--spoiler--
Saat 11:45... Ağır epilepsi hastası olan çocuğunuzu kapıp hastaneye götürüyorsunuz çünkü başı dönüyor, bedeni uyuşuyor, kendini iyi hissetmiyor.
Diyorlar ki "Genel Bakım Ünitesi'ne alalım, takip edelim", e siz doktor değilsiniz, ama doktorlara, hastanelere güveniyorsunuz, "Tamam" diyorsunuz, muvafakat veriyorsunuz.
22:00... Üç kere ziyaret ettiniz gün içinde. Kızınız bir kolunda serumla yatıyor. Ama bilinci açık, odadaki diğer iki hastanın ise kapalı. Üç erkek sağlık görevlisi dikkatinizi çekiyor, "Kızım emin ellerde" deyip ertesi gün gelmek üzere eve gidiyorsunuz.
Ve ve ve...
Kızınız ertesi gün taburcu oluyor ama pek bir sessiz görünüyor, eve geldiğinde de katıla katıla ağlamaya başlıyor, "Anne, beni bir daha asla oraya götürme!" diyor.
"Dur sakin ol, ne oldu, anlat bana" diyorsunuz, o da anlatıyor.
Sağlık görevlilerinden biri, kolunda serum yatarken, sessizce yanına gelmiş, öpüp, okşamış, elle taciz etmiş. O tabii çok korkmuş. Görevli "Sakın sesini çıkarma" demiş, "Zaten çıkarsan da kimse inanmaz sana! Halüsinasyon görüyor ya da uyduruyor derim."
Anne de bana soruyor "Bu olay kızımı çok sarstı, akıl verin n'apim? Üstelik o yoğun bakımda bilinci kapalı hastalar da var ve o kişi hálá orada çalıştırılıyor..."
"Şikayetçi olmadınız mı?" diyorum.
"Olmaz mıyım?" diyor, "Dilekçe yazdım. Baş hekime gittim. Pişkin pişkin 'Hanımefendi, yeminli ifadesi var, benim personelim doğru söylüyor.
Kızınızı götürüp bir yerde tedavi ettirin, böyle bir şey yok. Hadi Allah'ın selameti başınızda olsun' diye beni yolladı."
--spoiler--
gerçek şu ki; laisistler kusura bakmasın şeriattan aşağısı kurtarmaz bu memleketi.