cocukluk donemlerinin bir cesit eglence yontemi. once hizli adimlarla daha sonra ko$arak suzulursunuz a$agiya. muhte$em bir histir bu fakat tokezleme sonucu taklalar, perendeler atarak yokusun sonunda bulabiliyor insan kendini. ufak yara bereler vezgecirmeye yetmez ama kafa goz dagilmi$sa 50 ya$ina bile gelseniz korkarsiniz yoku$lardan.
yokuş Aşağıya doğru koşarken ruzgarin yüze çarpması, ceket yada montun arkasının ruzgardan uçuşmasının verdiği zevk hiç bir şeyde yoktur. özlenen bir çocukluk heyecanıdır..
nedendir bilinmez ama aptal saptal bagırısmalar esliginde yapılır.genellikle aaaaaa ya da laaaaa diye bagrılır.eger önümüzde birisi varsa cekil laaaynnn denilir.saclarımız rüzgarla ahenk içinde dans eder.göz kapaklarımız kısılır.
koşarken ne olduğunu anlayamazsın o kadar hızlısındır ki ayakların senden bağımsız hareket etmeye başlar popona doğru topuklarının çarpması da cabası. sakın düşme.
hızlanılması halinde önünüze ne çıkarsa çıksın onu da yanınıza katıp beraberce koşacağınız durumdur. malum insanoğlunun fren sistemi pek gelişmemiştir. biri beni durdursun dedirtir.
özgürlüktür. çocukken köyün yüksekçe tepesinden aşağı doğru hızla koşardık. o an rüzgar çarpardı yüzümüze. kollarımız iki yanda... kuş olurduk işte. kollarımız kanatlanmış gibi olurdu. tam aşağı gelmişken durduramazdık kendimizi kayar düşerdik. kısa özgürlüğe birkaç sıyrık feda ederdik. ne kadar kızsalar da yine yapardık. çünkü hiç kimse kuşlar kadar özgür olamazdı...
tarafımdan en son yapıldığında, ayak bileği çatlamasına neden olan tehlikeli aktivitedir. gerek yoktur.
edit: nesini beğenmedinde eksiledin beyinsiz! yokuş aşağı koşarken, senin hissettiklerini hissetmek zorunda mıyım?!