yolda düşürülen bekaret

entry23 galeri1
    1.
  1. lise son sınıftaydım. babamla yaşadığımız bir tartışmadan sonra babam ‘akşam bu eve gelme’ dedi bana. tamam dedim. akşam bu eve gelmem. geceyi bir arkadaşımın evinde ders çalışarak geçirdim, zira iki gün sonra kimya sınavı vardı. arkadaşım şehrin izbe semtlerinden birinde bir varoş mahallesinde 6 kişilik ailesiyle birlikte yaşayan dünya tatlısı bir kızdı. hayatımda böyle iyi insanlar tanımadım ben. böyle mükemmel insanlar, böyle kuvvetli aile bağları görmedim. ikinci gün arkadaşımla birlikte sınava çalıştıktan sonra o uyudu. ben ise uyanacağım saate bir saat otuz yedi dakika kalana dek çalıştım. sabah kalkıp okula gittim. kimya sınavına girdim. okuldan sonra ödünç aldığım kitapları vermek için il halk kütüphanesine gittim. daha sonra bir iş aramaya karar verdim. arkadaşımın ailesi bana sonsuza dek bakamazdı.

    o gün akşama doğru şehrin merkezinde bir barda iş buldum. barın sahibi bana abi şefkati ile yaklaşan, sevecen bir adamdı. dürüstlüğümü, belki de çaresizliğimi görünce beni işe aldı. bar olduğu için tedirgindim yine de. korkma, dedi. kimse sana bir şey yapamaz, endişelenme.

    gülümsedim.

    kimse bana bir şey yapamazdı. endişelenmemeliydim, endişelenmedim. hiç olmazsa çantamda taşıdığım biber gazını kullanırdım. endişelenmeme hiç gerek yoktu…

    zannediyordum. barda çalıştığım vakit çerçevesinde başıma kötü bir şey gelmedi, tatsız tek bir olay yaşamadım. ne sözlü tacize uğradım ne de elle. bir hafta falan geçti böyle. ilk paramı kazanmıştım. hani insanlar ilk maaşını alınca ailesine hediyeler alır ya coşkuyla, ben arkadaşımın ailesi için alışveriş yaptım. onlara yük olmamak için çok uğraştım. oysa onlar benden asla böyle bir şey istememişlerdi. okuldan çıkıp çalışmaya gitmemi beklememişlerdi. beni dört çocuklarından ayrı tutmamışlardı. öyle ki bir gün arkadaşımın babası bana okul için harçlık vermeye kalkışmıştı… söylediğim gibi, hayatımda böyle güzel insanlarla karşılaşmadım bir daha. bu son’du.

    evden ayrılışımın 13. günüydü. çalıştığım bardan yine geç saatte çıkmış bir kolumda üniversite sınavına hazırlık kitaplarımı, diğerinde alışveriş torbaları ile eve yürüyordum. bu arka sokaklardan geçmek başta beni tedirgin etse de artık rahat rahat yürüyebiliyordum. hızlı hızlı eve gidiyordum. evdekileri uyandırmadan içeri girip kendimi yatağa atacak ve son sürat uykuya dalacaktım. şayet eve gidebilseydim…

    arkamdan bir el uzanıp ağzımı kapatırken güçlü bir kol belimi kavradı. el beni dar sokağın kör noktasına çekerken kitaplarım ve poşetlerim yere düştü. arkadaşımın küçük kız kardeşi için aldığım elmalardan biri yerde yuvarlanarak cılız sokak lambasının aydınlattığı sokakta karanlığa karıştı. ağzımı tutan el, burnumu da kapattığı için nefes almakta güçlük çekiyordum. sahibini hala göremediğim el beni yıkık dökük bir yere sürükledi. içeri süzülen zayıf bir ışık huzmesinde bir anlığına gördüğüm yüz, sonsuza kadar belleğime kazındı. kirli sarı sakalları ve iri gözleriyle bana kocaman ve ‘aç’ bakan bir adamla karşı karşıyaydım. fiziki olarak benden kat be kat üstündü. her halükarda…

