Herhangi bir din veya mezhebe körü körüne, yani düşünmeden bağlanan, bir bağlandımı da, o din veya mezhebin bütün buyruklarına harfiyen boyun eğen, toplum hayatındaki gelişmelere sırtını çevirip inançlarından herhangi bir ödün vermeye yanaşmayan, ayrıca kendisi gibi düşünmeyen ve davranmayanlara yukarıdan bakan, hatta onları suçlayan kişilere "yobaz" diyoruz.
Yobazlık sadece din ile ilgili değildir. Yobaz bağnaza denir. Belli klişeler içinde yaşayan, kendi fikrinden başkasına tahammül edemeyenlere denir. Bunun din ayağı, ateist ayağı, sağ görüş ayağı, sol görüş ayağı vb.leri vardır.
öğrencilik yıllarında bir tekel bayisinin camında yazan kiralık daire yazısını görüp içeri girdik. okullar yeni açılmıştı ve eşyalarımız semt pazarının ortasında üzerinde naylon örtülü vaziyette bekliyordu. işte o tekel bayisinin sahibine ev için geldiğimizi söyleyince bizi şöyle bir mülakata tabi tutmuştu.
nerelisiniz?
hangi partiye oy veriyorsunuz?
ailenizde ya da arkadaş çevrenizde başörtülü var mı?
adamın rengini az çok tahmin ettik ve içinde bulunduğumuz zor durum nedeniyle de adam ne duymak istiyorsa fazla fazla söyledik. son bir şart dedi. dükkana girince selamunaleyküm dediniz, burası Arabistan değil bir daha bu dükkana girince bu kelimeyi kullanmayacaksınız diye şart koştu. bizde selam veren arkadaşımızın köylü olduğunu falan söyleyip çocuğu iyice gömdük. eve kız arkadaşlarınız gelebilir ben çağdaş bir insanım ama türbanlı bir kız getiremezsiniz dedi. ona da tamam deyip evi görmeden pazarlık yapıp anlaştık. madem anlaştık evi de görelim dedik. evde oturan varmış. ulan ne durumlardı. sonra çıktı siz akşam eşyaları alıp gelin dedi. biz gelene kadar çocukları sokağa koymuş gavat. mübalağa ediyorsam allah belamı versin ama üniversite hayatım dahil gördüğüm en kötü evdi, hiç bir kapısı kapanmaz, dolapları falan olmayan, tuvalet kapısı sürgülü cins bir evdi. her neyse hikaye uzun. bunu trollük yapmak ya da siyaset konuşmak için anlatmadım. bizatihi başımdan geçen bir olayın çok küçük bir kısmını ve tanıdığım bir adamın kişiliğinin çok küçük bir kısmını anlattım. işte benim tanıdığım yobaz top üçte bu adam da vardı. bu adam gördüğüm en yobaz adamlardan biriydi.
Bu dünyadan kar sağlayan kirli bir el var,
zorla kesilen haraçla bir dünya doyar.
karanlık hasat mevsiminde, gündüz ağlar,
son günler yaklaştıkça güneşte yakar.
Sen, yobaz efendinin sağ yanında yerini al
sen, düzenbaz efendinin sol yanında yerini al
ve sen etme, naz, efendinin kucağında yerini al
Sahipten emir alan tüm acizler azar
bilmez cahil, ruh evidir, bedense mezar
yüzyıllardır kanla beslendi, tarihte yazar
hep sapkındır hem de derki, "değmesin nazar"
....
şöyle bir şey ki upuzun sakalın keltoş kafan olunca yobaz oluyorsun ama upuzun sakal ve keltoş kafana artı olarak kulağına küpe ya da kaşına piercing takarsan cool oluyorsun. çok ilginç.
Bas bas bağırırlar "kız çocukları okumasın haram günah" diye, isi düşünce benim karıma erkek doktor "ellemesin"
Kafa bu iste mantığı bu kadar
Bak iddaa ediyorum baş yobazlardan biri çıkıp dese ki "tuvalete gitmek günah" 3 öğün altlarına yapar bunlar.
Alkol ve alkolle alakali her entry icin eksi veren sahsiyettir. Kimse kimseye zorla icirmiyor bu dunyada. Lakin kamunun mali caliniyor, torpiller havada ucusuyor ve israflar diz boyu. Bir kere de bu artiklardan alkole verdigi tepkiyi, diger konulara da vermelerini isterim. Mesela bankalarin onune gidip, faiz haramdir falan desinler.
Diyecek ne gotleri var ne de demek islerine gelmiyor.
Sokuk cakma muslumanlar.
Dini değerleri olmayan bir kişinin bu kelimeyi kullanmasında bir sakınca görmem. Çünkü inanç sahibi olmadığını bilirim.
Lakin ben Sünni bir müslümanım diyen bireyin bu kelimeyi kullanmasında sakınca bulurum. neden?
