yok olmayı istemek ölmeyi istemekten farklıdır. sanki hiç var olmamış olmayı dilemeye benzer. ölürseniz eğer arkanızdan ağlayanlar olacak, o olmasa da en azından birileri tarafından hatırlanacaksınızdır. ama gerçekten yok olmaksa istediğiniz bütün bunları taşıyabilmek için fazla yorgunsunuz demektir. yok olmak, o anda kaybolmak, ne kendinizin ne de başka birinin sizi sormaması, var olduğunuzun, yaşamış olduğunuzun farkında olmaması. bunları istemektir yok olmayı istemek. tanrının bile sizi unutmasını istemektir.
bir şeylere üzülmekten, bir şeyleri düşünmekten, sorulara cevap, cevaplara çare aramaktan bezmiş, bir süreliğine şuursuz ve ruhsuz olmanın, hatta bütün duyularını yitirmenin* ona iyi gelebileceğine inanan insanın isteğidir.
bu insan ki yakın gelecekte; hiç tanınmamış, hiç bilinmemiş belki de hiç yaşamamış olmayı da isteyebilir.
korkulması gerekir. gerçekten yok olmayı aklından geçiren insan uçurumun kenarında gezinmektedir. onu bu duruma sokan zayıf kişiliği değil yaşadıklarıdır. şu an yok olmayı isteyen bu yazar da defalarca tam uçurumun kenarındayken bir ailesi ve bakmak zorunda olduğu bir kardeşi olduğunu hatırlar ve vazgeçer. hayatının anlamını, yaşama sebebini kaybeden insan zaten yok olmuştur.
Ben de eskiden ergen düşüncesidir büyüyünce geçer dinleyenlerdendim. Ama öyle anlar geliyor ki, dursun dünya istiyorsunuz. Bitsin, geçsin. Canınız yanmasın. Bazı şeyler hiç yaşanmasın. Öyle işte.
tarihin harbiden tekerrür ettiğini idrak edip, yaşasakta hep aynı haltlar oluyor düşüncesini hayat felsefesi olarak benimsemiş bünyelerin son isteğidir.