    bir eli hala ağzımı tutarken ben çırpınarak kurtulmaya çalışıyordum. beni (belki de bir böcek yuvası olan) pis zemine sert bir hareketle yatırdı. lacivert okul eteğimin belime doğru sıyrıldığını hissettim. iç çamaşırımı çekiştirip kendi pantolonunu indirdiğinde gözlerimden yaşlar sicim gibi akmaya başlamıştı. bedenim, onun kaba etinin altında çok ufak kalıyordu. ben ağlarken o hızlıca ve tek hamlede içime girdi. eli ağzımı tutmuyordu artık, gömleğimin üzerinden göğüslerimi avuçlamaya çalışıyordu. ben ise sadece bilinçsizce ağlıyordum. bağıramıyordum bile. ben o an orada ‘kadın’ oluyordum.
    titreyerek üzerimden kalktığı an kaçmak için bir hamle yapmaya çalıştım. ince bileğimi sertçe kavradı. şikayet etmeye kalkarsam beni öldüreceğini söyledi. beni. öldüreceğini. çünkü şikayet etsem suçlu bulunmayacağını biliyordu. o saatte dışarıda olan genç kız suçlu bulunurdu. lacivert etekli kız, suçlu bulunurdu. insanlar ‘adam şerefsizmiş, pislikmiş’ demezdi. ‘cık cık cık kızın o saatte dışarıda işi neymiş’ derdi. o da biliyordu…

    kimseye bir şey söyleyemedim. hem utandığımdan hem korkumdan. yola dağılan eşyalarımı toplayıp eve koştum. kimseyi uyandırmadan banyoya girdim. aynada kendime baktım. sabah bir kurdeleyle at kuyruğu yaptığım saçım dağılmış, saç tellerimin arasına toz toprak karışmıştı. burnum akmış çenemden damlayacaktı. gözlerimin mavisi eteğimden bile koyuydu. suyu en sıcak seviyede açıp duşa girdim. kaynar suyla vücudumu yakarken arınmaya çalışıyordum yalnızca. nasıl temizleyebilirdim bir ‘orospu çocuğu’nu üzerimden? nasıl çıkarabilirdim bu ‘düşüncesiz’ lekeyi bedenimden? bedenimi temizlesem, peki ruhumu kim arındıracaktı bu sefil anıdan?

    birkaç hafta her şeye eskisi gibi devam etmeye çalışırken kimseye bir şey belli etmiyorken içimde sürekli eksilen bir ‘ben’ olduğunun bilincindeydim. ne zaman kendim olmak istesem o gece o adamın altındaki ben bana engel oluyordu. günlerim hissizleşmekle geçiyordu. öyle bir hissizleşmek ki gözlerim artık buz mavisi bakıyordu. ama bir gün, işte o gün doğum günüm gibi oldu, uyandım ve kendimi güçlü hissettim. birincisi ‘hissettim.’ ikincisi ‘kendimi.’ en başta, bir ‘kadın’dım ben artık. bacaklarım beni taşımak içindi. bir erkeğin eteğimin altından görünen bacaklarıma bakıp zevk alması için değil. ellerim hayata dört elle tutunmak içindi, bir aptalın ellerinde kaybolmak için değil.

    en fazla ne kadar çabayla toplayabilirdim ki kırıklarımı? kalktım. arındım.

    önce korkularımı, sonra tırnaklarımı boyadım.

    bir kadın olduğumun bilincinde çıktım aynanın karşısına. ve hatta ‘ayna ayna’ dedim ‘var mı benden daha güçlüsü bu dünyada?’ cevap vermedi. kırdım aynayı. uzun olsa, saçlarımı çeker canımı yakardı ayna.

    bir kadın olduğumun bilincinde çıktım arkadaşımın evinden. okula gittim. ben artık kadındım. ders çalıştım, sınavlara girdim. ben artık kadındım. ve hayat bu kadar basitti işte. hal böyleyken ben zor olmalıydım. ben artık kadındım. zor kadın…

    evden gidişimin üzerinden 2 ay geçmişti. liseli bir genç kız olarak çıktığım evime hamile bir kadın olarak dönüyordum. babam ve annem, her koşulda yanımda oldular. kürtaj olurken uyutulduğum yatakta biliyordum ki her ikisi de elimden tutuyor olacaktı. tuttular da. adamı bulup şikayet edemedik. yüzü belleğime kazınmış adamı kabuslarımdan başka yerde bir daha görmedim. o gece benim hayatım mahvolmamıştı aslında. o adam bana kadın olmayı hunharca öğretti. o adam; geçmişimdeki en derin yara, günlüğümdeki en uzun sayfa olarak kaldı. o adam, adam değildi. adam böyle olunmazdı ki…

