bilim yoktan varetmeyle ilgili bir kanıta sahip olmasa bile, yoktan varolmayı kabul eder. şu an ismini hatırlamadığım japon bir bilimadamı da bunu ispatıyla nobel ödülü almıştır zamanında.
bu noktada geçerli tek kural evrenin kütle eşitliğinin bozulmamasıdır. bu durumun gözlemlendiği yer ise atomun çekirdeğidir. yoktan varolan yükler, evrenin kütle denkliğini bozamayacak kadar hızlı bir süre içinde tekrar yokolup, yine aynı hızla tekrar varolmaktadırlar. sonuçta hızla varolup yokolan bu yüklü parçacıkları hızla çevirdiğimiz bir ipi gördüğümüz gibi görürüz. atomun çekirdeğinin yapısı için gerekli çekim enerjilerinden birisini de bu yoktan avrolan parçacıklar oluşturur.
mustafa kemal'i övmeye çalışırken bir yığın tanımlamanın arasında sıklıkla kendisine yer bulan ifade. (bu sosyal yobazlar için)
bilimin kendince "hiçbir şey yoktan var olmaz, var olan şey de yok olmaz" tümcesini sadece ön kabullenim olarak kabul etmesiyle hiç bir zaman çürütemeyeceği ifade. geçerliliğini de ispatlaması pek mümkün gözükmektedir. bu yüzden "hadi, biz bunu kabullenelim" demişlerdir bilim insanları. zira bu ön kabullenim olmazsa hiç bir hesaplamaya zaten girilemez. (bu bilimsel yobazlar için)
her duyduğumda yokluk kavramını kendime açıklamaya çalışmama sebep olan şey. ancak anlaşılması pek olası değildir. yokluk, maddenin olmadığı uzay boşluğu kesinlikle değil. o zaman nedir, anlayan varsa böyle gelsin. (bu benim için)
Bir hayli ilginç olan şey ve sanırım aslında imkansız.
Çünkü olmayan sema tamamen yokla kaplı olsaydı ilah olmazdı, sema olmazdı. Oysa var olan varlığından aldığı güçle yoktan var etti, yoku var etti, varlığı var etti.
Madem bize de her şeyden yakın, o halde sema yaratıcının çehresidir de diyebiliriz.