yol

    153.
  1. 1.
  2. yılmaz güney filmi. Cannes'da büyük ödülü alarak türk sinema tarihinde önemli bir yer etmiştir.
    6 ...
  3. 32.
  4. tek kelimeyle bir sinema başyapıtı...

    mahkum mehmet salih'in, deniz kenarında karısından gelen mektubu okurken ki ruh hali, seyit ali'nin avluda düşünceli bir şekilde cigara içerken ki o unutulmaz bakışları, yakınlarından deli gibi mektup bekleyip, mektup yerine havasını alan mahkumlar, hiç susmayan anonslar, duyurular, firariler, iç gıcıklayıcı koğuş ortamı ve sonunda kapıya asılan bayram izinleri...

    seyit ali'nin, karın kışın kıyametin ortasında zar zor ilerlemeye çalışan içi istiflenmiş insan dolu minibüsle köye gelişi, yol kenarlarındaki aç kurtlar, hiç susmayan çakal sesleri, bunaltıcı sahneler.. ve belki de bunlardan en birincisi, en zor olanı, en yıkanı, en parçalayanı, seyit ali'nin acı çeken atını vurduğu sahne.. bu sahne çekilirken tarık akan ata kıyamamıştır ve tetiği yılmaz güney'in yeğeni çekmiştir..
    dikkat edilirse bu sahnede tetiği çekenin sırtı kadraja dönüktür. filmin sansürsüz halinde atın vurulma anı yer alırken, sansürden geçmiş halinde sadece kara fışkıran kanları görürüz.. ve tabi ki daha sonra atın leşine üşüşen çakallar, kurtlar..

    ayrıca yıllar sonra karısı ile karşı karşıya gelen seyit ali'nin gözlerindeki acı ve nefret dolu bakışlar, zine'nin kocasına söylediği inanılmaz derecede muhteşem yazılmış diyaloglar tek kelimeyle binlerce kez izlenmeye değerdir.

    ve o amansız yolculuk. zine, ayaklarına paketinden yeni açılmış, akrabasının yazlık pabuçlarını giyer. seyit ali yanına oğlunu da alır ve başlarlar karda yürümeye.. sözde amaç sancak'a ulaşmaktır. fakat çok geçmez zine yazlık pabuçlarla soğuğa dayanamaz, başlar yere yığılıp acıdan çığlık atmaya. seyit ali yerdeki zine'nin yanına gelir ve zine'nin söylediği tek bi cümle seyit ali'yi yıkmaya yeter de artar bile. ne kin kalır geriye, ne de öfke..

    - sen eskiden ne kadar iyi bir insandın seyit ali, bana kaval çalardın. sen kaval çalınca ben ağlardım..

    oğlunun donmasın diye anasına vurduğu kırbaçlar, seyit ali'nin zine'yi sırtına alıp koşmaya başlaması, pişmanlık, acı, gözyaşı ve delicesine birbirine giren duygular..

    ve tabi ki son sahnede, tarık akan'ın trende hıçkıra hıçkıra ağlaması..

    doğu'da ki asker kaçakçı çatışmaları, evladını nüfusuna alamayan aileler, o dönem yasaklı olan bülent ersoy'un posterleri ile kenan evren'in posterlerini yan yana satan işportacılar, trende linç edilen insanlar, abisinin karısı ile evlendirilmek zorunda kalan günahsızlar ve tabi ki o dönem takma bir isim kullanarak filmin müziklerini yapan zülfü livaneli..

    not; film, fransa, abd ve bazı ülkelerde hemen vizyona girerken, türkiye'de 12 şubat 1999 tarihinde (17 yıl sonra) sansürlü haliyle sinemalarda gösterilmiştir..
    5 ...
  5. 9.
  6. tarık akan, halil ergün, şerif sezer ve meral orhonsoy'un mükemmel oyunculukları ile damgasını vurdukları, türk sinema tarihinin başyapıtlarından biri.
    5 ...
  7. 167.
  8. Parçalara ayrılır ve Parçalardansa çatlaklara.

    Aynı zamanda Endişe dolu Bir seçimdir, belki pişmanlıktır.
    Kimi zaman çıkmaz yollara çıkarken yolunuz, bir başka yol çıkmaz yolu bile göstermez size. Sonu yoktur.
    Karışıktır.
    4 ...
  9. 132.
  10. dünya üzerindeki yolların toplamı 64 milyon kilometreden fazladır. bu, ay ile dünya arasındaki mesafenin yaklaşık 166 katıdır.
    4 ...
  11. 135.
  12. https://galeri.uludagsozluk.com/r/1925830/+

    tarık akan'ın devleştiği bir şerif gören filmi.

    Her izleyişimde, sabahattin ali'nin dağlar şiirinin, tarık akan'ın canlandırdığı seyit ali karakterine yazılmış olduğu fikri gelir aklıma.

    --spoiler--
    Başım dağ saçlarım kardır,
    Deli rüzgârlarım vardır,
    Ovalar bana çok dardır,
    Benim meskenim dağlardır.
    ---
    Şehirler bana bir tuzak,
    insan sohbetleri yasak,
    Uzak olun benden, uzak,
    Benim meskenim dağlardır.
    --spoiler--
    4 ...
  13. 10.
  14. 19.
  15. unutma albümünde yer alan ilkay akkaya eseri.
    ezgisiyle acı bir kıpırdanma yaratır yüreklerde...soluksuz dinlenir, dinletir kendini..."yolum, yoldaşım oldu" sözüyle de bam teline vurgun yapar özetler her şeyi...

    Bahardım soldum uzun yıllar ardında
    Turnalar geçti başımdan sokaklarımdan
    Yollar akıp giderken yıllar geçip giderken
    Yolum, yoldaşım oldu

    Sokaklarda kan vardı
    Ölüm vardı hatıramda
    Kaybolurken genç ömürler
    Zaman sustu beni yol tuttu

    Sustum, kül içinde ateş
    Soldum, gül içinde o düş
    Yolum yoldaşım oldu

    Düşlerin gülüşleri armağan bana
    Kederi armağan bana yolculukların
    Yollar akıp giderken yıllar geçip giderken
    Yolum, yoldaşım oldu

    Duvarlarda suret idim
    Solup giden gülüş gibi
    Düş olurken genç ömürler
    Ateş sustu beni kül tuttu

    Sustum, kül içinde ateş
    Soldum, gül içinde o düş
    Yolum yoldaşım oldu

    Sustum, külde ateş idim
    Soldum, gülde kızıl idim
    Yolum, yoldaşım oldu.
    ...
    ..
    .
    3 ...
  16. 4.
  17. sanki kimse rol yapmamış,hayatın bir yerine gizli kamera konulmuş ve bize belgesel olarak izletilmiş hissi veren mükemmel film.
    3 ...
© 2025 uludağ sözlük