    sonra mayıs ayı geldi. doğduğum ay. o gün bedenimde ve ruhumda yalnızca hafiflik hissi vardı. tek hissedebildiğim sonsuz bir huzur duygusuydu. insanoğlunun ne denli saçma şeylere üzülebildiğini yavaş yavaş ve belki de biraz genç yaşta algılıyordum.

    şimdi ben ‘ben istediğimde sevişirim ancak’ dediğimde; seks bağımlısı, kezban vesaire diyorsunuz ya. demeye devam edin ama ‘ben istediğimde sevişirim ancak.’

    topluma yerleştirilmeye çalışılan ‘ahlaki’ düşünceler ve prensip saydığınız vicdansızlıklar yüzünden tecavüze uğradığımı söylemekten utanmış bir kadın olarak, ‘ben istediğimde sevişirim ancak.’

    kızlığı tek seferde ve vahşice elinden alınmış gencecik bir kadın olarak, ‘ben istediğimde sevişirim ancak.’

    şu an bunu bu platformda paylaşan, sevişmek kelimesini kullanırken gram utanmayan, seks demekten gocunmayan, ‘utanmaz arlanmaz’, ‘namussuz’ bir kadın olarak, ‘ben istediğimde sevişirim ancak.’

    ben, benim. kabul etseniz de etmeseniz de yalnızca benim. üzerime gelmeyin. ‘üzerime’ yeterince gelindi. az ötede durun benden. sevmeyin beni, sevişmeyin. üzerime gelmeyin.

    ve şimdi söyleyin bekaret nerededir? bekaret benim orospuluk katsayımda mıdır yoksa pileli eteğimin katlarında mı? benim yaşadığım bu olayı sevgilime anlatamayıp ondan ayrılışımda mıdır?

    bekaret belki de psikolojik bir şeydir? ki şayet öyleyse psikolojimi s.ktin be adam! ben on sekizime yeni girmiştim be adam…

    bekaret benden söke söke aldığın değil miydi ben nefes bile alamıyorken? ben altında kıvranırken sımsıkı kavradığın bileğimde miydi, günlerce mosmor kalan?

    hava karardıktan sonra yolda yürürken düşürdüğüm şey miydi bekaret?

    avuçlarımdaydı da ben mi fırlatıp attım; fırlatılıp mı atıldım, o yarısı yıkılmış izbe eve?

    bana edebiyat yapmayın. bana çiçek de almayın. bana insan olun. uzaktan sevin zira yaklaşanı yakıyorum.

    bekaret nerede hala bilmiyorsunuz değil mi? bekaret, sahip olmakla sahip olabilmek arasındaki fosforlu kalemle çizilmiş çizgide. bekaret cılız bir sokak lambasının altında.
    47 ...
  2. 2.
  3. 3.
  4. - abi bekaretim düşüyor yakala hoop.
    + aha tuttum panpa
    - sağol ver yerine koyayım.
    9 ...
  5. 4.
  6. şakaysa hiç komik değil, gerçekse de hiç komik değil.

    oğlum komik değil ulan bu.

    gerçekten oluyor böyle şeyler, gerçekten gencecik kızların taşıyamayacağı yükleri bindiriyorlar omuzlarına. hem mecazi hem de gerçek anlamda bir yük.

    ne diyeceğimi bilemiyorum sözlük. kahrolsun bağzı şeyler.
    26 ...
  7. 5.
  8. Gece gece uykumu kaçırıp Erkekliğimden utandıran başlık.
    8 ...
  9. 6.
  10. 7.
  11. -yok aşkım valla kimseyle yatmadım ya niye inanmıosun bana.s.s

    +lan olum o zaman niye kanamıyo bu lan !!

    -ben bekaretimi yolda düşürdüm aşkım kaydı gitti tutamadım napim.

    +haa iyi o zaman gelde bi sarılim.

    -ayy canım enayi aşkım benim iyiki varsin.
    3 ...
  12. 7.
  13. fake make bilmem, onu bunu siktir edin de o adam niye yaşıyor hala amına koyim. doğrudur, fake olur böyle şeyler yaşanıyor. ben kadın olsam eğer o adamı sikerdim. ha kadındır yapamaz diye bir olayda yok kadınlar erkekler ne yaparsa yapabilir sonuçta. binlerce yıl önlenemeyen tecavüzün çaresi tecavüzcüyü tecavüze uğrayanın sikmesidir. sikmek illa sikle olmaz elbet.
    4 ...
  14. 8.
  15. Bu olay gerçek midir değil midir bilmiyorum. Ama okurken gerçekten içim sızladı. Ülkenin geldiği hale bak.
    1 ...
  16. 9.
  17. vardır evet ülkemizde böyle şerefsizce vakalar lakin böyle edebi olanı yoktur. farkındalık yaratmak için tecavüze uğramış bakire gibi hissetmeye çalışırken elmayı takip ettiğini hayal etmek... ... fazla karışık.

    (bkz: yolda bulduğunu yolda kaybedersin) babaannem derdi...
    4 ...
  18. 10.
  19. Pek inanamadığım hikaye. şöyle ki, eğer eğri oturup doğru konuşacaksak malesef türk erkeklerin %80-%90ı en az bir defa hayatında"lan şu kıza saldırim, tecavüz edim demiştir" (özelikle genclik zamanı),ama iş gercekten fiile gelirse cogumuz yapmaz. ama artik kültürümüzden mi geliyor bilmiyorum, yeşilcam filmlerinde ve diger sanat eserlerinde bu kadar fazla tecavüz sahnelerini gösteren başka ülke yok sanırım, ve bu tecavüz sahnelerinden coğumuz hoşlanır (bazen kötü bulsak bile), burdan kaynaklaniyor belki bu istek ama genelikle sadece fantezi olarak kaliyor bu yapmak istenilen eylem. yani açık söylim 17 yaşındayken bir defa bende arkadaşla gece vakti bir kızın arkasından yürüyüp sonra zorlada olsa becermek istedik ama kız bir iki defa hayır dedi sonra yüzümüze tükürdü ve bizde: "ne yapiyoruz lan, abartmayalim, en iyisi yapmayalım" diyip biraktik kizi. yani kolay kolay bir erkek tecavüzü gercekten yapmaz. yani bunu yapmak icin gercekten orman degil kanalisazyon da yaşayan bir pislik olmak lazım. ha bu demek degilki ülkemizde böyle insan mevcut degil ama o da tam bu kız a mı denk gelmiş gecenin bir vaktinde sokak ortasında, cok nadir gercekleşebilecek bir olay, ben artık coğu şehirlerde(hepsinde demiyorum) kizlarin gece vakti dişarda gezdigini görüyorum, bazen acık bile oluyorlar, birgünde gercek bir taciz sorunu yaşadıklarını görmedim. egerki konyada yaşamiyorsaniz gercekleşmesi pek mümkün gelmiyor bana, hadi konya olsa bu seferde orda bar yok, nasil gelişecek bu olay?(ama şunuda söylim bazı kadınlar rol icabı tecavüz edilmekten hoşlanır ama dedigim gibi sadece oyun olarak severler hikayeyle ilgisi yok bu dedigim)

