakanlığı'nda çalıştıktan sonra 2.dünya savaşında sürgündeki yunan hükümeti'nde yer aldı. 1918-25 yılları arasındaki çalışmalarını paris sorbonne'da sürdürdü. arnavutluk, mısır, suriye, türkiye, lübnan ve güney afrika'da elçi müsteşarlığı ve elçilik görevlerinde bulunan seferis, 1947'de atina akademi ödülünü aldı. 1957-61 yılları arasında yunanistan'ın londra büyükelçiliği görevini yürüttüğü sırada Cambridge üniversitesi tarafından fahri doktora ünvanı verildi(1960). 1963 yılında ise nobel edebiyat ödülüne layık görüldü ve kendisine, dünyanın önemli üniversitelerinden ardı ardına fahri doktora ünvanları geldi; Oxford(1964), Selanik(1964) ve Princeton(1965).
şairin 1963 nobel edebiyat ödülüne layık görülme gerekçesi, seçici kurul tarafından şu sözlerle ifade edilmiştir;
"Helenistik dünya kültüründen esinlendiği, seçkin lirik yazıları için."
1969 yılında yunanistan'da iktidarı ele geçiren, aşırı sağcı-milliyetçi albaylar cuntasına karşı büyük bir mücadele verdi. ileri yaşına rağmen işkence gördü ve hapis yattı fakat mücadelesinden geri adım atmadı.
o dönemlerde, eoka-b tedhiş örgütü elemanlarınca kıbrıs'ta türk kökenli kıbrıs vatandaşlarına karşı yürütülen kanlı eylemleri el altından destekleyen; kıbrıs cumhurbaşkanı 'başpiskopos makarios'un yerine 'kıbrıs cumhuriyeti'nin cumhurbaşkanlığı'na getirilmesi fikri türk hükümetince de desteklense de, ingiltere ve almanya'nın bu fikri rum ve yunan kamuoyunca rağbet görmedi. 1974'de türk ordusunca yürütülen 'barış harekatı'nı görmeden, 1971'de 71 yaşında, atina'da öldü.
1930 kuşağının öncüsü ve simgecilik akımının da bir temsilcisi olan seferis, eserlerinde heyecan dolu lirik anlatımı ile gerek halkı ve gerekse çağdaş insanın trajik durumunu yansıtmaya çalışmıştır.
*****
denize yakın mağaralarda
Denize yakın mağaralarda,
bir susuzluk duyarsın, bir aşk,
bir coşku
deniz kabukları gibi sert;
alır avucuna tutabilirsin.
Denize yakın mağaralarda,
günlerce gözlerinin içine baktım;
ne ben seni tanıdım, ne de sen beni.
20. yüzyıl şairleri arasında en önemlilerinden birisidir.Kendisi yunandır ve yunanlılar arasında en sevilen şairdir diyebiliriz.
Hayatını elçiliklerde geçirdi.Birçok ülkede yunan büyükelçisi olarak görev yaptı.Tabi onu önemli yapan biri edebiyata yaptığı katkılardır.
Öncelikle yunan edebiyatına "simgecilik" akımını getirdi ve en önemli öncüsüdür diyebiliriz.Simgecilikte amaç insanın iç dünyasıdır ve yazarlar semboller aracılığıyla dış çevrenin insan üzerindeki etkilerini ve izlenimlerini anlatmışlardır.
Eserleri çok çoşkulu ve liriktir. insanların iç durumunu ve yunan halkının trajikomik durumunu ortaya koyan ender şairlerden biridir.
1963 yılında nobel edebiyat ödülü almıştır ayrıca.
YADSIMA
Bir güvercin gibi ak
o gizli kıyıda
susadık öğle üzeri:
ama tuzluydu sular.
Sarı kumların üstüne
adını yazdık onun,
ama bir rüzgâr esti denizden
ve silindi yazılar.
Nasıl bir ruh, bir yürek,
nasıl bir istek ve tutkuyla
yaşadık:yanılmışız!
Değiştirdik öyle yaşamayı.