başbakan'ın ibb başkanlığı döneminden beri her yıl yaptığı uygulamadır. ailenin evine habersiz gidilir. en fazla 15 dakika önceden haber verilir ki hazırlık yapılmasın. ister beğenin ister beğenmeyin adamı, ama yaptığı takdire şayandır. daha önce yoksul sofrasında oturup halleşen, halkın içine giren başka başbakan varsa söyleyin adını bilelim!
adam gitttiği yerde kibirlenmiyor, ev halkıyla aynı tasta çorbaya kaşık sallıyor. bir başbakanın böyle birşey yapması alkışlanmalıdır.
bu arada; adam iktidarda onca işi arasında bunu yapabiliyorken baykal, bahçeli vs. ne yapıyorlar acaba?
başbakanı karşısında görünce ağzından sular akan halbuki kendisini o duruma sürükleyenin bizzat o olduğunu anlayamayan milletimiz oldukça daha çok göreceğimiz hadisedir.
birde hiç yoksul evine uğramamış hiç halkın arasına girememiş başbakanlar vardır ki allah ın selameti üzerlerine olsun isimlerini bile hatırlamıyoruz artık.
gayet normal bir başbakandır.Seçmeniyle yakın diyaloğa girer.Fakat seçmeniyle yakın diyaloğa girerken yanında televizyon ekiplerini taşıması biraz garip bir durum teşkil etmektedir.Gece kulübünden cıkan mankenlerin paparizzeye yakalanması gibi kameralara yakalnıyorsa istemeden o başkadır tabii*
herkeslere göre göz boyamadır. yüzde yüz öyle. buna kimsenin itirazı yok. geçmiş başbakanlara bakıyorum birçokları halktan göz boyama da olsa kopuklar. bülent ecevit i bir iftar sofrasında görmedim ya da mesut yılmaz ı veya tansu çiller i. devlet bahçeli bile bir vatandaşın evinde görüntülenemedi. necmettin erbakan a ne demeli onu gören var mı? yalancıktan da olsa halk bu olayı seviyor. göz boyama demiyor koskoca başbakan vatandaşın evine misafir olmuş diyor.
türk halkı olayları şekilsel bazda değerlendirir. olayın analitik sentezine pek girmez. zaten girebilseydi koyun psikoloji bu halkın üzerinde olmaz, sandıkta boya posa değil icraatlara oy verirdi.
recep bey de bu özelliği çok iyi görmüş, bunu da sonuna kadar kullanıyor. kendisine aferin demek lazım turgut özal ı çok iyi ezberlemiş, onun gibi halkın içindeyim imajıyla daha çok seneler başımızda olur.
burda önemli olanda, 20000 dolar değerinde ki saati kolunda taşıyan adamın, günlük harcaması 20tl yi geçmeyen bir ailenin sofrasına oturup onunla aynı havayı soluması.. en halkcı geçinen ecevit bile bırak bir ailenin sofrasına oturmayı mahallesinden geçmemiştir. (bkz: yiğidi öldür hakkını ver)
son derece klasik bir populizm örneği.
aynı başbakan kendi maliye bakanına yine kendi millet vekillerinin oyları ile defalarca vergi affı çıkarmıştır. yani yoksul ve yetimin hakkını kimlere iftar yemeği yapmıştır acaba??
eğer böyle bir şey yapıyorsan bari kameralardan uzak ol da gerçekten halkla bütünlenmiş ol diye düşünmeme neden olan akp genel başkanı istanbul milletvekili recep tayyip erdoğan.
aynı taktiği anneler gününde annesinin yanına gidip çeşitli iltifatlar ve atasözleri kullanarak hayırlı evlat tayyip rollerine girip sözlüğümüzün yazarı satanist evlat arif e de selam yollamıştır.
sana bana gelse kapıdan kovulacvağını bildiği için yoksul mahallelerinde iftar yapan başbakandır kendisi. sözde halktan biridir; haklın derdini dinler, anlar, ortak olur. yersen...
bi kerede yoksul mahallesindekiler erdoğanda iftar yapsın arkadaş. adamlar zaten yoksul bide başbakanın mı karnını doyuracak. ne zıkkımlanırsa zıkkımlansın gelirken emine hanım 3 beş börek neyim yapıp getirseydi de çoluk çocuk bayram etseydi.
Halkın arasına karısarak gelir durumunu yakından takip eden başbakandır. yapılan vergi indirimlerinden sonra bütçe açık vermekte ve ne kadar bütçe açığı olduğunu açıklamadan once bir yerlerden acısı çıkartılmak istenmektedir. böyle bir zihniyete diyecek tek bir sözüm var. zikmediğiniz bi kulağımızın arkası kaldı buyrun onuda zikin gari.
başbakan şovunu yapar, hane halkına tavsiyeler verir ve gider. geriye o evin ve ev halkının acı gerçekleri kalır, insani geçim düzeyinin altında bir gelir, sağlıksız yaşam koşulları, küresel kriz sonucu işten çıkarılma korkusu.
yani o ev aynı kalır ancak bu ülkenin başbakan ı kazanmaya devam eder, çünkü türk halkı sadece şov sever..
devlet'in yoksullaştırma ve yoksuzlaştırma politikası'nın işlerliğini
denetleme eylemidir. aynı zamanda devletin, yoksullar'ın perişan halini görerek kendi egosunu tamin etmesidir. ramazanda garibanlara iftara gitme eylemi geçmişte de yapıldı, bugünde yapılıyor, böyle giderse daha bir çok ramazanlarda yapılacak olan eylemdir.
yoksul değildir o evinde iftar yaptığı insanlar. yoksuldur ama sizler onlara yoksul demezsiniz.
sizler onlara bazen göbeğini kaşıyan adam dersiniz, bazen bidon kafalı adam dersiniz. onların başörtülü eşlerine sıkma baş diyerek aşağılarsınız. aynı ekonomik durumdakilerin kırsaldakilerine dağdaki çoban dersiniz.
velhasıl sizlerin yukarıdan baktığınız o adamların, başbakan içinde olduğu için hala başbakan.