    sonra kızın utanmasına gelince (ki halen tam inanmiyorum ama neyse bir şey diyim): tabi sorun ama, medeni ülkede bir kız böyle travmaları atlatabilir sonucta o bir hayvan senin hic bir sucun yok. tabi ne olursa olsun mahkemeye verecektin. en azindan sen medenisen bu olayda hic bir sucun olmadığını kavrayip unutmaya caliş, unutmaya sonuna kadar hakkın var, bekarete gelince sikmişim bu toplumda bekarete mk.
    3 ...
  20. 11.
  21. bu başlığı açan yazar kişisi bizzat bknz vererek bu nasıl saygısızlık diye hesap soruyor. ki kendisine tecavüz eden adamdan mı hakkını almayacak. tepkim tecavüz gibi elem bir hadiseden beslenerek kan emiciliği yapanlara. zira ömrünün büyük çoğunluğunu adliyede geçirmiş biri olarak bir kız çocuğu tecavüze uğrasa bunu aleni sözlüğe mi yazar yoksa hakkını mı arar?
    (bkz: #23504346)
    2 ...
  22. 12.
  23. çok iyi yazılmış hikayemsi. biraz da gerçeklik payı olsaymış iyiymiş.
    1 ...
  24. 13.
  25. hikaye iyi de kurguda hatalar var.
    0 ...
  26. 14.
  27. çiçekli böcekli kelimelerle süslenerek okuyanları etki altına almak amacıyla yazılmış bir kitabın 12. bölümü gibi bir şey. inandırıcı değil. hatta inanmamak esas. ancak bu ülkede böyle hayvani şeyler olduğu gerçeğini asla örtemez. bu kızımızın başına böyle bir şey geldiğine inanmıyorum ancak öyle insanlar tanıyorum ki bu anlatılanlardan daha korkunç bir şekilde kadın olmuşlar. mesela 15 yaşında evlendirilip daha çocukluğunu yaşamadan çocuğu olan insanlar biliyorum. bu senin suçun değil meleğim. bu senin insanlıktan nasibini almamış atalarının suçu. bu ufacık kızma sonucunda "bir daha bu eve gelme" diyen babanın suçu. bu seni doğurup emzirmek görevini başarı ile yerine getirdikten sonra bir daha umursamayan saldım çayıra mevlam gayıra diyen annenin suçu. sen yolundan dönme meleğim doğrularından vazgeçme. dünya senin gözlerinde daha güzel bir yer olacak inan bana.
    5 ...
  28. 15.
  29. hikaye oluşunu bir tarafa bırakarak varsayımlar üzerinden gidelim.
    varsayalım ki bu hikaye gerçek. bu hadise gerçek olmasa bile buna benzer şeyler yaşanmıyor değil malesef.
    ama biz bunları bilemiyoruz. çünkü yaşayan arkadaşlar acının yanında bir de bizim hiçbir zaman anlayamayacağımız bir utanç yaşıyorlar. bu utanç sebebiyle bırakın biz diğer insanlara anlatmayı, en yakınları ile bile paylaşmıyorlar bu yaşanılan kötü hadiseyi.

    gelelim hadiseye. suçları bölüştürmeye...
    öncelikle o sapığın hakkını teslim edelim hak yerini bulsun. muhtemelen herkesin hemfikir olacağı bir konu bu. sapıklığın hiçbir izahatı olamaz. keşke o gece direk karakolun yolunu tutsaydın da o sapık da cezasını çekseydi be kızım. ama dediğim gibi, hiçbir zaman anlayamayacağımız bir ruh hali. ne düşündün, nasıl düşündün bilemiyoruz.
    gelelim kızımızın şerefsiz babasına. bence bu mahlukatta en az o sapık kadar suçludur. en az.
    hadi o sapık. insan kızını potansiyel hedef gören milyonlarca erkeğin dünyasına nasıl iter? ne sebeple iter? bu nasıl bir orospu çocukluğudur? hep örnek veriyorsun, elin çocuğu o kadar iyi okuyor siz niye okumuyorsunuz diye hani. ulan şerefsiz, elin babası, akşam 10dan sonra oğlunu dışarıya bırakmıyor, sen kızını nasıl kovuyorsun evden? sapığın iş ortağısın.
    kızımıza gelecek olursak, gece dışarda çalışan her kız hata yapıyordur benim şahsi fikrim. ama bu kızımızı şartlar hatalar yapmaya sevk etmiştir, sonunda da başına bu elim hadise gelmiştir.
    buraya kadar olanlar onun suçu değildir ama sonrası kendi tercihidir. günahıyla sevabıyla, iyisiyle kötüsüyle kendi tercihidir. istediğimle sevişirim diyebilir. ama bunu yanlışıyla doğrusuyla kabullenmeli. sorumluluğu üstlenmeli. geçmişine suç atamaz.
    hiçbir katil, ben geçmişte şunları yaşamıştım diye savunma yapamaz.
    he, sen istediğin kişiyle sevişmeyi kabahat olarak görmezsin, orda sorun yoktur. ama bu bir kabahatse, geçmişe atamazsın artık suçu. sen tamamen kendi insiyatifinle, kendi istediğin insanlarla sevişiyorsun, unutma.

