Binali Yıldırım bakanken Türkiye'nin tüm yollarını elden geçirmiş ve durmadan eklemeler düzenlemeler yapmıştır. Yol denilince tek bu adam geliyor aklıma. En güzel yolların eser sahibidir kendisi.
müthiş bir ikilemdir çoğu zaman. kavuşmanın ve ayrılmanın medcezirlerine taşırken insanı, harekette kalmamızı sağlayandır. durağanlıktan alır bizi. yoldayken insan öğrenir ve keşfeder. bu yüzden yolda olmak önemlidir. Yılmaz Erdoğan’ın ifadesiyle; yol gitmez, o bir durma biçimidir ve yaşamak hızlı bir ölme biçimidir.
ortada bir yol var mıydı bilmiyorum ama yürüyordum.
ortada bir ağaç, bir dal var mıydı bilmiyorum ama her yeri bürüyordu.
ortada bir el, bir kol var mıydı bilmiyorum ama birinin koluna giriyordum.
ortada bir yumurta, bir fol var mıydı bilmiyorum ama soframı, koluna girdiğim o hiç kimsenin yardımıyla, gölgeden dalların bürüdüğü olmayan bir yola seriyordum.
işte benim yaşam maceram buydu. evet yaşadım ama ortada gerçekten bir ben var mıydı, onu da bilmiyorum.
çatal ve bıçakların çarpıştığı sofraların toplanacağı güne özlemle...
bulunduğunuz noktadan ulaşmak istediğiniz noktaya kadar geçecek olduğunuz kimi zaman fiziksel şartları kimi zaman da sert süreçleri ifade eden terimdir.
Şu gecenin karanlığında bitmek bilmeyen düzlük. Ne kadar bitmek bilmiyosa o kadar güzel aslında. Kendi gündeliğinden sıradanlıktan uzaklaştıkça güzel...
1982 tarihli Tarık akan ın da rol aldığı film.yanılıyor muyum bilmiyorum ama sanırım filmde bölge bölge isimler yazarken Kürdistan ı görmemle filmi kapatmam bir oldu.belli ideolojileri aşılayan film.
https://galeri.uludagsozluk.com/r/1164642/+
roma imparatorluğu döneminde yapılan basit çakıltaşlı yollardan bazılarının geçtiği güzergahlar hala daha kullanılmaktadır. görselde yol yapımında çalışan romalı işçileri görüyorsunuz.
efsane yılmaz güney filmi yalnız cannes'i hak ettiğini düşünmüyorum açıkçası,kazanma sebebinin de darbe döneminde Fransa ile Türkiye arasındaki büyük gerilimin olduğunu düşünüyorum. film hakkında konuşmak gerekirse kürt-türk çatışmasını çok güzel yansıtmış ve darbe döneminin boklugunu ortaya dökmüş bir filmdir.
başrollerini tarık akan ve halil ergün'ün paylaştığı bir yılmaz güney filmi. karakterlerin filmin başında ayrılan yollarının film boyunca bir daha birleşmemesi, uğur yücel'in yazı tura filminde bu filmden biraz etkilendiğini düşündürmektedir.
ufak bir ayrıntı; film için ayrıca fikret hakan'ın yılmaz güney'e kendisi yerine, halil ergün'e rol verdiği için küstüğü rivayet edilir.
tam bir başyapıt. oyunculuklar, senaryo, karakterler... ah bu filmi Amerikalılar çekseydi şimdi imdb de kesin ilk 30 da olurdu.
--spoiler--
en etkileyici sahne tarık akanın karda donmak üzere olan karısını döve döve uyanık tutmaya çalıştığı sahnedir.
--spoiler--