yobazların sabilere kefenlerle musallat olması

entry1 galeri0
    ?.
  1. akp'nin meb aracılığıyla organize ettiği "değerler eğitimi" kapsamında gerçekleşmektedir. konuyla ilgili haber:

    http://www.hurriyet.com.tr/gundem/28299112.asp

    görüleceği üzere, tüm gelişmiş ülkeler çocuklarına hayatın güzelliğini, iyi değerlendirilmesini öğretirken, aşağılık yobazlar el kadar sabileri kefenlerle, musalla taşlarıyla, kabirlerle korkutma, psikolojilerini bozma derdindeler. yobazlar böyledir işte... bunlar çocuk ruhundan beslenen ruh emiciler, vampirlerdir. okullar hayata ve akla adanmış tapınaklarken, bunların elinde ölüm çukurlarına dönüşür.

    yobazın müslümanı da aynıdır, hıristiyanı da... size franko yönetimindeki ispanya'da yaşanan bir olayı anlatayım:

    franko'nun faşist birliklerinin sloganı "yaşasın ölüm"dü!.. bunlar Miguel de Unamuno'nun yönetimindeki salamanka üniversitesinde, kendisinin izni olmadan bir toplantı düzenlemişlerdi. toplantıya franko'nun karısı Dona Carmen Franco ve franko'nun katillerinden general Millan-Astray da katılmıştı. millan-astray savaşta aldığı yaralar sebebiyle sakattı. kürsüye çıkıp faşist, ölüm güzellemeleriyle dolu bir konuşma yaptı. kendisini dinlerken coşan faşistler konuşmasına "yaşasın ölüm!" sloganlarıyla tezahürat yaptı. konuşması bitince Miguel de Unamuno kürsüye emin adımlarla yürüdü ve tarihi nutkunu okudu:

    “Şimdi benim burada ne söyleyeceğimi büyük bir merakla beklediğinizi biliyorum. Beni tanıyorsunuz, beni biliyorsunuz. Hepiniz, benim, susmadığımı ve susmayacağımı biliyorsunuz. Yetmiş üç yıllık ömrümde susmayı, suskun kalmayı bir türlü öğrenemedim. Ve bugün de öğrenmek istemiyorum suskun ve sessiz kalmayı. Bazı durumlar vardır ki, orada susmak, yalan söylemektir. Zira sükût, ikrar olarak yorumlanabilir. Bugüne kadar içimde daima birbiri ile tutarlı bir uyum içinde yaşayagelen sözüm ile vicdanım arasında bir boşanmaya asla izin veremem. Kısa konuşacağım. Süslemesiz ve dolambaçlı cümleler olmaksızın dile geldiğinde gerçek, daha bir gerçektir. Bu çerçevede, biraz önce dinlediğimiz ve şu an aramızda bulunan General Millan-Astray’in konuşmasına, - eğer buna bir söylev denebilirse- birkaç şey eklemek istiyorum.

    Basklara ve Katalanlara ilişkin iftira ve aşağılamalar yığını içinde kişiliğime yönelik olanları bir yana koyalım… Marazi ve anlamdan yoksun bir çığlık dinledim: ‘Yaşasın ölüm!’ Ben ki, ömrümü, anlamını kavrayamayanların tüylerini diken diken eden paradoksları hale yola koyup aşmaya çalışmakla geçirdim, uzman kimliğimle, bu barbar paradoksun benim için tiksindirici olduğunu söylemeliyim. General Millan-Astray bir maluldür. Bunu, kaba bir art düşünce olmaksızın vurgulayalım. Kendisi gerçek bir harp malulüdür. Cervantes de bir harp malulü idi. Bugün ispanya’da, ne yazık ki, çok fazla sakat kimse vardır. Ve eğer Tanrı bize yardımcı olmaz ise yakın bir gelecekte, maalesef daha pek çok sakat insanımız olacak. General Millan-Astray’in bir kitle psikolojisinin temellerini atmakta olduğu düşüncesi, bana acı veriyor. Cervantes’in ruh büyüklüğüne sahip olmayan bir malul, bu kompleksinden kurtulup rahatlamayı, genellikle başkalarının da sakat kalmasını sağlamakta arar.

    Yenmek ikna etmek demek değildir; aslolan önce ikna etmektir; oysa duyguya ve tutkuya yeterince yer vermeyen kin, hiçbir zaman ikna edemez. Siz yeneceksiniz, çünkü siz, gerekli olandan daha fazla kaba kuvvete sahipsiniz. Ama kandıramayacak, inandıramayacaksınız. Zira, inandırabilmeniz için, ikna edebilmeniz gerekli. Oysa ikna etmek için, size, sizde bulunmayan iki şey gerekir: Akıl ve mücadelede haklılık. Sizi ispanya’yı düşünmeye çağırmanın, ispanya için tasalanmanızı beklemenin bir yararı olmadığını, bunun beyhude bir çaba olduğunu düşünüyorum. Bu kadar!”

    General Millan-Astray’in, oturduğu yerden, “Kahrolsun zekâ, Kahrolsun akıl!” nidaları ile sık sık kestiği ve coşturulmuş amfiye yuhalattığı bu konuşmasının ardından, Miguel de Unamuno kürsüden inerken faşist militanlar namlularını ona doğrultmuş, General Millan-Astray’ın bir işaretini beklemektedirler. Tam o sırada Dona Carmen Franco’nun ayağa kalktığı ve Unamuno’nun koluna girdiği görülür. Namlular şaşkınlık homurtuları içinde indirilir ve Unamuno amfiden yuhalamalarla çıkar, evinde göz hapsine alınır ve 31 Aralık 1936’da ölür.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük