o yolları kim yiyecek kim yüreyecek bro ben mi gideceğim medeniyet bunun neresinde millet aç ben kaç gündür enerji içeçeği dolabının önüne gidip geliyorum. evde kendim de üretebilecek durumum yok kaçak alkol mü bu.
Türk ceza kanununda bu isimle suç tanımı yapılmıyor. Yolsuzluk, yalnızca rüşvet, görevi suistimal, hırsızlık gibi suçlara halk tarafından konulmuş bir isim oluyor.
Şimdilerde darbe girişimi diye yancı kanallara belgeseller yaptırıp yutturmaya çalışıyorlar bu pisliği. Ama mantıklı düşünebilen akıllı insanlar da var ülkede.
Ha bir de çalıyor ama çalışıyor diye iğrenç bir cümle yarattı bunların kitlesi. En çok bu laftan tiksiniyorum.
Yapay zeka ile denetlenip herşeyin herkesin önünde objektif olarak yapıldığı bir devlet yönetimi olmaz ise her zaman olacak olan eylemdir ama bizde ki gibi devlet batıran cinsden de değil.
yolsuzluk, özel çıkarların, özel tercihlerin veya prestijlerin, belli bir grup veya sınıfın çıkarları doğrultusunda kamu gücünün kullanılmasıyla birlikte, istenmeyen zararlara yol açacak şekilde yüksek ahlaki değerlerden ve yasalardan kaçınmak için başvurulacak bütün yollardır, demiş carl joachim friedrich
latince ambitus sözcüğünün türkçe karşılığı olan yolsuzluk, antik roma'daki seçimlerde kendini sıklıkla gösteren bir şeydi. kamu görevine gelmek o zamanlarda da günümüzde olduğu kadar önemliydi ve aynı zamanda hırs manasına da gelen ambitus'u (rüşvet verme, itibarsızlaştırma, iftira atma, zeytin dağıtma, zeytinyağına bulama, iş vaadinde bulunma vb) kullanarak devletin önemli mevkilerinde görev almak için halka oynamak olağan bir durumdu.
elbette roma hukukunda cezası olan bu davranışlar, her seçimde artarak yinelenir, yeni kanunların ortaya çıkmasına vesile olurdu. ölüm cezası, hapis cezası, yüklü tazminatlar ve senato üyeliğinden ihraç gibi ağır cezalara rağmen değişen bir şey olmazdı çünkü devletin malı tatlıydı, söz sahibi olmak ise hazdan geberten bir şeydi.
peki şu ünlü tabletlerden olan ve sümerlerde rüşvetin belgesi kabul edilen tablete ne demeli? "sümer okul günleri" adını taşıyan tablette okulda başarısız olan bir öğrencinin velisinin öğretmeni evine davet etmesi, yedirip içirmesi ve ellerini kollarını hediyelerle doldurarak yolcu etmesi sonucu öğrencinin birden aydınlanması, zekasını kullanır olması ve okulun en başarılı öğrencisi olmasının verilen rüşvetle birebir alakalı olduğunu kim inkar edebilir?
kısaca içerisinde rüşveti de barındıran yolsuzluk, eski çağlardan günümüze birçok medeniyetin başının belası olmuş, birçoğunun yıkılmasında pay sahibi olmuştur. bunun önüne geçebilen ülkeler ve medeniyetlerin ortak yönü eğitime verdikleri önemdir. bencillik ve hepbanacılığın köpeği olmuş insanların ülkesinde bu eğitimi verecek olan öncelikle ailelerdir. çocukları başkasının malına zarar vermekten, kendisinin olmayanı izinsiz kullanmaktan, onda var bende de olsun kıskançlığından, gereksiz hırstan, para aşkından, haksızlıklardan uzak tutmak bizim elimizde. atalarımızın yaptığı en iyi işlerden biri de bana göre icraate dökemedikleri sözleridir. "ağaç yaşken eğilir" sözünü kendi çocuklarımız, yeğenlerimiz ve öğrencilerimiz üzerinde uygulamamız, gelecek kuşakların bir nebze olsun değişime katkıda bulunmalarının yolunu açacaktır. zira değişim bireyle başlar, topluma sirayet eder.
roma'da yaşanan yolsuzluklar ve daha fazlası için seneca'nın lucilius'a yazdığı mektuplardan oluşan kitabı (bkz: epistulae morales) incelenebilir.
akp kurucuları bunu biliyorlardı. rahmi koç'a göre; "bir milyar dolar"la başladılar, bugün ülke kaynaklarının tamamı onları oldu. 15 yılda muazzam bir servet transferine şahit olduk. tarikatlar, şeyhler, müritler, müteahhitler, yandaş, arkadaş; kim varsa köşeyi döndü.
çalışarak, üreterek değil; yağma, rant, rüşvet yoluyla zengin oldular. belediyeleri, devlet bütçesini, kamu yatırımlarını manivela olarak kullandılar.
arada bir, 17-25 aralık gibi, bölüşüm kavgaları da oldu, ama olsun. bu; işin fıtratında var.
bir gün; ensar'ın, türgev'in ve benzer vakıfların, menzil ve diğer tarikatların servet'i ortaya dökülürse herkes küçük dilini yutar.
bu iktidarı ayakta tutan, imam, imam hatipli ve ilahiyatçılardır. bence bu yağmadan onlar çırak çıktı. anadolu'nun saf, cahil, mütedeyyin insanları; onlar ise, asıl soyulanlardır.
neticede; para, sermaye yağmacıların elinde toplandı. ekonominin kanı çekildi. sanayici, esnaf, üretici kan ağlıyor. milli ekonomi iflasın eşiğinde.