cebimde 5 kuruş yok, karnım alabildiğine aç. ''eve daha ne kadar var?'' diye içimden kendi kendime soru sorup duruyorum. evet eve daha çok var. yanımdan dolmuşlar geçip duruyor, içinde serin serin esen klimada yolculuk eden paralı insanlar ve dışarıda sıcaktan bunalarak tere batmış bir şekilde yürüyen ben. daha ne kadar böyle yürüyeceğimi düşünürek yollara sapıp duruyorum, maksadım yolumu uzatmak değil, apartman gölgelerinden gitmek... baya bir yol yürüdükten sonra, iş bankasının mermer taşlarının önünden geçiyorum. 100 metre kadar yürüdükten sonra sağa doğru dönerken yerde bir tomar para görüyorum. ilk başta umursamayım devam etmek geçiyor içimden. fakat şeytanda bir yandan bastırıyor:
-al o parayı, sabahtan beri açsın, zaten sana para verende yok. baban kim bilir ne zaman para bulacak.
şeytan iyice kafama işliyor, geri dönüp parayı alıyorum. gizlice bir köşeye geçip parayı saymaya başlıyorum tam tamına 800 lira var. ne eksik ne fazla. parayı gizlice cebime koyup yoluma devam ediyorum. biraz daha gittikten sonra bu sefer içimde ki melek konuşmaya başlıyor:
-ya o para birinin aylığından düştüyse, ya birine lazımsa.
gene dayanamıyorum, bu seferde iyi tarafım tutuyor ve geri dönüyorum. parayı bulduğum yerde beklemeye başlıyorum. saatlerce bekliyorum fakat kimse çıkmıyor. en sonunda parayı yolda karşıma çıkan yüzü gözü kir içinde olan, kağıt toplayan sokak çocuğunun arabasına bırakıp kaçıyorum.
iyilik mi yaptım kötülük mü yaptım? bilemeden evime gidiyorum. hala karnım aç ve hala terliyim, fakat bu sefer sıcaktan değilde yaptığım işten dolayı terliyorum.
polise teslim edilmesi gereken paradır. muhtemelen birinin maaşıdır. seri numarasından bankaların kime verdiklerini bulabildiklerini okumuştum ama kaynağımdan emin değilim, bilemiyorum. ama sahibi bulunamasa da polis onu harcayacak bir yer bulacaktır.