Örneğin müzik, yahu haram bu haram. Neden diyeceksiniz, müzik dediğimiz (günümüz müzikleri) nefsi harekete geçirir farkına bile varamazsın.
Evet, haram dedim yobaz oldum kesin..
Kardeşim ister yobaz de ister laik hiç önemli değil benim için..
Bende müzik dinliyorum, ama haram olduğunu sünnete tabi Bir müslüman olarak 'inkar' etmiyorum!
Bu ince çizgiyi anlamak gerek..
Kaynakta vereyim hemen, lokman suresi 6 ve 7. Ayet.
Ve dahası sünnetin gerektirdiği detaylı inceliklerden bahsetmiyorum bile..
inanmıyorsanız sözüm size değil, ama inandığınızı iddia ederek Kur'an'ı ve sünneti yobaz-gerici diyerek inkâra ve küfüre düşüyorsanız Allah hidayet versin..
YOBAZ
Aslında Osmanlı argosundan bir kelimedir. Medreselerde çöreklenmiş talebe kılığındaki eşkıyaya verilen addır. 1794 yılına ait bir belgede geçtiği haliyle yayınlıyorum.
Üçüncü Selim Nizam-ı Cedîd düzenlemelerine henüz geçtiği sıralarda en büyük muhalefeti “istemezükçü” Yeniçeri ve Medreseli taifelerinden görüyordu. Nizam-ı Cedid taraftarları da karşı tedbir olarak yeniçeriyi hoş tutma, ulemayı darıltmama politikasını uzlaşmacılıkla götürmeye çalışıyorlardı. Bilhassa medreselerde yuvalanmış, öğrenci kılığında, yaşı geçkin, beli silahlı, avrata, oğlana, sefahate düşkün “yobaz” tabir edilen baş belalarından da kurtulmaya çalışıyorlardı. Sadaret tarafından Bursa Naibine gönderilen fermanın gereği olarak izmitli Külahlı Ali, Aydınlı Kara Mustafa ve Aydınlı Osman adlı üç yobaz cezalandırılmak üzere istanbul’a gönderiliyor. Belgenin ruhuna nüfuz etmek isteyenler için birebir çevirdim.
Bursa Naibinin Sadarete Yazdığı ilam:
Der-Devlet-Mekîne Arz-ı Dâî-i Kemîneleridir ki;
Bu esna-i sa’d-iktirânda Asitâne-i Aliyye medreseleri misillü mahrûse-i Brusa’da vaki medreselerde sâkin talebe gürûhu ehl-i ırz ve ta’lîm-i ulûm-ı tedrîs ile meşgûl olmak mukteziyatdan iken ba’zen içlerinde yobaz ta’bir olunur ziyy-i talebede kendülerini ihtifâ ve cibilliyât-ı aslîsi üzere gûnâgün zamîrinde caygîr fesâdâtı icra edenler marifet-i şer’le ve müderrisleri marifetleriyle teftiş ve tefahhus olunmak babında vürûd eden emirnâme-i hazret-i veliyyü’n-ni’amiye imtisâlen Sultan Yıldırım Bayezid Han Medresesi’nde sâkin iznikmidli Külahlı Ali ve Aydınlı Kara Mustafa ve Sultan Murad-ı Sâni Medresesi’nde sâkin Aydınlı Osman nâm kimesneler talebe-i ulûm sûretine girip ilm-i marifetden bî-behre dâima âlât-ı harb ile gezüp erâzil ve nekebât ile ülfet ve ihtilât gâh fahişe avret ve oğlan ile gûnâgün fısk u fesâd etmek âdet-i müstemirreleri olduğunu bî-garaz sikât-i sahihatü’l-kelimât ihbarlarıyla lede’ş-şer’ mütehakkık olmağla mezbûrûn üzerlerinde âlât-ı harble ahz ve te’dîbât-ı lâyıkaları icrâsîçün Hüdâvendigâr Mütesellimi marifetiyle der-devlet-medâra irsâl olunmasını bi’l-cümle müderrisîn-i kirâm dâîleri iltimâs etmeleriyle mezbûrûnun kendilerini te’dîb ve emsâlini terhîb re’y-i âlîlerine menût mevâddan olmağın mezkûru’l-ism üç nefer yobaz mütesellim-i merkûm marifetiyle li-ecli’t-te’dîb tesyîr olunduğu ol ki vâkiü’l-hâldir bi’l-iltimâs pâye-i serîr-i a’lâya arz u i’lâm olundu. Bâkîyü’l-emr li-hazret-i men-lehü’l-emrindir. Hurrire fi’l-yevmi’l-hâmis ve’l-ışrîn min Saferü’l-hayr li seneti tis’a ve mi’eteyn ve elf. [Hicri 1209 Safer 25/Miladi 21.9.1794]
Kaynak
el-Abd el-Dâî li-Devleti’l-Aliyyeti’l-Osmaniyye
eş-Şeyh Mehmed el-Mevla bi-Hilafeti Mahrûse-i Bursa
Sinan Çuluk