    son olarak bekaretin ne olduğu sorusuna gelirsek;
    bekaret ne tek başına bacakların arasındadır ne tek başına beyinde nede tek başına ruhta.
    bekaret bir yaşam tarzıdır. erkekte de, kızda da. bedeninle, beyninle, ruhunla. bilinen ahlaki normların dışına çıkmadan yaşamaya çalışmaktır.
    yani, bu hikayedeki gibi tecavüze uğrayan hiçbir kız bekaretini kaybetmemiştir. ama o malum noktasını koruyup, dudaklarını dudaktan dudağa gezdiren kızın bekareti bize çok uzaklardan el sallamaktadır artık.
    4 ...
  30. 16.
  31. Özet: Yav he tamam senin bedenin senin kararın.

    Adam gibi özet geç ne hikaye kesiyon. Üniversite hatta liseler kudurmuş amcık dolu. Bahaneleri de bekaret zihinde olurmuş.

    Hiç bir tecavüz maduru böyle düşünmez. Onları muaf tutuyorum.
    1 ...
  32. 17.
  33. çok (bkz: yatmadan önce 100 fırça darbesi) izleyen, okuyan fahişe bir yazarın hikayesi.
    0 ...
  34. 18.
  35. 19.
  36. okuyunca üzülüyor kahroluyor ve o erkeğe lanet okuyorsunuz. Böyle sapıkların hadım edilmemesi çok acı...yanlız yazarın başından geçen bu talihsiz olayı yazıyı süsleyip gereksiz betimlerde bulunulmuş olan yazar kendine çıkardıği hayat felsefeside olay kadar ilginçtir. Oysa bakirelik hem beyinde hemde bacak arasındadir her ikisine de sahip çıkılmasıdir yazarın yazısının sonlarında olayı sexe ve sevişmeye dem vurması tecavüze uğramiş bir bayan değilde bir oruspunun beyanından ileriye gitmemiştir.
    1 ...
  37. 20.
  38. mobilden mi yazmış bu hikayeyi la. helal olsun valla, respect.

    çok net hikayedir, etkileyicidir, etkileyici olmasının sebebi, piyasada böyle orospu çocukarının çok olmasından dolayıdır. allah düşmanıma vermesin.
    3 ...
  39. 21.
  40. konuya tamamen katılmakla birlikte bir tecavüz mağdurunun başından geçen bu yıkıcı olayı bu kadar edebi bir dille yansıtması gariptir.

    şakadır yada kadın tecavüzlerine dikkat çekme çabası olmasını ümit ediyorum.

    kaldı ki bir kadının namusu iki bacak arasında değil iki kişinin arasında olmalıdır.

    bu başlıkta katılacağımdır.
    1 ...
  41. 22.
  42. ister doğru ister yalan olsun üzüldüm. Ancak üzülmek bir yana öfkelendim. O nasıl bir baba? iki sinirlenmeyle bir kız genç kızı nasıl sokağa atabilir? Onu geç anne nasıl bir anne, nasıl engel olmaz buna? Allah kahretsin ya benim babam bana sinirlendiğinde "odana git" der çok çok. Evden atmakmış. Annem izin vermez "sen git" der ama beni bırakmaz. Sen o lanet olayı yaşadıktan, hamile kaldıktan sonra senin elini tutsalar ne tutmasalar ne? Dünya pislik kardeşim, sizler yeni mi anlıyorsunuz? O baba ve anne uzayda mı yaşıyor acaba da bunu görmemiş. Böyle anne babalık olmaz. Sen o genç kızı gözünden sakınacaksın. Olması gereken bu. Allah bilir o adam daha kimlerin canını böyle yaktı? Allah belasını versin böyle şeyin. Bekaret bacak arasında değil zihinde hikayelerini de geçin. Zihnin bekareti mi olurmuş? O zara önem vermeyenler elbette var ama onun için canını verenler de var. Dünya garip. Bazılarının gülüp geçtiği şey bazılarına mezar oluyor. Beni geriyor böyle şeyler, konuşmak istemiyorum bu yüzden... Sendeyiz Birand.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük